28 Şubat 2014 Cuma

Lütfen İS-Tİ-FA!

Bugün Avni Aker'de, Trabzonspor'un kalesini Onur değil de başka bir isim koruyor olsaydı, şu an konuştuğumuz şey Avrupa Kupalarında aldığımız en farklı mağlubiyet olurdu. Hami Mandıralı, kendisine birkaç gömlek büyük gelen Trabzonspor teknik direktörlüğü görevinin henüz ilk ayını doldurmadan acemice kararlar almaya devam ediyor. Selefi Mustafa Reşit Akçay'ın defansif anlayışının zıttını uygulama adına aldığı telkin ve önerilerin etkisinde fazlasıyla kalmış olacak ki, sahada bir futbol takımından ziyade Moskova Sirkinin üyelerini seyrettik.

90 Dakika boyunca yürüyen fakat maç bittikten sonra rakip futbolcuların formalarını almak için adeta yarışa girişen bir futbolcu grubu. Antonio Conte'nin 3-5-2'sine karşılık, yani o kalabalık ortasahasına karşılık Emre ya da Henrique gibi geriye gelip, top alan bir hücum oyuncusu oynatmak varken kule santraforu tercih etmek çok büyük bir taktiksel hataydı. Hadi onu geçtim, Trabzonspor kariyerinde en iyi oyunları hep İtalyan takımlarına karşı oynamış Gustavo Colman gerçeğini es geçmek en hafif tabiriyle futbol cahilliğine işarettir. Uzun süredir forma giymeyen, ilerleyen yaşının etkisiyle maç kondisyonunu toparlaması birkaç haftayı bulacak olan Malouda'ya ilk 11'de şans vermek takımı eksik oynatmaktan farksızdı. Zeki Yavru'yla beraber Trabzonsporlunun yeni kanser tümörü olan Kadir Keleş'in yerine zaman zaman o bölgede oynayan Bosingwa'ya şans verilse, ele avuca sığmayan Isla tehlikesi savuşturulmuş olurdu. Fakat Hami, ofansif görünen lakin birbiriyle herhangi bir organik bağı olmayan, adeta ilkokul 3.sınıf öğrencisinin elinden çıkmış bir formasyonla mücadele etmeyi tercih etti.

İyi futbolcular genelde iyi teknik direktör olamaz derler. Hami Mandıralı'dan, teknik direktörlük kariyerinin bundan sonraki kısmını doğrudan etkileyecek olan bu kısa zamanda mucizeler yaratmasını kimse beklemiyor. Amma ve lakin, bahanelerin arkasına sığınmasını da kimse beklemiyor. "Elendiğimiz takım Juventus, kimsenin bizi bu konuda fazla eleştireceğini düşünmüyorum. Oyuncu arkadaşlarım ellerinden geleni yapmaya çalıştı." açıklaması bahane üretmektir. Kimsenin Juventus'a elenmemizi eleştirdiği yok zaten. Fakat aynı oyuncular Avni Aker'deki Lazio ve Legia Varşova maçlarında da mücadele ettiler, gerçek anlamda mücadele ettiler. Bu akşamki gibi bitse de gitsek modunda değillerdi üstelik. Aradaki farkı yaratan şey motivasyon ve taktiksel beceri değil midir?

Avrupa Kupalarındaki başarıyı ayrı tutacak olursak, genel anlamda yitirilmiş bir sezonun bundan sonraki kısmı için yapılması gereken şey, gelecek sezona hazırlıktır. Gerçekçi olalım, Avrupa Kupalarına katılma şansımız matematiksel olarak varolsa dahi oynadığımız futbol o ışığı bizlere vermiyor. Gelecek sezonun kadrosu için ezberden saydığımız Onur, Yumlu, Bosingwa ve Olcan'ın yanına kazanabileceğimiz Emre Güral, Yusuf Erdoğan ve Soner Aydoğdu gibi isimler kaybedilmiş sezonun tesellisi olur.

Anamızın ak sütü kadar helal, her bir puanını alınteri akıtarak aldığımız şampiyonluk kupasını almak şöyle dursun, 2 koca transfer sezonunda 1 santrafor alamayan bir başkanımız varken, dik oynayacağız deyip yana ve hatta geriye bile oynayamayan bir futbolcu topluluğuna sahipken bizler, yeni doğan güneşi suratımızın ortasındaki kocaman tebessümle karşılayamıyoruz. Hatırlatmakta fayda görüyorum. Henüz yaşanmamış güzel günler için, Lütfen istifa et İbrahim Hacıosmanoğlu. Sen istifa et ki, bundan önceki dönemlerdeki efsane kadrolarda yer alan futbolcularımızın teknik direktörlük hayatları başlamadan son bulmasın. Ünal Karaman zaten harcandı, Fatih Tekke ve Tolunay Kafkas küstürüldü, Hami giderse Hamdi bilemedin Abdullah ya da Lemi mi gelecek? Hak yememe adına tüm eski futbolculara istihdam mı sağlayalım sezon sonuna kadar? İstifa et, köşene çekil, önüne geleni harcayan bu silsile son bulsun. Hem muhalefette olduğun eski güzel günleri özledi bu camia, tüm temiz futbol paydaşları bunu bekliyor senden, kırma bizi be başkan?