Bazı takımlar vardır. İş şansa kaldığında hep kötüyü çekerler. Kısmet dedikleri şeyle tanışıklıkları hep olumsuz intibalar yüzünden berbat olmuştur. Renklerden midir bilinmez, zaman zaman çok daha iyisini hak etmesine rağmen, Şampiyonlar liginden yarı finalden öteye geçemeyen Lyon'u Trabzonspor'a çok benzetirim bu yüzden.
Elbette her seferinde en zor rakibi çekmek meziyet ister fakat her kura çekiminde bardağın boş tarafının ağır geldiği bir şanssızlığı açıklayacak bir deyim kelime haznemde yok malesef. Bu kez aşina olduğumuz bir rakip çıktı karşımıza. kadrosunda sadece Bask bölgesinden oyuncular barındıran, İspanya Liginde geçen sezonun iyi takımlarından biri olan Athletic Bilbao. İç saha performansının -La Liga için- mükemmele yakın olmasının ardında yatan etken taraftarların bir kilise kadar kutsal gördükleri San Mames'in büyülü atmosferi şüphesiz. İlk maçta mutlaka gol yemeden galip gelmemiz gerekiyor ki, deplasman için umutlu konuşmaya takatimiz olsun. Zira önceki eşleşmede Kırmızı-Beyaz'lı İspanyol temsilcisi, kendi stadyumunda bize top göstermeyerek maçı 2-0 kazanmasını bilmişti.
Uzun zamandır beraber oynayan, birbirini tanıyan bir kadro karşısında favori gösterilmemiz doğru olmaz. Geçen sezon oynadığı 41 maçta 19 gol atma başarısını gösteren, komple bir santrafor olan Fernando Llorente'nin yanında genç ve yetenekli orta saha oyuncu Javi Martinez en tehlikeli silahlar olarak göze çarpıyor. Maçlardaki sert oyun mantalitesinden vazgeçmiyor Bask temsilcisi, orta sahada görev yapan Gurpegi geçtiğimiz sezon oynadığı 35 maçta 17 Sarı Kart'la bu kulvarda zirveyi kaptırmamış kimseye. Az önce kendisinden bahsettiğimiz orta alan oyuncusu Martinez onu 12 kartla takip ederken, 3.sırayı 10 Sarı Kartla defans oyuncusu Mikel San Jose alıyor.
Kesinlikle kazanmamız gereken ilk maçta Adrian ve Zokora'dan yoksun mücadele edecek olmamız kafalardaki soru işaretlerini artırıyor. Bu noktada Paulo Henrique'nin sakatlığının düzelip, maça yetişmesi bizim açımızdan hayati önem arz ediyor. Engin'in gözden çıkarıldığı duyumları gerçekse, Adrian'ın yerine Alanzinho'yu, Zokora'nın yerine Aykut'u sahada görmek çok şaşırtıcı olmayacaktır. Yine de takımımız için en büyük handikap, Giray ve Glowacki gibi iki ağır stoperle, hareketli hücum hattına sahip rakipler karşısında S.O.S. veriyor olmamız. Bu sorunu transferle mi yoksa Şenol Güneş'in terapileriyle mi çözeriz bilemem ama çözemediğimiz takdirde tur şansımız yok demektir.
1999 yılından beri Hamburg, Villareal, D.Kiev, A.Bilbao, Osasuna, Toulouse, Liverpool ve Benfica gibi rakiplerle yüzleşen takımımız için hayati önemi olan bu turu geçmemiz halinde çok şey kazanacağımızı tekrar hatırlatmak isterim. Zira en azından Avrupa Ligi turlarında seribaşı olacağımız için artık kura çekimlerinde kurdeşen dökmekten kurtulacağız. Önümüzdeki 5 yıl için kuralara hep iyimser bakacağız. Yolumuz açık olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder