Türkiye Futbol Federasyonu'nun, Türk Futbolunu hunharca katlettiği bir akşama daha tanıklık ediyoruz. Sezonun Türk futbolu açısından en değerli maçının olduğu güne, İstanbul'un iki süslü takımının maçını koyarak taraf olduğunu bir kez daha tescil etti aslında. Trabzonspor'un mücadele ettiği 7 başlı canavarın kafaları kopartmakla bitmiyor, yeniden türüyor. Buna her geçen gün gözlerimizle şahit oluyoruz.
Önce Portekizli, sonra sırasıyla İspanyol, İtalyan, Rus ve son olarak Fransız olanların kendi maçlarından çok bekledikleri bir maç oynayacağız bu gece. Rakip zorlu mu zorlu. İnanılmaz gol ayaklarına, pire gibi hızlı futbolculara sahipler. Bizimse, kendi ülke federasyonunun ve basınının bile görmezden geldiği, maç başlamadan mağlup ilan ettiği bir ortamda bile asla pes etmeyen bir mücadele azmimiz var. Tek başına yeterli olur mu? Belki yetmeyebilir.
Belki de bu gece tüm hayal kırıklıklarımızdan daha büyük bir felaket bizi bekliyordur, kimbilir? Bizim Şampiyonluk hasretimiz 27 yıl sürmedi mi? Bu hasrete rağmen, tüm sıkıntıları sineye çeken cefakar taraftarımız en kötü gününde takımının yanında olmadı mı? Bugün nasıl umutluysak, yarın skor ne olursa olsun umutlu olacağız. Çünkü Trabzonspor demek, menzile değil yola sevdalı insanların gözünden sevmek demektir.
Herkesten çok, belki saha kenarında oturan Şenol Güneş'ten bile daha çok sorumluluk düşüyor Burak Yılmaz'ın omuzlarının üzerine. 2 Maçtır boş geçiyor, 3.maça imzasını atmaması için hiçbir sebep yok. Hem Allah'ın hakkı 3 değil midir? Görevden alınma pahasına, Trabzonspor sevdası için vaaz veren Fanatik İmamın memleketi değil mi Trabzon? Elbette inanıyoruz hem Burak Yılmaz'a hem de taşıdıkları formanın hakkını verecek diğer Bordo-Mavili futbolcularımıza.
Ben yine de sana sorayım Burak.
Işık var mı?
Yak biraz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder