İlk kez Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden ve gerçekten başarılı olduğumuz bir Avrupa deneyiminin ardından ne Süper Lig'de ne de Türkiye Kupasında istediğimizi alamamıştık. Geçen sezon genel anlamda iyi geçmemişti bizim adımıza.
Süper Lig'de 3. olmamız bize Uefa Avrupa Ligi'ne katılma şansı tanımıştı ve seribaşı olacağımız Playoff turunu geçmemiz halinde gruplara kalacaktık. Cuma günü, genelde Uefa kuralarına bizi temsilen katılan yöneticimiz Nevzat Aydın'ın pek tarzına uygun olmasa da dişimize göre bir rakip çektik.
Macaristan futbolu, 20. yüzyılın ortalarında Dünya Futboluna damgasını vurmuş bir ekol olmuşken, geçtiğimiz 15 yılda vasat bir Orta Avrupa ülkesine dönüşmüştü. Küllerinden doğmak doğru deyim olmayabilir belki ama Atilla'nın torunlarında belirgin bir silkinme, toparlanma var diyebiliriz. Özellikle yakınlık bakımından yetenekli Macar futbolcuları ilk keşfedenler genelde Alman takımları oluyor. Stuttgart ve Real Madrid 2. takımlarının tedrisatlarından geçen 24 yaşındaki gelecek vaat eden santrafor Adam Szalai'nin yanında Macar Milli Futbol takımının kaptanlığını da yapan, uzun yıllardır Anderlecht'de oynayan stoper Roland Juhasz ve kuşkusuz ülke futbolunun en büyük yıldızı, Dinamo Moskova'nın en önemli gol silahlarından olan Balazs Dzsudzsak, ülkenin son zamanlarda yetiştirdiği en büyük değerler.
Disiplinli bir futbol anlayışları var, Ülke futboluna örnek olarak Alman ekolünü aldıklarını pekala söyleyebiliriz. Takım olarak iyi defans yapabilen fakat yaratıcı oyuncu eksikliğinden kaynaklanan sıkıntıları olan bir takım Videoton. Bu eksikliği de, ekonomik olarak imkanı olmayan çoğu Orta Avrupa takımı gibi Güney Amerika'dan yeni yetenekler keşfederek kapatmaya çalışıyorlar.
Son 4 sezondur hem Macar Liginde hem de Macar Kupasında önemli işlere imza attılar. Önceki sezonların aksine bu sezon Uefa Avrupa Ligi'nde de başarılı sonuçlar aldılar. 2. Eleme Turunda Slovakya'nın Slovan Bratislava takımını, 3. Eleme Turunda ise Belçika'nın Gent takımını eleyerek bize rakip oldular. Takımın başında, 90'lı yıllarda adından sıkça söz ettiren, Portekizli bir teknik direktör var; Paulo Sousa. Kariyeri boyunca Benfica, Sporting Lizbon, Juventus, B. Dortmund, İnter, Parma, Panathinaikos ve Espanyol gibi takımlarda forma giymiş bir futbol tecrübesi. Dikkatli olmak lazım, yakın geçmişte Otelul Galati gibi bir takıma elenmişliğimiz var. Rakibimizi hafife almamız bize pahalıya mal olabilir. Sadece 1 tur, önümüzdeki grup aşamasında bizi 3.torbadan kuraya sokmakla kalmayacak, gelecek sezonlarda Şampiyonlar Ligi elemelerinde seribaşı olabilecek puanları toplamak için önayak olacak.
Takımımız durumuna gelince. Bir hayli sıkıntılı bir transfer dönemi yaşadığımız aşikar. Dame N'Doye transferinin olmaması, çekilen fotoğraf karesi bir prestij kaybından öte bir kayıp değil elbette ama Transfer Komitemizin yıllardır süregelen başarısız çalışmaları istikrarını koruyor. Topu ayağında tutabilecek, takım arkadaşlarının hücuma çıkmasını sağlayacak, hem ayaklarıyla hem de kafasıyla gol atabilecek meziyetlere sahip, net bir santrafora ihtiyacı var Trabzonsporumuzun. Bunun yanında stoper oynayabilen bir Sol Bek ve Serkan Balcı'yı yedekleyebilecek, sezon içerisinde sıkça yaşadığı formsuz dönemlerde ise ilk 11'de sırıtmayacak bir alternatif sağ bek ilaç olur bize. Yöneticilerimizin sıkça vurguladıklarının aksine 'Gadromuz yederli' değil malesef. En iyi ihtimalle 3.lük mücadelesi verebiliriz bu kadroyla Süper Ligde.
Genelde takımımızın hazırlık maçlarını takip etmeye çalıştım sezon öncesinde. En önemli katkı geçen sezonun ilk devresinde bize hayal kırıklığı yaşatan Marek Sapara'dan geldi. Adrian'da bir kıpırdanma var. Devamlılık noktasında sürekliliği olur mu bilemeyeceğim. Gençlerbirliği'nden transfer ettiğimiz Soner ve Yasin hem yaşları hem de yetenekleri bakımından uzun yıllar Bordo-Mavi'li formaya hizmet edeceklerdir. Sol Bamba, tecrübeli, özgüveni yüksek bir futbolcu profili çiziyor olmasına karşın sert, kolayca kart görebilecek bir yapıya da sahip. Giray gibi ağır bir stoperin yanında, topu oyuna seri bir şekilde sokabilecek, Giray'dan daha hızlı bir stoper transfer edilseydi daha olumlu olurdu diye düşünüyorum hala. Emre Güral hakkında net bir fikre sahip olacak kadar izlemedim genç gurbetçiyi, umarım uzun vadede katkı sağlar.
Son oynadığımız Orduspor maçında da anlaşılacağı üzere takımımızla ilgili olarak en önemli ve belki de tek gelişme artık daha bir
takım gibi oynamamız. Eh, Trabzonspor için ölen olmuyor, ondandır belki de. Geçen sezonki şişirme, uzun top anlayışını terk edip bol paslı sisteme dönmüş olmamıza seviniyorum. Fakat Halil, Vittek, Paulo Henrique ve Emre Güral'dan oluşan bir hücum hattı verim bakımından kimseyi tatmin etmeyecektir. Uefa'ya takım listelerinin verileceği Pazartesi günü akşamına kadar hem sol beke hem de santrafora 2 oyuncu transfer etmezsek, hayal kırıklığı ligin ilk 2 haftasından sonra homurdanmalara dönüşecektir, bu da böyle biline...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder