Trabzonspor tarihinde değişmeyen pek az şey vardır, bunlardan biri de en ufak başarısızlıkta teknik direktörü eleştirmek ve istifaya davet etmektir. Bugünlerde sıklıkla tekrar eden, Karadeniz'in sezon trendi Trabzonspor'un gelmiş geçmiş en iyi 3 teknik direktöründen biri olan Şenol Güneş'i merhametsizce eleştirmek. Yeni moda hocayı yerden yere vurmak, arada yönetime giydirmekken, futbolcuların anlamsız özgüveni, vasatı bile yakalayamayan performansı göz ardı ediliyor.
İnter deplasmanında alınan tarihi galibiyetin durumun bu noktaya gelmesinde etkisi çok büyük. Çoğu Trabzonspor taraftarını bile şaşırtan zaferin ardından, ligi nasılsa götürürüz havasını futbolcularda gözlemlemek inanın hiç zor değil. Bu aşırı özgüven performansıyla ayakta kalan birkaç isimden biri olan kaptan Tolga'da sinire, golleriyle takımı ayakta tutmaya çalışan Burak Yılmaz'da ise aşırı hırs ve strese neden oldu. Bu hastalık takımın iç dinamiklerine de sirayet edince, Trabzonspor Süper Lig tarihinin en kötü sezon başlangıçlarından birine imza attı.
Şenol Güneş'in takımın başına geldiği dönemden beri uygulamaya çalıştığı ve verim aldığı sistem bu sezon da değişmedi. Fakat giden oyuncuların yerine takıma dahil olan oyuncuların bir türlü form yakalayamaması başarısız sonuçlara davetiye çıkardı. Sorunun temelinde son vuruşlardaki beceriksizliğin etkisini yadsımamak gerekir. Çözümün başlayacağı yer de tam olarak burasıdır. İşte tüm bu tablo ışığında futbolcularımızın sezonun ilk 3 maçına göre değerlendirmelerini yapmaya çalıştık:
Tolga Zengin: Geçen sezonun son düzlüğündeki insanüstü çabası bu sezon başında da devam ediyor. Özgüveni ne kadar yüksekse o kadar iyi performans veriyor. Kaptanlık pazubandını kolunda taşıması sorumluluğunu da artırıyor şüphesiz. Onur'un kaleyi devralması biraz zor görünüyor. Alınan kötü sonuçlar sonrası sinirlerini kontrol edemiyor olması tek eksiği.
Giray Kaçar: Defans hattını toparlayan hava hakimiyeti ve müdahale becerisiyle takımın ilk 11'i okunurken ezbere sayılabilecek bir isim oldu artık. Geçen sezonun başına göre kendini bir hayli geliştirdi. İyi bir partnerle ki Glowacki ve Mustafa bu seviyede iyi bir partner sayılmazlar, çok daha verimli olacaktır.
Serkan Balcı: Geçen sezonun ikinci devresiyle beraber inanılmaz bir form düşüklüğü yaşıyor. Bildiğimiz Serkan Balcı gibi koşuyor gözükse de mücadele gücü, ofansif katkısı yok denecek kadar az. Sakatlık sorunu da yaşamadığına göre ciddi bir konsantrasyon sorunu yaşıyor diyebiliriz. Celutska'nın gölgesinde kalma ihtimali var.
Ondrej Celutska: Defansın 3 bölgesinde de oynayabilen tam bir görev adamı. Asıl görev bölgesi sağ bek olmasına rağmen sol bekte verdiği randımana ulaşamadı henüz. Kendini tam anlamıyla bulduğunda ofansif olarak çok daha fazla katkısı olacaktır.
Arkadiusz Glowacki: İlk geldiği dönemki özgüvenli, ne zaman ve nasıl müdahale yapacağını bilen tecrübeli stoperden çok uzak şimdilerde. Uzun zamandır o performansı gösteremediğine göre çok fazla ümitli olmamak gerek kendisinden. Hızlı, seri hücum oyuncularının çabucak ekarte edebilecekleri yapısıyla ancak alternatif olabilir.
Marek Cech: Henüz tam olarak takıma adapte olamamış olsa dahi Cale ve Piotr Brozek'ten daha faydalı olacağı aşikar. Özellikle hızı ve ofansif katkısı takımın kanattan hücum yapamama geleneğini değiştirme adına atılmış önemli bir adım olacaktır.
Mustafa Yumlu: Ortalama bir hava hakimiyeti, ortalama bir hızı ve hırsı var. Trabzon'un çocuğu olması, kapasitesini zorlayarak mücadele etmesi onu bu takımdaki yerli alternatiflerden biri yapmaya yetiyor ancak.
Didier Zokora: Onun için Dünya'nın en iyi defansif orta saha oyuncularından biri sözümün arkasındayım halen. Şayet takıma abilik yapma görevini, tecrübesiyle birleştirip genç oyuncuları ona göre yönlendirirse, hırsı ve azmiyle adını bu takımın unutulmazları arasına yazdırır.
Gustavo Colman: Kendi gibi oynadığında, kafasını futbola verdiğinde bu ülkede ondan iyisi yok. Bunu muhtemelen kendisi de biliyordur. Ama ne zaman abartıya, topla beraber şov yapma hevesine başlarsa işleri berbat ediyor. İşte bu fark yüzünden bazen onu izlerken, sanki başka bir takımdan transfer teklifi almış ve kabul etmiş havası seziyorum.
Alanzinho: Kesinlikle iyi bir profesyonel. Trabzonspor'a gelmiş yabancı futbolcular arasında onun kadar yedek kulübesinde beklemiş ve gıkını çıkartmamış başka bir futbolcu daha yok. Fakat aradan geçen 3 yılda gereksiz çalım huyundan halen vazgeçememiş olması onun ve Trabzonspor'un en büyük kaybı.
Adrian Mierzejewski: Henüz hiçbir maçta kendi kimliğini sahaya yansıtabilmış değil. Evet belli ki kumaşı çok kaliteli fakat çoğu zaman oyunda değil. Bazı yönleriyle selefi Selçuk'tan üstün ama onun kadar faydalı hiç değil.
Volkan Şen: Türkiye'nin en yetenekli kanat oyuncularından biri. Yaşı ve gelişime açık olması ve elbette Şenol Güneş gibi bir hocayla çalışıyor olması sadece Trabzonspor için değil Türk futbolu için büyük bir şans. Daha iyi olup, kendini bulduğunda takımın değişmezi olacaktır.
Aykut Akgün: Uygun bir fiyata transfer edilmesi, Trabzon kökenli olması ve yaşına rağmen olgun futboluyla Trabzonspor'un gelecek 10 yılına muazzam etki edecek bir yetenek. Pek fazla şans bulmasa da şans bulduğu dakikalarda formanın hakkını vererek mücadele ediyor.
Paulo Henrique: İlk 11'i sayarken es geçmediğim isimlerden biri. Güçlü fiziği, top kontrolü ve topu iyi saklamasıyla hemşerisi Panda Ronaldo'yu anımsatmıyor değil. Buluttan nem kapan Brezilya virüsünü taşımıyor olsa tadından yenmez ama kısmet işte. Şenol Güneş'in onu disipline edeceğini düşünüyorum.
Halil Altıntop: Kendini kaybettiğinde Almanya Ligi'nin en gözde forvetlerinden biriydi. Tüm çabalara rağmen halen kendini bulabilmiş değil. Evet iyi bir profesyonel ama forvetlerin birincil görevini yerine getiremedikten sonra eleştirilerin göbeğinde olması da doğal oluyor haliyle.
Burak Yılmaz: Takımın gol yükünü yine sırtladı. Milli takımın da değişmez oyuncularından biri olma yolunda ilerliyor. Tek handikapı aşırı hırslı yapısından kaynaklanan kartlar görmesi. Sakatlık yaşamadığı takdirde Türk futbol tarihine geçmesi işten bile değil.
Robert Vittek: Komple bir santrafor. Tek ve en büyük handikapı çabuk sakatlanıyor olmasıydı ve tarihin tecelli etmesi çok zaman almadı. Trabzonsporlu futbolcuların belalısı namı diğer Yeniköy Kasabı Kamil Zayatte'nin son kurbanı oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder