3 Mayıs 2012 Perşembe

Futbol Trabzon'da Daima Dik Oynanır!

Öylesine güzel bir senaryo hazırlanmıştı ki maç öncesinde, en değme Hollywood projeleri yanında solda sıfır kalırdı. Aykut Kocaman, takımının 2-1 kazandığı Beşiktaş maçı sonrasında yaptığı açıklamada 'Bu farklılığın en yakın örneğini Trabzon-G.Saray maçında gördük. Rakipler biz şampiyon olmayalım diye ellerinden geleni yapıyorlar. Beşiktaş ilk kez bize karşı bu kadar istekli göründü.' diyor ve sinirleri geriyordu. Futbol asla sadece futbol değildir deyişini hatırlatalım tam da burada. Özellikle Trabzonspor camiasını zan altında bırakarak yaptığı bu çirkin değerlendirme dün kısmen de olsa meyvesini verdi. Unuttuğu bir şey vardı karanlık adamın, Trabzonspor Kadıköy'deki Fenerbahçe maçında da çok kötü oynamıştı. Türk Futbolunun en büyük takımlarından birinin teknik direktörlüğünü yapan kişinin Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'den farklı davranması gerekiyordu. Ama doğru ya, kazanmak için her yol mübahtı. Biz bu senaryoya 2010-2011 sezonunda yaptığı açıklamadaki Trabzonspor'a verilen penaltılar irdelenmeli sözleriyle aşinaydık zaten.

Şampiyonluğa giden bir takımın taraftarının dün stadyumun yarısını bile dolduramamış olması çok garip geldi bana. Yeni kurulmuş bir takımdan maksimuma yakın bir verim alınmış, Süper Lig sürklase edilmiş, Süper Final'in son düzlüğüne girilmiş ama ortada taraftar yok? Bence Galatasaray camiasının tamda bu noktada özeleştiri yapması gerekiyor. Zira dün sadece kombine sahipleri bile maça gelse çok daha farklı bir atmosfer oluşabilirdi stadyumda. Evsahibi takım bir türlü istenen oyunu sergileyemedi maç boyunca. Defansı önde kurduğumuz dakikalarda şişirilen toplarla etkili olmaya başardılar ama Engin ve Necati'nin kaçırdığı pozisyonlar hariç etkili olduklarını söylemek doğru olmaz. Muslera onlar için önemli bir kazanım ki dün TT Arena'da gol sesi çıkmamasının bir numaralı nedeni bizzat kendisidir.



Neyiniz varsa satın, Galatasaray'a oynayın diyen arkadaşların unuttuğu bir şey vardı dün; Futbol Trabzon'da daima Dik Oynanırdı. İyi motive olmuş, orta sahada basan, hırslı bir Trabzonspor vardı dün sahada. İlk maçtaki defansif hataları en aza indirgemeyi başarmıştık. Rakibin kaptırdığı topları özellikle ilk yarı iyi kullanabilsek öne geçebilirdik. Yanlış pas tercihleriyle skorun değişmesine mani olduk. Dakikalar ilerledikçe Lig Liderinin üzerindeki baskı artıyordu, bizse her zamanki gibi dik duruşumuzu sergiliyorduk. Maç başladığı gibi neticelendiği an çığırtkan sesler kesildi. Onlar çamur atmayı, kulüp başkanlarından, başkan vekillerinden ve teknik direktörlerinden öğrenmişlerdi, bir nevi uzman sayılırlardı bu konuda ama sessizlerdi işte. Ona buna sarmayı ilke edinmiş bir güruhun önümüzdeki günlerde nasıl çirkinliklere imza atacağını şimdiden kestirmek çok güç, biz en iyisi bu sessizliğin tadını çıkartalım.

