27 Şubat 2012 Pazartesi

Eskilerin İntikamı

Gelenektir, vakti evvelinde Trabzonspor formasını giymiş futbolcuların fırsat bulduklarında Trabzonspor ağlarına gol atmaları. Dün bir kez daha tekrar etti bu senaryo. Berbat bir ilk yarının ardından üzerindeki ölü toprağını atıp, silkinen Bordo-Mavililer maçı 2-0'dan beraberliğe getirmişti. Herkes son 7 dakikada evsahibi ekip bir gol daha bulur ve maçı kazanır diye düşünürken gecenin adamı sahneye çıktı. Uzun yıllar formasını terlettiği takımın umutlarını bitiren golü attı. Golü atması bir tarafa golü attıktan sonraki 'Ben ne yaptım?' duruşu, başını ellerinin arasına alıp pişmanlık yaşaması görülmeye değerdi. Trabzonspor'dan dönemin şartlarına göre çok fazla olan yıllık maaşından indirime gitmediği için ayrılan, mini bir Anadolu Turnesine çıkıp uğradığı duraklardan birinde Trabzon'da, defalarca çıktığı taraftar önünde takımına maçı kazandıran golü atmak çok farklı bir duygu olsa gerek. Yaşadığı duygusal inmenin hareketlerine getirdiği kısmi felçten olsa gerek, bir süre dona kaldı Sürmeneli Hasan Üçüncü.

Mersin İdman Yurdu, Moritz ve Nobre'nin ayağına bakan bir takım hüviyetine bürünmüş. Süper Lig'in en yaşlı takımlarından biri olmanın avantajını da kullanıyor Akdeniz ekibi. Ben Yahia klas bir futbolcu, takımdaki genel kalitenin üzerinde diyebiliriz. Mersin'in deplasman başarısını da Süper Lig tecrübesi bir hayli fazla olan Çağdaş Atan, Mustafa Keçeli ve İbrahim Kaş'la beraber ligin en kaliteli stoperlerinden biri olarak gösterilen Joseph Boum'un defansif becerilerine bağlayabiliriz. Fakat dün yine fırsatçılığını konuşturan 31 yaşındaki Marcio Nobre'nin takipçiliği olmasa Avni Aker'den puanla dönmeleri pek ihtimal dahilinde değildi.

Kaptan Tolga Zengin, PSV maçındaki hatalarına rağmen Şenol Güneş tarafından ilk 11'de görevlendirilmişti. Süregelen kötü formu bu maçta da devam ediyordu. Bir zamanların çok şey beklenen ama bir türlü olamayan kalecisine geri dönüş yolculuğu başlamaz umarım. Zira şu an ipler Şenol Güneş'in elinde. Hem Tolga'nın formsuz haline ısrar ederek onu kaybedebilir hem de Onur gibi bir yeteneğe, hakettiği halde ilk 11'de şans vermeyerek camiaya küstürerek, takımdan ayrılmasına vesile olabilir. Şenol Güneş'in omuzlarında ağır bir yük var, Süper Lig'in en iyi kalecilerine sahip takımdan geriye pek bir şey kalmayabilir.

Nobre'nin oyuncak ettiği Mustafa-Giray ikilisi için olumlu bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü Mersin idman Yurdu gol bulduğu pozisyonlar haricinde bizim kalemize pek gelemedi. Hal böyle olunca sürekli eleştirilerimin odağında yer alan Glowacki'yi mumla arıyorum dersem yalan olmaz. Yediğimiz ikinci golde defansın yerleşim hatasının yanında buz gibi ofsaytı görmeyen hakem üçlüsünün katkısını da pas geçmeyelim. Hakemlerimiz tarihin en kötü sezonunu yaşıyorlar. Cech ilk yarı vasatı aşamazken ikinci devre dirilen takımda ayakta durmaya çalışanlardan biriydi. Serkan ise o herkese parmak ısırtan mücadelesinden, azminden fersah fersah uzaktaydı yine. Sanırım yavaş yavaş onun devrinin sonuna geliyoruz.


İlk transfer edildiğinde Dünyanın en iyi 5 defansif ön liberosundan birini kadromuza kattık diye bahsetmiştim Zokora'dan. Ona olan inancımı halen koruyorum fakat siyahi futbolcudaki isteksizlik beni derin düşüncelere sevk ediyor. İlk devre takımı hırslandıran, düştüğü yerden kaldıran bir futbolcuyken şu an takımın ilk düşen kalesi oluyor. Partneri Colman ise geçmiş maçlara nazaran daha derli topluydu. Halen özlediğimiz siyah bandanalı esmer çocuk gibi oynamıyor olsa da.

Alanzinho son haftalardaki kötü formunu bu maçta da sürdürdü. Gördüğü Sarı Kart'la cezalı duruma düştü. Gelecek hafta oynayacağımız Beşiktaş maçında takımdaki yerini alamayacak. 3.lük için son barutumuzu yakacağımız zorlu İnönü deplasmanında onun eksikliğini hissetmeyiz umarım. Muhtemel bir puan kaybı neticesinde kendimizi Şampiyonluk Playoff'u dışında bulabiliriz. Takımın en çok iş yapan iki oyuncusu Volkan ve Olcan'dı. İki kanadı oldukça etkili kullandılar, zaman zaman kanat değiştirerek rakibi şaşırttılar. Volkan Şenol Güneş'in kötü oyuncu değişikliklerinden birine kurban giderken, Olcan 90 dakika boyunca sahada kaldı. Attığı şık gol onun ligin kalburüstü oyuncularından biri olduğunu kanıtılıyordu.

Paulo Henrique kendisini göstermenin peşine düşmüş. Her maç onda bu çabayı görüyorum ama oynadığı futbol bunun çok uzağında. Bir takım oyuncusu olması için katetmesi gereken çok yol var. İkinci devre yanına gelen Halil'le beraber iyi işler yaptılar. Halil oynamadığı maçlar sebebiyle hırslıydı, attığı goldeki takibi önemliydi. Adrian oyuna bulunduğu süre boyunca olumlu işler yaptı. Ondaki bu kıpırdanma beni az da olsa umutlandırdı.


Sonuç olarak Mersin İdman yurdu hiç haketmediği bir 3 puan aldı. Gelecek haftalar için kendine küme düşme hattının biraz yukarısından bir yer ayırttı. Trabzonspor ise kötü futbol oynamadığı halde kötü defans yaptığı için şampiyonluk mücadelesinin çok uzağında kalmıştır. Ligin en çok gol atan ikinci takımı olmamıza rağmen 28 maçta yediğimiz 34 gol defansif zaafiyetimizin en büyük göstergesidir. Defans oyuncularımız gol atmaya başlaması kalemizde yediğimiz gollerin artmasını da beraberinde getirdi. Son 6 haftalık fikstüre bakacak olursak büyük bir futbol mucizesi gerçekleşmezse Trabzonspor'un şampiyonluk şansı ancak matematiksel olarak devam edecektir. Geçen sezonun aynı haftasına göre 20 puan geride olan takımımızda en son kabahatli Şenol Güneş'tir. Oyuncularımızın da yoğun maç temposu ve uyum sorununu göz önüne aldığımızda biraz daha tolere edilebileceğini düşünüyorum. Fakat Trabzonspor kulübü yönetim kurulu, gerek transfer politikası, gerek mevcut oyuncularla sözleşme yenileme durumu gerekse Futbol Federasyonu seçimleri ve şike süreci boyunca takındıkları tavır nedeniyle sınıfta kalmıştır. Gelinen noktadaki başarısızlığın yükünü onlar çekmelidir...


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin *
Mustafa Yumlu ?
Giray Kaçar ?
Marek Cech **
Serkan Balcı *

Zokora ?
Alanzinho *
Colman **
Olcan Adın ***
Volkan Şen **
Paulo Henrique **

Sonradan Girenler
Dk. 46 Halil **
Dk. 75 Adrian **

24 Şubat 2012 Cuma

Yolun Sonu

Trabzonspor taraftarı, Dünyanın en çabuk geçen, geçer geçmez de en hızlı yakalanılan hastalığına sahipti: umut. * Trabzon'daki ilk maçtan düne kadar, skor dezavantajına rağmen turu geçeceğine inanıyordu cefakar taraftar. Fakat gerçekler her ne kadar ağır ağır yol alsa da menzile ulaşıyordu sonunda. Trabzonspor'un Avrupa Kupaları serüveni dün gece sona erdi, ağır bir yenilgiyle. Belki maçı ve oynanan futbolu ifade etmek için doğru kelime değildir yenilgi, hezimet daha çok yakışacaktır çünkü. Şans yanımızda olmasa, Türk Takımlarının Avrupa Kupalarında aldığı en farklı yenilgi rekorunu elimize geçirmemiz işten bile değildi. Zira takım ne fiziki olarak ne de mental olarak maça hazır değildi. Savunma zaafiyetleri olan bir Faroe Adaları temsilcisi gibi oynadık. Kapandık, kapandıkça hata yaptık. Yinelenen tek şey bireysel hatalardı, oyunun hiçbir bölümünde kimliğimizi sahaya yansıtamadık. Hal böyle iken alınan 4-1'lik sonuç iyi bile sayılabilir.


İlk maçta olduğu gibi maça yine iyi başlayan taraf Trabzonspor'du. Colman, Burak ve Olcan'ın güzel paslaşması sonrasında kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda Olcan topu filelere gönderse, yediği şok golün etkisiyle PSV şaşıracak, sonuç çok daha farklı olacaktı. Kaçan o pozisyon sonrasında Trabzonspor savunmasının acemilikler silsilesi başladı. Topu alan iki pas yapamadan kaptırıyor, rakibe pozisyon hazırlıyordu. Çabucak geldi evsahibi ekibin ileri uç elemanları ve onları durdurmak için ne sahadaki futbolcularımız ne de teknik ekip bir şey yaptı. Tolga Zengin maça iyi başlamasına rağmen yediği gollerdeki hatalarıyla dikkatleri üzerine çekti. Rakip hücum oyuncusuna al da at dercesine verdiği pas takımımızın 10 kişi kalmasına, dolayısıyla farkın artmasına davetiye çıkardı. Birkaç hafta öncesinden yedek kulübesine çekilip, dinlendirilmesi gerekirken, dünkü hezimetin mimarlarından oldu.

Mustafa Yumlu içinde bulunduğu her pozisyonda hata yaptı. ikili mücadelelerde çabucak geçildi, basit pasları arkadaşlarına aktaramadı. Amatör Lig topçuları bile daha ciddi oynardı, mücadele etmekten yoksundu. Giray, Mustafa'ya kıyasla daha derli topluydu ama rakibin geldiği her pozisyonda kevgire dönen savunma hattımızın genel beceriksizliğinden nasibini aldı. Marek Cech bazı posiyonlarda ters kademeye girdi, stoper mevkisinde birkaç pozisyonda faydası dokundu ama sağlı sollu gelen Hollandalılar karşısında etkili oldu dersek, yalan söylemiş oluruz. Celutska yaptırdığı penaltıyla takımımızın ipini çekti. Kontrollü giden oyuna ilk darbeyi kendisi indirdi. Telafisi olmayan bir hataydı ve maç boyunca hatasının yıkıcı etkisinden kurtulamadı.


Orta sahayı kalabalık tutarak oyunun kontrolünü ele geçirmeyi düşünen Şenol Güneş'in talebeleri verilen şansı iyi kullanamadı. Ne oynadığı belli olmayan Aykut'un, aklı başka yerlerde olan emekçi Zokora'nın, maç seçen Colman'ın futbol oynadığını söylemek mümkün değil. Takımın geri kalanına nazaran daha derli toplu olan Olcan kişisel becerileriyle risk alıp, adam geçti, top taşıdı, arkadaşlarını pozisyona sokmaya çalıştı. Fakat takım arkadaşları o oynarken yalnızca izleyerek kaçınılmaz sonu hazırlamakla meşguldü. Henrique yerini Onur'a bırakana kadar bir şeyler yapmaya çalıştı ama yetersiz kaldı. Golde katkısı vardı, tıpkı Burak Yılmaz gibi.

Gelinen noktada suçlu aramak en kolayı. Fakat, Dünyanın her yerinde takımını desteklemek için kilometrelerce mesafe kat eden, mevsim ne olursa olsun takımını yalnız bırakmayan taraftarın görmek istediği takım bu değil. Dik Oynayın derken ifade etmek istediğimiz şey bu değildi. Sahadan mağlup ayrılmak futbolun doğasında var. Trabzonspor bundan sonra da yenilecek, 4-1'lik mağlubiyetler alacak. Ama camiayı utandırmaya hakkı yok futbolcuların, giydiğiniz forma için para alıyorsanız, en azından mücadele ederek aldığınız paranın hakkını verin. Taraftar sizden yalnızca bunu bekliyor.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin *
Mustafa Yumlu ?
Giray Kaçar *
Marek Cech *
Celutska ?

Zokora *
Aykut Akgün ?
Colman *
Olcan Adın **
Paulo Henrique *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 45 Onur **
Dk. 73 Halil ?
Dk. 76 Alanzinho ?

* Hakan Günday / Az

20 Şubat 2012 Pazartesi

Yumurta Kapıya Dayanınca

Kayseri deplasmanları hep zor olmuştu Bordo-Mavi'liler için, bunun genelde Trabzonspor camiasına uzak olmayan isimlerle çalışan Kayserispor camiasının iç dinamiklerine bağlayabiliriz, dünde benzer bir sahne yaşandı rüküşlüğüyle belleğime kazıdığım Kadir Has Stadyumunda. Trabzonspor maç boyu organize olamadı, maça Aykut ve Zokora gibi ofansif anlamda pek katkı sağlayamayacak bir ikiliyle başlayan teknik kadronun da bunda etkisi büyük. Fakat yumurtanın kapıya dayanması, playoff yarışından kopmak istemeyen takımımız için belki acı ama gerçek motivasyonu oluşturdu. Son dakikalarda bulduğumuz 2 golle 1 puanı kurtardık. Hatta Serkan ve Henrique birbirine girip, pozisyonu heba etmese 4. golü bulmamız işten bile değildi.

Takım olarak bu sezon pek sahaya yansıtamadığımız savunma anlayışımız rakibin henüz ilk dakikalarda öne geçmesini sağladı. Amatör liglerde bile eşine az rastlanacak cinsten bir yerleşim hatası tıpkı PSV Eindhoven maçında olduğu gibi maça adeta 1-0 geride başlamamıza neden oldu. Savunmanın adam kaçırması kadar kalecimizin pozisyonu seyretmesi de golü ağlarımızda görmemizde etkiliydi. Kayserispor Şota ile iyi bir ivme yakalamış, Gökhan Ünal'dan kurtuldukları takdirde bu genç kadro gelecek sezonların zirve mücadelesinde rahatlıkla yer alır. Top tekniği ve kişisel becerisi yüksek oyunculardan kurulu bir orta saha hattına sahipler, tek eksikleri tecrübe.

Kayserispor gibi dünkü maça kadar maç başına yalnızca 1 gol ortalamasıyla oynayan bir takımdan 3 gol yemek, toplamda oynanan 27 maçta 32 golü ağlarında görmek bahane bulunacak bir çıkarım değil malesef. En az defans hattı kadar Tolga Zengin'de kabahatlidir oluşan bu tabloda. Son 5-6 haftadır elinden kaçırdığı toplar bir yana bazı şutları sadece seyretmekle kalması kendi motivasyonu kadar takımı da olumsuz etkiliyor.

Ligde kalan 7 maça şöyle bir göz atıyorum da, cidden hiç yabana atılmayacak rakiplerle oynayacağız. Galatasaray'ın işi sıkı tutuyor olması bizim hata yapma lüksümüzü sıfırlamıştır an itibarıyle. Puan farkının daha fazla açılıp, Şampiyonluk playofflarına kapanmayacak bir farkla girmemiz bizi 5.takımla Uefa Avrupa Ligi için eleme maçları yapmaya iter, bu da hiçbir Trabzonspor taraftarını tatmin etmeyecektir.


Tolga'nın Şenol Güneş'in insiyatifiyle PSV ile oynanacak rövanş maçında ilk 11 çıkacağını düşünüyorum, hak etmese de. Sağ kanatta dün yine iyi oynayamayan cezalı Serkan'ın yerine Celutska'yı, göbekte Giray ve Mustafa'yı göreceğiz. Glowacki'nin sakatlığı 2 hafta sürecek denmişti ama Sağlık Ekibimizin maşallahı var, verilen süreyi 3'e katlamakta üzerlerine yok. Solda Marek Cech, göbekte Zokora ve Colman şans bulacaktır. Halil, Alanzinho ve Olcan üçlüsü hemen Burak Yılmaz'ın arkasında sahaya dizilecektir. Alanzinho, Colman, Olcan ve Burak vasatı aşarlarsa Eindhoven'dan istediğimiz sonuçla döneceğimize eminim. Zira Groningen 3-0 gibi net bir skorla evine boş gönderdi PSV'yi. Defanslarındaki zaafiyeti kullanabiliriz, bu çok zor olmasa gerek.

Takım hakkında umut dolu cümleler yazmayalı epey oldu, görünen o ki bir süre daha koyu griye çalan hatta bazen gece gibi karanlık bloglar yazacağım. Defanstaki bu maskeli balo son bulana dek eylemlerim sürecek. Takipte kalın.


Süper Lig'de Kalan Maçlarımız

Trabzonspor - Mersin İdman Yurdu

Beşiktaş - Trabzonspor

Trabzonspor - Sivasspor

Gençlerbirliği - Trabzonspor

Galatasaray - Trabzonspor

Trabzonspor - Fenerbahçe

Orduspor - Trabzonspor


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin *
Mustafa Yumlu *
Giray Kaçar *
Serkan Balcı *
Celutska *
*
Zokora *
Aykut Akgün *
Olcan Adın ***
Volkan Şen **
Alanzinho *
Burak Yılmaz ***

Sonradan Girenler
Dk. 46 Colman **
Dk. 46 P. Henrique *
Dk. 80 Adrian ?

17 Şubat 2012 Cuma

İstikrarlı İstikrarsızlık

Geçtiğimiz sezon izlediğimiz, kazanmaya alışmış takımın yerine istikrarsız sonuçları adet haline getirmiş bir Trabzonspor var karşımızda bu sezon. Dün akşam soğuk havaya rağmen Hüseyin Avni Aker stadyumunu dolduran binlerce taraftar, istikrarlı istikrarsızlığın deja vu'sunu yaşadı yeniden. Geçen sezon puan kaybı yaşasa da her maç mücadele eden, hırslı bir futbol takımı vardı sahada. Bu sezon ise oynadığında gol olup yağan, oynamadığında ise silik, küme düşmesi kesinleşen takımlar gibi mücadele eden bir takımımız var.

Daha önce buradan defaatle yazdığımız gibi, Trabzonspor'un stoper kadrosu Süper Lig için yeterli olabilir ama Playoff ve Avrupa Ligi için zayıf kalıyor. Dün maç boyunca sahaya yerleşemeyen Trabzonspor'un savunma oyuncularının pozisyon alamama hatası 2 gole mal oldu. Rakibin en iyi yaptığı şey sahayı iyi parsellemekti, kendilerini hiç yormadan, hızlı ve genç oyuncularla sonuca gittiler. Trabzonspor kötü oynadı diyemeyiz, malesef onu bile oynayamadı. Şampiyonlar Ligi maçlarındaki konsantrasyondan eser yoktu. Deplasmanda 3-0 yenildiğimiz CSKA maçında bile daha karakterli bir futbol oynamıştık. Çok iyi başladığımız maçın başında 2 gol pozisyonu kaçırdıktan hemen sonra kalemizde şok bir gol gördük. Peşisıra 2. golü yememiz, takımı oyundan düşürdü. Çok değil birkaç sezon önce Toulouse'la Avni Aker'de yaptığımız maçın bir kopyası gibiydi mücadele. Orada sahneye klas bir vuruşla Gicnac çıkmış maçın hemen başında burada Matavz sahne aldı.

Geldiğimiz noktada tur şansımızı zora soktuğumuz aşikar, fakat Alanzinho, Olcan ve henüz Avrupa'da golle tanışamayan Burak Yılmaz'ın formda olduğu bir güne denk gelirsek 35.000 kişilik Philips stadyumunda turlamamız çok büyük bir süpriz olmaz. Yazının başında da belirttiğim gibi, bu takım çok zorlu bir deplasmandan galibiyet çıkartacak kapasitede, yeter ki oynamak istesin.

PSV gerçekten sağlam bir kadro kurmuş. Neredeyse 2 yıl boyunca peşinden koştuğumuz, o zamanlar FC Kopenhag'ın oyuncusu olan Atiba Hutchinson'ı dün bir kez daha izleme fırsatı buldum ve çok beğendim. Oyunu iki yönlü oynayabilen, güçlü bir ön libero. Sol kanatta forma giyen Surinam asıllı siyahi futbolcu Jeramain Lens ve sağ açık Belçikalı Dries Mertens kısa zamanda Avrupa'nın büyük takımlarına transfer olurlar. Golleri atan Kaptan Ola Toivonen ve Tim Matavz'ın kalitelerini tartışmaya bile gerek yok. Onların bütün silahları iyi günündeyken bizim sadece Olcan'la direnme çabamız yeterli olmadı haliyle.


İYİ
Maçın hemen 11.dakikasında 2-0 yenik duruma düşmesine rağmen desteğini esirgemeyen Trabzonspor taraftarı şüphesiz ki en büyük alkışı haketti. Bundan 15 yıl önce benzer bir sahneye tanık olsak, tribünlerden ıslık, yuhalama ve istifaya davet trio'sunu duyacağımızdan zerre şüphem yok. Her geçen yıl Trabzonspor'un tribün kültürü de şehirle birlikte gelişiyor, bilinçli bir taraftarlık kitlesi oluşuyor. İlk devre boyunca mücadeleyi neredeyse tek başına sürdüren Olcan Adın gerçeğini de es geçmemek gerekiyor. Takımın üzerine çöken ölü toprağını kaldırmak için didindi resmen, nihayetinde insanüstü çabasıyla golü de kazandırdı. Fakat 2.devre onu sahada göremedik, yorgunluktan ya da yeteri kadar pas alamamasından kaynaklanmış olabilir. Olcan'ın aksine ilk devre pek ortalıkta gözükmese de ikinci devre gösterdiği mücadeleyle ayakta kalan bir diğer futbolcumuz da Serkan Balcı'ydı. Fakat yaşının ilerlemiş olması çabuk yorulmasına neden oldu ve 77.dakikada yerini Adrian'a bıraktı. Şüphesiz böylesine üst düzey maç tecrübesi en fazla olan futbolcumuz Marek Cech olmasaydı sol kanadımızdan rakibin daha çok gelmesi işten bile değildi. Araya girdiği ve çaldığı toplarla farkın açılmasını engelledi diyebiliriz.


KÖTÜ
Hakem üçlüsü maçın ağırlığını kaldıramadı. Ofsayt olmayan 2 pozisyonda oyunu keserek öne geçme şansımızı yok ettiler. Rakibin faullü oyununa rağmen bir türlü çıkmak bilmeyen Sarı Kart kafamda soru işaretleri oluşturdu açıkcası. Felix Brych'in basit bir korner pozisyonunda bile aut vermesi, maçı ne kadar kopuk yönettiğinin bir kanıtı gibiydi. Kaleci Tolga dün yine kötü maçlarından birini çıkardı. Yediği ilk golde topa hamle yapamadı, şayet düzgün yer tutsaydı o golü kalemizde görmezdik. ikinci golde top bacaklarının arasından geçip giderken seyretmekle yetindi. Sektirdiği toplardan birinde kalemizde 3. golü görmemiş olmamız büyük şans. Mustafa Yumlu ve Giray Kaçar ikilisi takımın defansif zaafiyetinin merkezindeydiler. Pozisyon alma becerisinden yoksunmuş gibi mücadele ettiler. Sağda oynayan Celutska, Lens karşısında pek başarılı olamadı. Yabancılık çekmediği stoper'lere katkı noktasında da tamamlayıcı görevi üstlenemedi malesef. Serkan, Colman ve Aykut üçlüsüyle orta sahayı kalabalık tutup rakibin pas trafiğini kesmeye çalışan Şenol Güneş'in planları işlemedi. 3'ü birden felakete yakın bir ilk yarı oynadı. Yine de pres yapıp, rakipten top kapma noktasında katkı sağlayacak Colman'ın yerine Aykut'u çıkarsa 2.yarı daha farklı bir maç izleyebilirdik. Colman her ne kadar yüksek pas hatasıyla oynasa da Aykut gibi durarak oynamıyor, düz bir ön libero 2. yarı Trabzonspor'un isteyeceği en son şeydi. Aykut'un Trabzonspor'da 11 oynayacak meziyette olmadığı ve olmayacağının tekrar etmekte bir sakınca görmüyorum, çünkü beni mahcup edecek bir oyun ortaya koymuyor. Halil oyunda kaldığı süre boyunca varlık gösteremedi. Halef selef oldukları, yerini doldurmaya çalıştığı Umut Bulut'un yaptıklarını düşündüğümüzde, katetmesi gereken çok mesafe var. Burak Yılmaz skora etki edecek şansları yakalamasına rağmen değerlendiremedi. Kaybettiği toplar sonrası takındığı tavır sadece benim değil izleyen herkesin tepkisini çekiyor. Acilen bu umursamaz ruh halinden sıyrılması gerekiyor. Bir parantezde Şenol Güneş'e açalım, maçı kafasında oynadığında sahaya sürdüğü 11'in başardığını görmüş olabilir. Fakat işlerin yolunda gitmediği daha ilk yarıdan belliyken Halil'i 72 dakika sahada tutmak çok gereksizdi. Aynı şekilde Colman yerine pekala Aykut'u oyundan alabilirdi. Malesef oyuna gerekli müdahalaleri yapamadı, yapmak istediğinde ise atı alan Üsküdar'ı geçmişti.


ÇİRKİN
Trabzonspor yönetim kurulu, Şenol Güneş'in özellikle istemesine rağmen üst düzey bir stoper almayarak dün akşamki -belki sonuç olarak değil ama futbol olarak- hüsranın baş aktörü olmuştur. Sadri Şener ve ekibinin bu sezon yaptığı onca transferden yalnızca birinde (Olcan) isabet tutturması, UEFA'dan alınan milyonlarca Euro'nun heba edilmesi, çok daha zorlu bir gruptan gelip PSV'ye toslamak ve dahası. Dereyi geçip çayda boğulan Trabzonspor'un sezon başından beri başlıca sorunu kaliteli stoper eksikliği iken, koca bir devre arası transfer sezonunu boş geçmek aymazlıktır. Umarım eleriz fakat olur ya elenirsek, o kötü esprilerinden birini daha yapma sayın başkan. Zira takımın defansı o espriyi halihazırda yaptığının en açık ispatı gibi.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin *
Mustafa Yumlu *
Giray Kaçar *
Serkan Balcı **
Celutska *
Marek Cech **
Colman *
Aykut Akgün *
Olcan Adın **
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 46 Alanzinho *
Dk. 72 P. Henrique *
Dk. 77 Adrian ?

11 Şubat 2012 Cumartesi

Kusursuz Fırtına

Sezonun en kötü futbolunun oynandığı ve 3 puanın bırakıldığı Antalyaspor deplasmanından sonra böylesine ısıran, istekli bir Trabzonspor göreceğimize pek ihtimal vermiyordum açıkcası. Antalya dönüşü uçakta Tolga Zengin'in yaptığı konuşma ve sonrasında gelişen süreç dünkü fevkalade sonucunun oluşmasını sağladı. Hüseyin Avni Aker stadyumunda soğuk havaya rağmen tribünleri boş bırakmayan taraftarımızın desteğiyle, ilk 10 dakika rakibi parçalayacakmışcasına saldıran bir Trabzonspor vardı. Golde tam olarak bu dakikalarda geldi. Skorbord'un 7.dakikayı gösterdiği anda Colman'ın kullandığı köşe vuruşunda, altı pası iyice karıştıran Burak Yılmaz'ın da katkısıyla Popov net bir dokunuş yaptı kendi kalesine. Trabzonspor baskısının ödülünü alıyordu, henüz maçın başında. Erken gelen skor üstünlüğü beraberinde iyi futbolu da getirir ve farkı artırırız diye düşündüğümüz dakikalarda sahneye Mustafa Kamil Abitoğlu çıktı. Uzaktan yakından penaltıyla alakası olmayan pozisyonda, üstelik yan hakem'in hemen gözleri önünde cereyan etmiş olmasına rağmen topun penaltı noktasına konmasını istiyordu. Belki de maçtan çok konuşulacak hatalar zincirinin ilk halkasını da takmış oluyordu böylelikle. Trabzonspor taraftarının ilahi adalet beklediği pozisyonda, kendi kalesine golü atan Popov topun başına geçiyor ve şutu sağ kale direğinin yanından auta gidiyordu.

Trabzonspor farkı ikiye çıkarmak için Volkan ve Olcan'ın kanat bindirmelerine başvuruyordu genelde. Olcan'ın sahanın en iyisi olması skora direkt etki yapıyordu. Neredeyse her pozisyonda adı geçen yetenekli futbolcu eski takımına karşı insaflı olmayacağını işaret ediyordu topu her ayağına alışında. Maçın skoruna en çok tesir eden futbolcusu olan Bulgar Popov'un Mustafa Yumlu'yu düşürmesi Trabzonspor'un -haksızca- bir penaltı kazanmasını sağlıyordu. Zira Mustafa Kamil Abitoğlu verdiği ilk penaltı kararının ne kadar yanlış olduğunu muhtemelen devre arasında yan hakemle yaptığı soyunma odası konuşmasında öğrenmiş, skoru eşitleme politikasına geçmişti. Yıllar geçse de Türk Hakemliğinde değişmeyen gerçeklerden biriydi 'Eyyam'. Günü kurtarma adına yaptığı bir hatayı, başka bir hatayla telafi etmeye çalışması maçın erken bitmesini sağlıyordu. Çünkü Burak Yılmaz, onu izlediğim ilk günden beri yaptığı en klas penaltı vuruşunu, Karcemarskas'ın koruduğu kalenin filelerine gönderiyordu. Mustafa Yumlu kendini yere bırakışının futbol kurallarındaki karşılığı ikinci Sarı Kart'tan Kırmızı Kart'tı fakat dedik ya Abitoğlu çoktan kararını vermişti. Popov'un kullandığı penaltının kaçmasıyla hakem dönüp yukarıda Allah var işareti yapan genç stoperimiz Mustafa Yumlu, -oyuna kendini fazla kaptırmış olacağından olsa gerek- az kalsın takımımızı 10 kişi bırakıyordu.


Sonrasında ilk goldeki ortasına benzer bir pozisyonda yaptığı müthiş kesmeyle Mustafa'yı buluşturan Colman'ın asisti skoru 3-0'a taşıyordu. Colman yine iyi günlerinden birindeydi, hevesli olsun yeter ki. Koy Arjantin Milli Takımı'na, hiç sırıtmaz. Skordaki bu rahat durum, futbolcuları biraz rehavete sokmuş olacak ki, Mustafa Yumlu'nun ofans hattında bulunduğu bir pozisyonda boşluğunu doldurmak için stopere gelen Cech'in kanadını boş bırakmasıyla kalemizde golü gördük. Sosa'nın kaliteli ortasında, topu güzel kontrol eden ve net bir vuruş yapan Trabzonspor futbolcusu Sapara farkı 1'e indiriyordu. Böylelikle kiralık verdiği futbolcudan gol yeme geleneğini sürdürüyordu Bordo-Mavi'li takım. Hakemin yaptığı hatalar zincirine, Gaziantepspor'un çiçeği burnunda hocası Hikmet Karaman'ın da 7 yabancı oyuncu oynatma hatası eklenince işler içinden çıkılmaz bir futbol skandalına doğru ilerliyordu. 2003 Yılında, Birinci Süper Futbol Liginin 5.haftasında Çaykur Rizespor ve Trabzonspor arasında yapılan maçta, cezalı futbolcu Özgür Vurur'u oynatan Hikmet Karaman'ın Rizespor'u maçı 1-0 kazanmasına rağmen hükmen 3-0 yenik sayılmıştı. Kaderin bir cilvesi mi, yoksa Hikmet Karaman'ın aşırı heyecanı mı bilemeyiz elbette ama yabancı sayısı bazen bu tarz sıkıntılar doğurabiliyor.

Olcan'ın pasında defansın arkasına sarken Burak Yılmaz, taraftarın kendisinden sezon başından beri beklediği kaleciyi geçme girişiminde ilk kez bulunmasına rağmen muvaffak oluyor ve takımına penaltı kazandırıyordu. %100 Penaltı ve Kırmızı Kart olan bu pozisyonu bile hakem hatası olarak yorumlayan LigTv yorumcularına buradan bir selam çakalım. Topun başına geçen Süper Lig Gol Kralı Burak Yılmaz, takımının tek golünü atan Sapara karşısında rahat bir vuruşla farkı tekrardan 3'e çıkardığında Trabzonspor'lu futbolcular maçı kafasında erken bitiriyordu. Son 10 dakika öylesine oynandı, isteksizce.

İYİ
PSV maçı öncesinde güven veren Trabzonspor. Tolga'nın enfes kurtarışı, oyun hakimiyeti, top sektirmemesi kayda değerdi. Serkan'daki olumlu kıpırdanış, ofansif katkısı önemliydi. Stoperde Celutska ve Mustafa Yumlu iyi iş çıkarttılar. Zira Cenk ve sonradan oyuna giren Muhammet Demir hızlı ve adam eksiltme becerisi olan futbolcular. Onlara karşı birkaç pozisyon hariç sıkıntı yaşamamaları, Giray ve Glowacki'nin eksikliğinde önemli artılar. Colman istekliydi, güzel günlerinden biriydi. Aynı oyunu, biraz daha az pas hatası yaparak oynarsa PSV karşısında kazanmamız işten bile değil. Halil oyunda kaldığı süreçte iyi direndi, ayakta kalmayı iyi beceriyor ama malesef erken tükeniyor. Zira dakikalar 69'u gösterdiğinde yedek kulübesinin yolunu tutmuştu bile. Yerine giren Barış Özbek, ön libero'da şans verildiğinde Aykut'tan daha iyi işler çıkarabileceğinin sinyallerini verdi. Burak Yılmaz hem takım için hem de tribünler için önemli bir ateşleyici. Kendini futbola adamış, maç oynanırken kapılıyor oyuna. Hata yapması muhtemel Gaziantepspor savunması arasında arzu ettiği pozisyonları bulması dün akşamki sonucun oluşmasına katkı sağladı. En güzel yorumu sahanın en iyisine saklayacağım. Eski takımının gözünün yaşına bakmayan Olcan Adın. Yarın muhtemel bir Karabükspor galibiyetiyle rakibinin 2 puan gerisine düşecek olan Kırmızı-Siyah'lıların fişini çeken isimdi. Hem defansif hem de ofansif olarak varını yoğunu ortaya koydu. Allah nazarlardan saklasın, kısa zamanda takımın her şeyi oldu.


KÖTÜ
Volkan Şen, maç içerisinde zaman zaman olumlu hareketler yapmasına rağmen, sahanın Trabzonspor adına en kötüsüydü. Onun eski haline gelmesi takım için çok önemli ama inatla beni kendi halime bırakın mesajı veriyor. Dün dinlediğim yorumculardan biri Volkan Şen için aynen şöyle diyordu; Volkan Şen geçen sezon Bursaspor'da da ilk 11 başlamıyordu fakat oyuna sonradan girdiğinde rakip takımı endişelendirecek bir havası vardı, artık o da yok. Evet malesef rakip takımlar artık Volkan Şen'in varlığından rahatsızlık duymuyorlar. Şenol Güneş'in ondan vazgeçeceğini düşünmüyorum ama bir an önce kendine çekidüzen vermesi gerekiyor. Bir parantez de Aykut Akgün'e açalım. Dün eski maçlarına nazaran çok kötü bir performans sergilemedi fakat bu tarz futboluyla Trabzonspor'da uzun vadede forma şansı bulamaz. Zaten hali hazırda Zokora gibi Dünya'nın en kaliteli defansif ön liberolarından biri bulunuyorken, yanında ilk 11'in vazgeçilmez ismi Colman varken, bir de üstüne sakatlığın etkilerinden kurtulmuş, Süper Lig tecrübesi bir hayli fazla olan, sert ama defansif becerisi Aykut'tan daha iyi olan Barış Özbek gerçeği varken ilk 18'e bile giremeyebilir. Evet Trabzon'lu olması onun artısı ama tek yönlü ön libero kimliğinden acilen sıyrılmalı. Bir de maç oynanırken Burak Yılmaz yine kendi takım arkadaşlarından birine saydırıyordu, kim olduğunu anlayamadım ama ne önemi var? Ne zaman geçeceksin bu illet huyundan Burak? Yeni Ömer Aysan Barış'ımız sen mi olacaksın?

ÇİRKİN
Mustafa Kamil Abitoğlu ve hakem Triosu. Besbelli ki Marek Cech'in müdahalesinde oyuncuya bir darbe yok, top savunma oyuncusunun dokunuşuyla yön değiştirip ceza sahasının dışına çıkıyor. Hadi hakem görmedi ya da oyuncunun kendini bırakışını çok gerçekçi buldu. Peki olay gözlerinin önünde cereyan ederken, yan hakem nasıl seyirci kaldı. Neden mikrofondan penaltı değil diyemedi. Bu kadar mı kirlenmiş Türk Hakemliği. İkinci yarıda kazandığımız penaltı bir başka rezalet karar. Öyle penaltı olmaz, uzaktan yakında alakası bile olamaz. Futbolcunun kendini bırakışı bile Hollywood yıldızlarına taş çıkartır. Çıkartacaksın Sarı Kart'ı, vermeyeceksin penaltıyı. Bu şekilde ancak Cüneyt Çakır gibilerini Avrupa'ya ihraç ederiz, onlar da Avrupa'da farklı, Süper lig'de farklı maç yönetirler zaten. Geçen hafta Antalyaspor maçında verilen rezil karardan sonra hakemlerin daha dikkatli olacağını düşünmüştüm ama onların dikkat ettikleri tek şey maçları 'Dengeleme' arzusu.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ***
Mustafa Yumlu ***
Serkan Balcı ***
Celutska **
Marek Cech **
Colman ***
Aykut Akgün **
Volkan Şen *
Olcan Adın ****
Halil Altıntop **
Burak Yılmaz ***

Sonradan Girenler
Dk. 69 Barış *
Dk. 75 Alanzinho *
Dk. 82 P. Henrique ?

4 Şubat 2012 Cumartesi

Elde Var Sıfır!

Şampiyonluk yolundaki rakiplerinin puan kaybettiği geçtiğimiz haftayı iyi değerlendirmişti Trabzonspor, bugün ise sadece bu avantajı değil özgüvenini de kaybetti. Medical Park Antalyaspor, Mehmet Özdilek'in yıllardır uyguladığı sisteme ihanet etmeden, çakılı savunma önünde koşan ön liberolarıyla, Tita gibi Süper Lig seviyesine göre çok iyi bir hücum gücüyle galip gelmesini bildi. Üstelik ahım şahım futbol oynamadan. Bordo-Mavi'li futbolcularımız ise taşıdıkları formanın ağırlığına pek aldırış etmeden mücadele ettiler. Sezonun en kötü futboluna Orta Hakem Hüseyin Göçek'in uydurma penaltısı da eklenince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Sezon boyunca iyi oynamadığımız maçlarda dahi bazı futbolcularımızın kişisel becerileriyle sonuca gittiğimiz mücadeleler olmuştu. Fakat bu kadar kötü oynayıp, maçı kazanma adına hiçbir şey yapmayan bir takım görmemiştim.

2008 Yılından beri Antalyaspor'un teknik direktörlüğünü yapı nam-ı diğer Şifo Mehmet, geçen 4 yılda takımına bir kimlik aşıladı. Zor gol yiyen, savunması çıkmayan, iyi savunma yapıp hücum oyuncularının kişisel becerilerinden gol bekleyen bir takım stratejisine sahipler. Burak Yılmaz'ın kesinlikle çok zorlanacağı bu sistem karşısında farklı bir dizilimle sahaya çıkılmalıydı. Tek forvet oynayan Burak yeterli yardımı alamadı ve rakip stoperler arasında mum gibi eridi. Gerekli tedbirleri alıp, alternatif bir dizilimle mücadele etmeyen Şenol Güneş maça başlarken kaybetmişti. 82 puan topladığımız geçen sezon iki maçta mağlup edemediğimiz Antalyaspor aynı şablona sahipti. Sürekli aynı 11'le çıkmak devamlılık için önemli ama böylesine kritik bir virajda rakibe göre taktik yapılması gerekiyordu. Tita faktörünü gözardı etmeyelim. Türk olduktan sonraki ismiyle Melih Gökçek Trabzonspor savunmasına çok zor anlar yaşattı. 2004 Yılında Ankaraspor'da başladığı Türkiye kariyerine başarıyla devam ediyor. Yaşı 30 olsa da yerli statüsündeki bir oyuncu için hayli cazip görünüyor gözüme, yıllık ücretinin ise kulübede çürüttüklerimizin 3'te 1'i kadar olması muhtemel.

İYİ
Mardan stadyumunda Trabzonspor açısından iyi olan pek az şey vardı. Bunlardan biri vasata yakın birkaç oyuncudan biri Mustafa Yumlu'ydu. Futbolunun üstüne koyuyor, oynadıkça özgüven kazanıyor. Ayakları düzgün, kısa paslarda eskisinden çok daha iyi ve hatalarını azalttı. Sadece gerekli olduğunda uzun pasları tercih ederse daha iyi olacak. Bu şekilde hırslı, tutkulu oynamaya devam ederse Glowacki'nin sakatlık dönüşünde formasını alması zorlaşacak. Mustafa'yla beraber biraz Kaptan Tolga biraz da Olcan Adın bir şeyler için çabaladılar. Ama takımın geri kalanı olan bitene seyirci kalınca skora yansımadı bu çaba.


KÖTÜ
Söylenecek, sarfedecek o kadar olumsuz şey var ki toplasam burdan köye yol olur. Serkan'dan başlayalım. Mehmet Eren'in filelerimize gönderdiği pozisyonda rakibini iyi marke edemedi. Aynı pozisyonda Celutska olsaydı o golü yemezdik. Maç boyunca çok etkisizdi, sahada olduğunu görüyorduk ama yaşadığına dair emareler oldukça zayıftı. Şayet bu bitkisel hayattan çıkamazsa ilk 11'den olacağı aşikar. Giray önceki maçlara nazaran daha kötüydü, takımın halet-i ruhiyesine işleyen isteksizlikten nasibini almıştı. Cech WBA'dan transfer edildiği günden beri en kötü maçını çıkardı. Son maçta düşüşte olduğunu söylemiştik, bu maçla dibi gördü. Onu görünce Celutska'nın kabahati neydi diye sormaktan alamıyorum kendimi. Aykut geçmiş 2 maçına göre düşüşteydi. Colman'ın takımı katlettiği deplasmanda kötünün iyisi gibi gözüktü. Alanzinho'nun aklı futbolda değildi. Rakibin hata yapması muhtemel defansına karşı insiyatif alıp, çalıma bile girmedi. Sonuç olarak Şenol Güneş'te onu devre arasında oyundan aldı. Yerine giren Adrian, Alan'dan daha iyi bir performans sergileyip birkaç güzel pas attı ama neticeye etki edemedi. Halil'in süregelen formsuzluğu bugün tavan yaptı. Goldeki asisti hariç tek bir olumlu hareketi yoktu. Karda, kışta hatta fırtınada nasıl futbol oynanırın dersini veren adam gitmiş, Antalya'ya tatile gelen gurbetçi turist gelmiş. Akıl almaz bir gündü onun adına da. Dakikalar 61'i gösterdiğinde yerini Henrique'ye bırakıyordu. Paulo'nun da kendini ispat etme adına yaptığı gereksiz çalımların ardı arkası gelmiyor bir türlü. Ciddi bir disiplin sorunu olduğunu düşünüyorum. Burak Yılmaz, gol yükümüzü tek başına sırtlayan Şenol Güneş Mucizesi, günden güne takım oyunundan uzaklaşıyor. Gol kaçırmasına hiçbir tepkim olmaz, olmadı ve olmayacak. Ama bir futbolcu kaybettiği toptan sonra bile kayıtsız kalıp, hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsa ciddi bir sorunu var demektir. Attığı ve çoğunda rakibe teslim ettiği paslardan bahsetmiyorum bile. Biraz toparlanması, kendine çekidüzen vermesi gerekiyor.


ÇİRKİN
Colman. Keyfine göre oynayan bir futbolcu hüviyetine büründü bu sezon özellikle. Bir futbolcunun maç seçmesi bir çok nedene bağlanabilir ama onun Trabzonspor formasıyla geçirdiği en kötü sezona tanıklık ediyor olduğumuz gerçeğini de gizleyemez. Trabzonspor'a ilk geldiği zamanlardaki heyecanını yitirmiş besbelli, sıkıntısı var. Ama bu durum takımı sabote ediyor. Bir an önce kendine gelmesi, psikolojik tedavi dahil her türlü desteği alması gerekiyor. Bildiğim kadarıyla yakın zamanda sözleşmesiyle alakalı bir sıkıntı olmayacak çünkü 2016 yılına kadar uzatıldı. Trabzon'un ve Trabzonsporlunun çok sevdiği bu karakter, kendini ispat edip, adını duyurduğu kente borcunu bu şekilde ödememeli. Üstelik kendisinden beklentiler bu denli fazlayken.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi

Tolga Zengin **
Mustafa Yumlu **
Serkan Balcı *
Giray Kaçar *
Marek Cech *
Colman *
Aykut Akgün *
Alanzinho *
Olcan Adın **
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 46 Adrian *
Dk. 61 P. Henrique *
Dk. 78 Volkan Şen *

2 Şubat 2012 Perşembe

Giray'dan Sevgilerle

Dün Burak Yılmaz'ın şanssız olduğu gecede Giray Kaçar sahne aldı. Birbirine çok benzeyen iki güzel kafa golüyle takımımıza galibiyeti getirdi. Lapa lapa yağan karın etkisiyle sahada ayakta durmak bile zorken Trabzonspor çok iyi mücadele ederek liderin puan kaybettiği haftada 3 puan kazanarak aradaki farkı 9'a indirdi. Takımımız düne kadar Süper Ligde 23, Şampiyonlar Ligi'nde 8, Avrupa Ligi'nde 1, Türkiye Kupası'nda 1 olmak üzere toplam 33 resmi maç oynamıştı. Ve bu maçların hiçbirinde kafa golü bulamamıştı. Bordo-Mavi'lilerin pigmelerden oluşmadığı aşikarken duran toplardaki bu etkisizliğimizi stoper ve uzun boylu oyuncularımızın yeteri kadar kafa topu çalışmadıklarına bağladık, durduk. Dün çok geç kalmış olsa da 2 tane kafa golü bulduk. Şayet Adrian'ın Inter'e karşı attığı kafa vuruşu direkte patlamamış olsa bugün bunları konuşmuyor olurduk.

Daha geçen hafta lig liderini evine eli boş gönderen Ertuğrul Sağlam'ın talebeleri Trabzonspor'u da yenip playoff yolunda duble yapmak niyetindeydiler. Fakat maçın başından sonuna kadar Trabzonspor'un kontrolünde geçen oyunda yalnızca 2 pozisyon bulup birini gole çevirebildiler. Fransa'nın tüm yaş gruplarında milli olan 21 yaşındaki ön libero Alfred N'Diaye'yi uzun zamandır takip ediyorum. Senegal asıllı futbolcu geçtiğimiz 3 yılda Nancy formasıyla 73 maça çıkmış, sezon başında 2.464.000 Euro karşılığında Bursaspor'a transfer olmuştu. Ertuğrul Sağlam'ın yabancı transfer fiyaskolarından sonra iyi bir seçim olmuş belli ki. Yere sağlam basan, adam eksiltme özelliği olan, iyi bir pasör olan N'Diaye kendini geliştirip Avrupa'nın iyi takımlarından birine transfer olabilir. Bunun yanında Burak Yılmaz'a nefes aldırmayan eski bir Trabzonsporlu Milan Stepanov'a da değinmeden geçemeyeceğim. Süper Ligde Ankaragücü'yle beraber kadrosunda 3 stoper bulunduran iki takımdan biriyiz, Stepanov gibi bir stoper UEFA Avrupa Ligi adına önemli katkılar verebilirdi takımımıza. Sezon başında Ankaragücü'nden transfer edilen Stanislav Sestak'ta dün defansif olarak çok başarılıydı. Ertuğrul Sağlam onu her ne kadar sağ kanada yakın oynatsa da yeri geldi stoper gibi defansa gelip top çaldı. Halil Altıntop'un ilk devre boyunca üstlendiği rolün bir benzerini de Sestak üstleniyor belli ki. Bursaspor analizimi bir soruyla bitirmek istiyorum. Bursaspor transfer komitesi, Sebastian Pinto denen oyuncuyu çok aradı mı acaba?

İYİ
Yurdun dört bir yanını esir alan ağır kış şartları Hüseyin Avni Aker'i de boş geçmemişti dün akşam. Kar her şehre yakışırdı evet ama Trabzon'da bir başka güzel dururdu. Yeşilin Mavi'ye aktığı güzel şehrin insanı Bursaspor maçı için Avni Aker'e akmıştı. Kadını, çocuğu, yaşlısı ve genciyle birlikte. Bordo-Mavi yağmurluklar muhakkak ki taraftarı soğuktan koruyamayacaktı ama onlar soğuğa aldırış etmemekte kararlıydılar. Maç boyunca desteklerini eksik etmediler. Trabzonspor'a geldiği günden beri en efektif oyununu oynayan, içimizden biri Mustafa Yumlu'yu ayakta alkışlıyorum. Oynadıkça özgüveni yükseliyor, dün yine hatasıza yakın oynadı. Defanstan top çıkartırken soğukkanlıydı, uzun topları isabetliydi. Trabzonsporlu futbolcuların sadece ayaklarının değil kafalarının da çalıştığı ispat eden Giray Kaçar'a ne demeli? Çok temiz iki kafa vuruşu yaparak kaleci Carson'u çaresiz bıraktı. Gol sevincindeki hırsı görülmeye değerdi. Serkan Balcı yine iyi günlerinden birindeydi. Her ne kadar yediğimiz golde kanadını boş bırakıp ileri çıkışının etkisi büyük olsa da bindirmeleri, hırsı ve mücadele azmiyle beğeni topladı. Aykut Akgün geçen haftaki pozitif görüntüsünün ardından, Bursaspor karşısında mükemmele yakın bir oyun oynadı. Trabzonspor'a geldiği günden beri en iyi maçını çıkardı diyebiliriz. Colman'ın yine o kötü günlerinden birini oynuyor olması onun sırtına ekstra yük bindirmiş olsa bu yükün altından başarıyla kalkmasını bildi. Bursaspor'un orta saha elemanlarına karşı iyi direndi, pas hatası Colman'ın aksine minimum düzeydeydi. Rakip ceza sahasına girdi, uzaktan şutla şansını denedi, uzun paslarla takım arkadaşlarına pozisyon yarattı. Olcan Adın, geçmiş maçlara nazaran topla daha az buluştu, bazen onu kanatta unuttu Bordo-Mavi'li takım arkadaşları. Top kendisine geldiğinde ise tehlikeli bindirmeler yaparak, rakip oyunculara zor anlar yaşattı. Kaptan Tolga, yediği golde mesafesini iyi ayarlamadığı için sıkıntı yaşasa da son dakikalarda inanılmaz kurtarışlar yaparak yine gemisini kurtardı.


KÖTÜ
Sol bekte görev yapan Marek Cech oldukça etkisizdi. Halbuki ülkesinden dolayı böyle havalarda maç yapmaya alışkın olduğunu düşünmüştüm maç öncesinde. Olcan'ın yalnız kalmasında daha önceki maçlarda sıkça yaptığı atağa çıkışları, bu maçta denememesinin de etkisi vardı. İsteksiz gibiydi, Antalyaspor'la Cumartesi günü yapacağımız maçta ona çok iş düşüyor. Çok daha iyi kapanan bir takıma karşı kanat bindirmelerine mutlaka ihtiyacımız olacaktır. Gustavo Colman dün yine ortası olmadığını gösterdi bize. Bir bakarsınız İnter'e karşı hayatının futbolunu oynar, İtalyanları ve Avrupanın geri kalanını kendisine hayran bırakır, bir bakarsınız iki pası yapamaz Bursaspor karşısında. Mücadele ediyor mu? Evet. Ama çok basit pasları bile takım arkadaşlarına iletememesi rakibi az kişiyle yakalama şansımızı ortadan kaldırıyor. Halil Altıntop ilk yarıda özellikle ikili mücadelelerde ayakta kalan taraftı, güçlü yapısıyla rakipleri ekarte etmeyi başardı. Ama 2.devrenin başından itibaren sahada yokları oynadı ve bu durum Şenol Güneş'in gözünden kaçmadı. Bazı maçlarda kondisyonunun yetersiz olmasından kaynaklanan yarım devrelik oyunlarını görüyoruz. Her ihtimale karşı Paulo Henrique'nin kendisini hazır tutması gerekiyor. Onun da dün yerine girdiği Halil'den pek farkı yoktu.


ÇİRKİN
Dün akşam Burak Yılmaz'ın son vuruşlardaki şanssızlığına hepimiz gözlerimizle şahit olduk. Tam istediği pozisyonlarda defansı peşine takıp kaleciyle karşı karşıya kaldı. Her iki pozisyonu da kaleci Carson ustalıkla kurtardı. Kaçan bu golleri zeminin azizliğine, soğuk havaya veya şanssızlığa bağlayabiliriz. Hatta Burak Yılmaz'ı kaleciyi geçip, topu boş kaleye bırakmadığı için yanlış tercih yapmakla suçlayabiliriz. Fakat hemen 2.pozisyon sonrasında kale arkası tribününden gelen homurdanma ve yuhalama sesleri çirkinliktir, takıma destek değil köstek olmaktır. Burak Yılmaz'ın verdiği tepki de ne kadar duygusal olduğunun bir göstergesi değil midir? Sen Türk Futbolunun en değerli oyuncusuna bir pozisyon kaçırdığı için tepki gösterirsen, sözleşmesi bitince bavulunu alıp bir İstanbul takımına giderken izlersin. Evet, Burak Yılmaz kaybolup gitmekte olan bir yetenek olma yolunda ilerlerken Şenol Güneş'in ve Trabzonspor'un elinden tutmasıyla Avrupa'da piyasası olan bir yıldız forvete dönüşmüştür. Böylesine önemli bir oyuncuyu, üstelik ancak 10 yılda bir gelebilecek bir oyuncuyu haklı ya da haksız herhangi bir gerekçeyle takımdan soğutmaya kimsenin hakkı yoktur. Karadenizliyiz, birden parlarız evet ama Burak Yılmaz bu genetik kodun son kurbanı olursa kafamızı duvarlara çok vururuz, benden söylemesi. Transfer sezonu dün akşam saatlerinde sona erdi. Aldığımız nefes gibi ihtiyaç duyduğumuz stoper transferi sezon sonuna ertelendi. Kadromuz Süper Lig için yeterli olabilir ama Playoff ve Avrupa Ligi maçlarında sağlam bir stoperin eksikliğini hissedebiliriz. Şenol Güneş'in açıklamalarından transfer istediği sonucunu çıkarttım ben, şayet onun isteğine rağmen takviye yapılmıyorsa bu da yönetimin ayıbıdır. Son olarak, bir Torric Jebrin vardı, ne oldu ona?


Oyuncularımızın Değerlendirmesi

Tolga Zengin ***
Mustafa Yumlu ***
Serkan Balcı ***
Giray Kaçar ****
Marek Cech *
Colman *
Aykut Akgün ***
Alanzinho **
Olcan Adın ***
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz **

Sonradan Girenler
Dk. 63 P. Henrique *
Dk. 71 Celutska *
Dk. 90 Adrian ?