Kalede Kaptan Tolga iyi günlerinden birindeydi. Kaleciler için yadsınamayacak bir gerçek vardır. Maça iyi başlarlarsa çoğu zaman iyi de bitirirlerdi. Dün ilk yarıda gelişen iki pozisyonda iki güzel hareketle topu alarak hem kendine hem de takımına güven aşıladı. Bu moral, motivasyon ona maçın sonuna kadar yetti. Önünde oynayan Giray Kaçar hemen hemen her pozisyonda topa müdahalede bulundu. Fizik güce dayalı mücadelelerden daima galip olarak ayrıldı. Önce Elmander'i sonra Baros'u etkisiz hale getirdi. Onun için defans hattının en önemli parçasıydı demek hiçte yanlış olmaz. Celutska önceki maçlara göre daha derli topluydu. Mustafa Yumlu ve Cech vasat oynadılar. Serkan Balcı ise eski günlerini aratmaya devam ediyordu dün akşam Seyrantepe'de. Mustafa Yumlu'nun sakatlığı nedeniyle devre arasında oyuna dahil olan Glowacki sahada kaldığı 45 dakikalık periyotta kusursuza yakın bir oyun sergiledi.



Sahanın en iyisi, rakip orta sahaya rahat nefes aldırmayan, sürekli koşan, ikili mücadelelerde pes etmeyen ve iyi top kullanan yapısıyla Arjantinli Gustavo Colman'dı. Büyük maçlarda böyle oynamaya devam edecekse, maç seçmesine bir itirazım olmayacaktır. Partneri Zokora defansif olarak gayet başarılıydı. Güç ve defansif özellikler bakımından kendilerinden çok geride olan Avrupalı Selçuk ve Melo ikilisine nazaran çok daha pozitif bir futbol sergilediler. Alanzinho topu ileriye taşımada en büyük silahımız kuşkusuz. Fakat pas vereceği anlarda kafasını kaldırmayıp, ezbere pas vermesi rakibin boş kanadını aciz bir şekilde yakalamak varken defansa yerleşmelerine neden oluyor. Olcan son 4-5 maçına nazaran daha canlı gözüktü, uamrım bu toparlanma süreci hızlanır ve gelecek sezonda en büyük kozumuz olarak hazır olur. Burak Yılmaz istekliydi, rakipler ondan çekindiği için defansı çok önde kuramıyorlar ve bu bizim işimize yarıyor. Kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonlarda çalım yapmayı düşünürse çok daha fazla gol atması zor olmayacaktır.

Futbolumuzda, Türkiye Futbol Federasyonunun ve bazı karanlık odakların müsebbibi olduğu kaos ortamının gittikçe derinleşiyor olmasından kaygı duyuyorum. Futbol izlemeyi özleyen benim gibi futbol sevdalılarının yaşadıkları sıkıntıları da anlayabiliyorum aslında. Bu konuda bir şeyler yapılmasının ne kadar elzem olduğunun farkında olan, olayın vehametini en güzel anlatan sözler yine Şenol Güneş'e aitti dün:

"Şu andan itibaren artık taraftarımıza mesajlar vermek istiyoruz. Biz taraftarımızdan takıma sahip çıkmasını bekliyoruz. Son günlerde bir işaret bekliyorlar. Şu anda çok büyük sorunlar var ülkemizde. Güneydoğu'daki ortamdan daha gergin bir durum söz konusu. Pazar günü Fenerbahçe maçında taraftarımızın ölünceye kadar destek olmasını istiyorum. Taşkınlık yapmadan, sadece bizi desteklesinler. Gazetecilere ve futbolu yönetenlere söylüyorum; lütfen daha dikkatli olsunlar."



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga ***
Mustafa Yumlu *
*
Giray Kaçar ***
Cech **
Celutska **
Zokora ***
Colman ****
Alanzinho **
Serkan Balcı **
Olcan Adın **
Burak Yılmaz **

Sonradan Girenler
Dk. 46 Glowacki **
Dk. 79 Paulo Henrique **
Dk. 87 Aykut Akgün ? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder