30 Kasım 2011 Çarşamba

Şampiyonlar Liginin Getirdikleri

Lille maçının Trabzonspor'un 44 yıllık tarihinin en önemli maçı olduğunu bilmeyen yoktur. Fakat bugün Lille maçından ziyade, Trabzonspor'un ilk kez katıldığı Şampiyonlar Liginde kazandığı puanlarla -en azından- gelecek 5 yıllık Avrupa macerasında nispeten daha zayıf rakiplerle eşleşme ihtimalinin arttığından, dolayısıyla benim gibi birçok Trabzonsporlunun yıllardır beklediği güzel şeylerden konuşacağız.

Lille maçının skoru ne olursa olsun, Trabzonspor gelecek sezon UEFA organizasyonlarına 18.765 puanla katılmayı garantiledi. Bu demek oluyor ki, seneden seneye değişmekle beraber 15.500-17.500 puan aralığında seyreden Uefa Avrupa Ligi Play Off turu dahil, tüm Avrupa Ligi ön elemelerinde seri başı olacağız. En azından önümüzdeki 5 yıllık süreçte. Dolayısıyla şu ana kadar kazandığı 20 Milyon Euroluk gelirin yanında, gelecekte oynayacağız muhtemel Avrupa Ligi elemelerinde pek zorlanmayacağımız gerçeği keyfimizi katlıyor.

Torbanın en güçlü rakibini çekme konusunda bir hayli yetenekli olan Trabzonspor kurmayları içinde rahatlatıcı bir gelişme olacaktır bu durum. Lakin sadece 2003-2004 sezonundan bugüne kadar ki rakiplerimize göz atmamız bile kura şansının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bizlere;

2003-2004 Sezonu - Uefa Kupası 1.Tur: Villareal CF (0-0, 2-3) (Ki o Villareal kupanın sahibi Valencia'ya Yarı Final'de golsüz berabere kaldığı ilk maçın rövanşında 1-0 yenilerek elenmişti.)

2004-2005 Sezonu - Uefa Şampiyonlar Ligi 3. Eleme Turu: Dinamo Kiev (2-1, 0-2) (Kiev Şampiyonlar Ligi gruplarında 11'er puan toplayan Bayer Leverkusen ve Real Madrid'in ardından 10 puanla, Roma'yı altına alarak üstelik Uefa Kupası'na kalıyor, çeyrek final oynayacak Villareal'e bu kez onlar çarpılıyordu.)

2004-2005 Sezonu - Uefa Kupası 1.Tur: Atletic Bilbao (3-2, 0-2) (Bilbao gruplardan çıktıktan hemen sonra o sezon müthiş bir çıkış yakalayıp Çeyrek Final oynayan Austria Wien'e eleniyordu.)

2006-2007 Sezonu - Uefa Kupası 1.Tur: CA Osasuna (2-2, 0-0) (Hiç yenilmeden elendiğimiz Osasuna, Uefa Kupasını müzesine götüren Sevilla'ya Yarı Finalde 1-0 kazandığı ilk maçın rövanşında 2-0 yenilerek eleniyordu.)

2009-2010 Sezonu - Uefa Avrupa Ligi Play Off Turu: Toulouse FC (1-3, 1-0)

2010-2011 Sezonu - Uefa Avrupa Ligi Play Off Turu: Liverpool FC (0-1, 1-2) (Kırmızılar lider olarak çıktıkları gruptan sonra Sparta Prag'ı rahat geçtiler fakat Son 16'ya kaldıklarında daha sonra Final oynayacak olan Braga'ya boyun eğdiler.)


Bu sezonki Benfica ve Athletic Bilbao maçlarına aşinasınızdır mutlaka o nedenle onları pas geçiyorum. Tüm bunlar ışığında rakiplerimizi torbanın en yüksek puanlı takımlarından seçme alışkanlığımızı yenme adına topladığımız puanların kıymeti herhangi bir para biriminde karşılık bulamayacak kadar değerlidir. Bizi eleyen takımların geldikleri noktalar ortadayken, önümüzdeki 5 yıllık süreçte Avrupa Ligi'nde en azından Çeyrek Final oynayacak kapasitemiz olduğuna inanıyorum. Uğurlu elleriyle, Trabzon'a Avrupa'nın en önemli takımlarının gelmesini sağlayan, kıymetli yöneticimiz Nevzat Aydın'a da selam olsun. (=

27 Kasım 2011 Pazar

İlk Derbi İlk Mağlubiyet

Trabzonspor yorgundu, birkaç gün önce Şampiyonlar Liginde İnter gibi bir rakibe karşı kıran kırana bir maç oynamıştı. Haftayı boş geçen Beşiktaş karşısında İnter maçındaki kaliteli oyun klavuz olur diye bekleniyordu. 8 Kişinin defansif oynadığı rakibe karşı oyunun kontrolünü maç boyunca rakibe de kaptırmadı ancak futbol şansı Beşiktaş'ın yanındaydı. Fırat Aydınus'un da muazzam katkısıyla maçı da kazanmasını bildi İstanbul takımı.

Maçı kazanacak birçok pozisyon buldu Bordo-Mavi ayaklar. Fakat takımı gol yükünü sırtında taşıyan Burak Yılmaz'ın suskunluğu bu maçta da devam etti. Müthiş performansı sonrası tavana vuran özgüvenin getirdiği olumsuz futbol bu akşam sahadaydı. Kaybettiği toplar sonrası hareketsiz kalması, arkadaşları gibi mücadele edememesi ve ezbere oynaması birkaç maçlık bir hevestir diye umuyorum. Halbuki sahada kaldığı süre boyunca aldığı tüm pasları hatta gol pozisyonlarını bile Burak Yılmaz'a asist yapmak için harcayan Halil Altıntop gibi bir partneri de vardı ama olmayınca olmuyor işte. Halil ise ilk devre ne kadar faydalıysa, ikinci devre o kadar zarar verdi takımına sahada yürüyerek. Golcümüz Burak, son dakikalardaki net pozisyonda topu kaldırmak yerine, çok sık yaptığı yerden plase vuruşu tercih etse şu an bunları yazmıyor olacaktım belki de. Burak Yılmaz'ın sürekli hakemle konuşması, haklı ya da haksız pozisyonlara devam etmek yerine hakeme itiraz etmesi takıma yarardan çok zarar veriyor.

Burak ve Halil'le beraber sahanın bizim adımıza en kötülerinden olan Alanzinho'da 45 dakikalık bir sahne gösterisinden sonra yedek kulübesinin yolunu tuttu. İlk devrede yakaladığı net gol pozisyonu atamaması, son vuruşlardaki yetersizliğiyle örtüşüyor aslında. Colman ve Zokora görevlerini iyi yaptılar. Zokora bu maçta ofansif olarak kendini aştı, taşıdığı toplarla önemli katkılar verdi. Sahanın bizim adımıza en iyisiydi. Colman yorgun olmasına rağmen çok çabaladı, yerinde müdahaleler yaparak göz doldurdu. Serkan yine çok koştu, arada bindirmeler yaptı, her zamanki gibi oynadı.

Savunma dörtlüsü çok kötü değildi. Giray ve Glowacki, orta sahayla bağlantı kesildiği durumlar haricinde iyi mücadele etti. Cech'in olduğu kanadı iyi kullanamadı rakip, Ekrem ve Hilbert gibi iki hızlı hücum silahı olmasına rağmen. Burada Cech'in tecrübesi ön plana çıktı. Penaltı pozisyonuna kadar fevkalade mücadele eden Celutska çok acemice bir hata yapmasa, skor daha farklı olabilirdi. Tolga Zengin sektirdiği toplar haricinde çok net gol pozisyonları çıkardı. Evet, sektirmemesi gerekiyordu fakat kurtardığı pozisyonlarda hiç kolay değildi. Kaptanın canı sağolsun.


Tüm bunların dışında, futbol izlediğim ilk günden beri kendini geliştiremediği tek nokta olan 'Oyuncu Değişiklikleri'nde yine hatasını tekrar etti Şenol Güneş. Halil'i fazladan 35 dakika sahada tuttu. Volkan Şen gibi Süper Ligin en efektif kanat oyuncularından birini yedek kulübesinde beklerken üstelik. Onu çok seviyor olmamız, eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmesin. Maçın hakemi Fırat Aydınus'un performansı ne kadar kötüyse, tribünleri tıklım tıklım dolduran büyük Trabzonspor taraftarının performansı o kadar iyiydi.

Takım olarak en önemli eksikliğimiz gol getirecek pasları sürekli olarak hatalı kullanmamız oldu. Gol yükünü çeken tek bir futbolcu varken, diğer gol silahlarımızın kaçak güreşip, topu sürekli Burak'la buluşturma çabaları bizi bu kısır döngüye mahkum ediyor. Bu sorundan sıyrılmamız için Burak Yılmaz'ın ligde bir maçta olsa dinlendirilmesi şart. Önümüzdeki hafta oynayacağımız Sivasspor maçında pekala gerçekleşebilir bu tercih. Böylelikle Burak olmasa da gol atabileceğimizi kanıksamış olacak futbolcularımız. Öncelikle kendileri inanmalı buna elbette. Puan kaybı kötü oldu ama hiçbir şey için geç değil. Bu yazım da klasikleşen önümüzdeki maçlara bakacağız cümlesiyle sonlandırıyorum. Haftaya güzel şeyler yazmak dileğiyle...



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin **
Giray Kaçar **
Glowacki **
Marek Cech ***
Celutska **
Serkan Balcı **
Colman ***
Zokora ****
Alanzinho *
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 60 Adrian *
Dk. 85 Paulo Henrique ?
Dk. 85 Volkan Şen ?

23 Kasım 2011 Çarşamba

Respect!

'Alınteriyle, kanla ıslattığınız, Dozer Cemil'in anısını yaşattığınız kutsal formanın hakkını verin yeter ki, yenilsenizde canınız sağolsun.' demiştim maçtan hemen önce, beni utandırmadınız, teşekkür ederim sahada basılmadık yer bırakmayan Bordo-Mavili kaplanlara.

Şampiyonlar Ligi'ne ilk kez katılmaştı ama geçtiğimiz 5 yılda Süper Kupa, Şampiyonlar Ligi, Uefa Kupası, Kıtalararası Kupalar kazanmış olan Kurt takımların ortasında bulmuştu kendini Trabzonspor. Ulusal lig şampiyonluklarını saymıyorum bile. Üstelik hiç hazırlık yapmamıştı, Dünyanın en sükseli podyumu için. Uefa Avrupa Ligi grupları için çarpışırken Athletic Bilbao ile, sizin yeriniz Şampiyonlar Ligi denmişti. Puan alırsa başarıdır, averaj takımı olur sözlerine inat oynadığı her maçta formanın hakkını verdi Karadeniz Fırtınası. Belki 8 yıldızlı logoya alışık değildi ama yıllarca 7 başlı canavarlarla mücadele etmişti Süper ligde. Kıdemliydi anlayacağınız bu konuda.

Üstelik bu onurlu mücadeleyi verirken büyük handikapları vardı. Geçen sezonki 11'inden 7'si değişmiş bir takım olmasının yanında yedek kulübesinde Sezer Badur, Barış Ataş gibi zengin alternatiflerin olması kafalarda soru işaretleri doğuruyordu. Sezonun hemen başında yaşanan uzun süreli sakatlıkların üzerine Uefa'nın verdiği 2-3 maçlık cezalar eklenince, Trabzonspor'un Avrupa'da başarı hayallerini çok uzun ve meşekkatli yollara sürüklemişti.

Yılmadılar, dik oynadılar. Tıpkı yüzyıllardır sarp, zorlu Doğu Karadeniz dağlarından ekmeğini taştan değil belki ama doğadan çıkarmaya çalışan çiftçiler gibi. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda, insan uçuran rüzgarda ailesi için çarpışan köylüler gibi pes etmedi Trabzonspor. Karşısında daha 2 sezon önce Dünyanın en büyük lulüp organizasyonu olan şampiyonlar Ligi kupasını müzesine koymuş bir takım vardı. Bütçeler arasındaki uçurum herhangi bir para birimiyle ifade edilemeyecek kadar fazlaydı. Ama fark döviz cinsiyle değil, yeşil çimlerin üzerindeki mücadeleyle anlaşılabiliyordu.

Kalede Dünya'nın en iyi liglerinde rahatlıkla forma giyebilecek performans gösteren Kaptan Tolga Zengin'in muazzam oyunu ve özgüveni esasen Trabzonspor'un 90 dakikalık mücadelesinin kısa bir özeti gibiydi. Cech ofansif bir sol beke sahip olmanın tüm ayrıcalıklarını yaşattı bize. Yaptığı bindirmeler ve katıldığı ataklarla tehlikeli oldu. Gerçi dönüşlerde sıkıntı yaşamasaydı mükemmel oynadı diyebilirdik. Golü onun boşalttığı kanattan yememiz de buna işaret değil mi zaten. Göbekte birkaç maçtır hatasıza yakın oynayan Glowacki - Giray ikilisi yine işbaşındaydı. Hırsları ve yüksek mücadele güçleriyle Milito gibi bir forveti etkisiz hale getirdiler. Celutska bildiğiniz gibi, kim bu transfere vesile olduysa futbolcunun kumaşından anlıyor demektir. Bindirmeler, ortalar, defansif katkı dahil her işi eksiksiz yaptı. Komple bir sağ bek.


Göbekte Serkan Balcı çatlayana kadar koştu, tabiri caizse. Bu yüksek efor onun erken tükenmesine ve 64. dakikada yerini Ardian'a bırakmasına neden oldu. Colman şüphesiz sahanın yıldızıydı. Onun gibi mücadele eden, her topa müdahale etmeye çalışan, ofansif ve defansif katkısıyla takımın vazgeçilmezi olan başka bir oyuncu daha yok Süper Lig'te. Şanslıyız onun gibi komple bir futbolcuya sahip olduğumuz için. Zokora, Stankovic'le olan muhabbetinden arta kalan zamanlarda iyi mücadele etti. Sarı Kart görmemesi ve Lille maçında oynayacak olması bizim için önemli bir kazanım oldu. Adrian girdikten sonraki mücadelesiyle kendisi hakkındaki umutları yeşertti. İnce pasları, top tekniği oldukça iyiydi. Onun kafasından çıkan 8 Yıldızlı futbol topu Avni Aker'deki kale direğine değil benim kafama vurup vurup duruyor hala. Alanzinho'nun ekstra performansı, ikili mücadelelerdeki başarı ivmesi bu maçla da sürdü. Son seçimlerinde şut çekmek yerine pas atmayı düşünse galibiyeti getirecek golü bulmamız işten bile değildi.

Halil Altıntop bu takımın yeni Umut Bulut'udur dediğimde beni bu kadar çabuk haklı çıkaracağını hesap etmemiştim. Defansif olarak Umut Bulut'tan daha faydalı olduğunu da söylememiz gerekiyor. Bundesliga tecrübesi onu çok daha farklı bir yere taşıyor, golde onun bitmek bilmez arayışlarından biri sonucunda geldi. Fakat kendini yere bırakma huyundan vazgeçmesi için kart alması gerekiyor sanırım.Partneri Burak Yılmaz'ın sırtı dönük aldığı toplar ve neredeyse tamamı başarıyla sonuçlanan ilk çalımları Trabzonspor'un hücuma daha organize çıkmasını sağlıyor. Gol atmasa da bu katkısı onun adına çok sevindirici. Paulo Henrique hakkında kanaate varacak kadar sahada kalmaması nedeniyle yorum yapmam sağlıksız olur.

Toplanan altı puan, son iki maçın son dakikalarında rakip kale direklerinden oyun alanına geri dönen iki şutu da sayarsak çok çok büyük bir başarıdır bizim için. Lille maçının önemi bir kat daha artmış olsa dahi, şu ana kadar yaptıkları için bu takıma saygı (respect) duyuyorum. Eminim, Büyük Kaptan Dozer Cemil de yaşasaydı tıpkı benim gibi düşünürdü.



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ****
Giray Kaçar ****
Glowacki ***
Marek Cech ***
Celutska ****
Serkan Balcı ***
Colman *****
Zokora ***
Alanzinho ***
Halil Altıntop ****
Burak Yılmaz ***

Sonradan Girenler
Dk. 64 Adrian **
Dk. 86 Paulo Henrique ?

19 Kasım 2011 Cumartesi

Futbol Yağmura Teslim

Yağmurun futbolcuları dövdüğü, birçok oyuncumuzun Milli Takımlarından daha 2 gün önce döndüğü bir ortamda iyi futbol beklemek fazlasıyla hayalcilik olacaktı. Yine de zorlu Mersin İdman Yurdu deplasmanında alınacak bir galibiyet, -geçici de olsa- Trabzonspor'u Süper Ligin zirvesine taşıyacağı için önem arzediyordu. Çünkü şampiyonluk yolundaki muhtemel 2 rakibimiz olan Beşiktaş ve Fenerbahçe, Mersin deplasmanını kayıpsız atlatmıştı.

Takım istekli başladı mücadeleye ama sahada yalnızca istek sonuç getirmiyordu. Baskıyı yapan futbolcuların aynı bilinçle pas atamadığını, dolayısıyla birçok pozisyonda top kaybı yaşadığımızı gördük. Bu top kayıpları Moritz önderliğindeki Mersin İdman Yurdu futbolcularının kontra ataklarla kalemize gelmesini kolaylaştırdı.

Hemen hemen maçın tamamında çok yoğun yağmur yağdı ve futbolcularımızın organize olmasını engelledi bu yağış. Mersin İdman Yurdu seyircisi, Süper Lig standartlarının çok üzerinde bir profile sahip. Neredeyse 90 dakika boyunca takımlarına destek verdiler, işte böyle şehir takımları çoğaldıkça futbolumuzun ivme kazanıp sınıf atlaması hiçte zor olmayacaktır.

Kalemizde Tolga alışık olduğumuz muhteşem maçlarından birini daha çıkardı. Yediği gole müdahale yapma şansı yoktu, Giray'ın kendi kalesine attığı topa herhangi bir kaleci müdahale edemezdi zira. Marek Cech ara ara kıpırdandı ama hala beklenen seviyede değil. Celutska fena değildi, daha iyi maçlarını çok gördük bu sezon. Mustafa ve Giray görevlerini yapmaya çalıştı. Giray'ın yediği gol hariç hatasıza yakın bir oyunu vardı.

Serkan Balcı son 2 aydır hep üzerine koyarak geliştirdiği futboluna benzer bir oyun ortaya koydu. Salı günü Milli Takımın en iyilerinden biriydi, dünde maçın en iyilerinden biri oldu. Colman yine çok mücadele etti, koştu fakat ofansif katkı noktasında beklenenin çok uzağında kaldı. Zokora dün vasat bile değildi. İlk müdahalelerde hep başarılı olan maestro dün izleyenleri hayal kırıklığına uğrattı.Birkaç maçtır başarılı olan Brezilyalı Alanzinho dünde oldukça istekliydi, takımı sürükledi, yarattığı kontra ataklarla Bordo-Mavi'lilerin rakip kalede tehlikeli olmasını sağladı.

Oyuna sonrada giren oyuncular arasında özellikle Volkan Şen'in 10 dakikalık katkısı sahada 90 dakika kalanlara nazaran çok daha fazlaydı. Aldığı faulle golü bulduk, rakip her seferinde onu faulle durdurmak zorunda kaldı. Beşiktaş maçında ona çok iş düşecek. Henrique istekliydi ama nedense fazla şans bulamıyor, zamana ihtiyacı var. Adrian yine varla yok arası bir yerdeydi. Kendisini görenlerin, duyanların en yakın karakola ihbarda bulunması rica olunur.

Halil mücadele etmeye çalıştı ama önceki maçlarına nazaran pek başarılı değildi, nitekim oyundan erken alındı. Bir de ikili mücadelelerde kendini bırakma huyundan vazgeçmesi gerekiyor artık. Sezonun en formda golcüsü Burak dün boş geçti, bu gayet normal bir durum. Beklentileri yükselten kendisiydi ama yine de her maçta gol atmasını beklemek gerçeklikle örtüşmüyor. İnter maçına saklıyordur umarım kendini. Zira alınacak bir galibiyet bizi bir üst tura taşımakla kalmayacak, şikecileri ve şike sevici piyonları renkten renge sokacaktır. İnter maçı öncesi sıklıkla göreceğimiz bir gerçek var ki, İtalyan olacakların sayısı hiçte azımsanacak gibi değil.



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ****
Giray Kaçar **
Mustafa Yumlu **
Marek Cech **
Celutska **
Serkan Balcı ****
Colman **
Zokora **
Alanzinho ***
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz **

Sonradan Girenler
Dk. 64 Adrian *
Dk. 64 Paulo Henrique **
Dk. 80 Volkan Şen ***

12 Kasım 2011 Cumartesi

Futbol Rezitali

Önce taraftarın Milli futbolcuya, sonra Milli futbolcunun taraftara, daha sonra ikisinin birden Türk Futboluna tecavüz ettiği bir futbol gecesini geride bıraktık. Futbol adına hiçbir şey yapmayan, mağlubiyeti 2.dakikada yediği golden sonra kanıksayan, mücadele etmeyen, -Hiddink'in deyişiyle aşırı duygusal- ruhsuz bir A Milli Futbol Takımı izledik.

Öyle ki rövanş maçına gitmemek için kasten Sarı Kart görüp cezalı duruma düşen sözde Milli Oyunculardan tutun da, Milli Futbolcuya -ki Türk bayrağını temsil ediyor- küfredene, hatta A Milli Futbol Takımının kaptanlığını yapan oyuncuların taraftara ana avrat küfrettiği bir maç oynandı Türk Telekom Arena'da. Sabri ve Gökhan Töre haricinde mücadele edenin olmadığı, A Milli takımın tek bir şutunun bile kaleyi bulmadığı tam bir Futbol Rezitali.

Beterin beteri var derlerdi de inanmazdım. 27 yıllık gözlerimin gördüğü en kişiliksiz Milli Takım'dı dün akşam rezil, rüsva edilen. Biliç'in atılan gollerden sonraki aşırı duygusal tepkilerini, intikamın soğuk yenen bir yemek olduğu gerçeğini gözümüzün içine sokmasını bir kenara bırakıyorum, biz ülke olarak Avrupa futbol Şampiyonasına gitmeyi hak etmemiştik. Geçmiş olsun...



6 Kasım 2011 Pazar

Galibiyet Bahane Futbol Şahane

Sezonun en iyi futbolunu, geçtiğimiz sezonlarda bize çelme takmayı adet haline getirmiş Kayserispor karşısında oynayıp sahadan 3 puanla ayrıldı Trabzonspor. Kurban Bayramında en güzel armağanı Burak Yılmaz'ın ellerinden aldı Bordo-Mavi'li taraftarlar.

90 dakika boyunca pres yapan, sürekli rakibi baskı altına alıp hücuma çok organize çıkan, oynadığı futbolu bilen, emek veren ve sonucu alan bu takım geçen sezonki kaliteli takımı anımsattı. Görevini yapamayan ya da sırıtan tek bir futbolcu bile yoktu sahada.

Üstelik daha Çarşamba günü Şampiyonlar Liginde mücadele etmiş bir takımın bu kadar tırmalayan, hırslı ve mücadeleye bırakmayan halleri şampiyonluk yolundaki rakiplerine korku saldı. Fenerbahçe'nin peşinden Süper Lig'in 2.koltuğuna yerleşti. Sarı-Lacivert'liler Milli Takım arasından sonra başlayacak lig maratonunda nefesimizi ensesinde hissedecek ve bu da puan kayıplarını beraberinde getirecektir.

Maça adına yakışır şekilde fırtına gibi başladı Trabzonspor. Alanzinho maçın henüz 6.dakikasında kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonu cömertçe harcarken, akabinde gelişen Trabzonspor ataklarında gol ayakları rakibe insaflı davranıyordu. Yine geriden atılan bir uzun pasla topla buluşan Oflu Ali kaleciyi geçip, Burak Yılmaz'a alda at dercesine bir pas attı. Sezonun en formda golcüsü bu kıyağı pas geçemezdi, dakikalar 29'u gösterdiğinde skor tabelasını değiştiriyordu.

İlk devre bu skorla sona ererken, 2.yarıda Karadeniz Fırtınası'nın kopacağını kimse beklemiyordu. Halil, Alanzinho, Adrian ve Burak, Kayserispor kalesini ablukaya aldılar. Son vuruşlarda biraz dikkatli olsalar yarım düzine gol atmaları işten bile değildi fakat Trabzonspor son 10 dakikaya yine acemice yediği bir golün stresiyle giriyordu. Mükemmel oyunun karşılığı bu olmamalıydı nitekim olmadı da. Trabzonspor anasının ak sütü gibi helal olan 3 puanı hanesine yazdırdı.

Tolga iyi bir maç çıkardı, hava toplarında hiç hata yapmadı. Yediği golde yapabileceği pek bir şey yoktu. Celutska maça başladığı sağ bekte de, Ferhat sakatlandıktan sonra oynadığı sol bekte de çok faydalıydı. 2.Devre taşıdığı toplarla hücuma önemli katkılar verdi. Ferhat maça başlarken diri gözüküyordu ama talihsiz bir sakatlık yaşadı, inşallah önemli bir şeyi yoktur. Giray Kaçar ve Glowacki son iki maçtır iyi bir izlenim veriyorlar. Defansta pek hata yapmadılar. Gol pozisyonunda yedikleri basit çalımı saymazsak. Serkan birkaç maçtır çok iyi oynuyordu, bugünde bu formunu devam ettirdi. Özlediğimiz sağ kanat bindirmelerini gördük, bozmadan devam edecektir.

Colman ve Zokora çok iyi bir ikili oldular. İkisi de presi seven, savaşan futbolcular. Gerektiğinde adam eksiltip, hücum hattına dahil olabiliyorlar ki Zokora ofansif olarak çok katkı sağladı bugün. Yoğun tempoda takımı ayakta tutan ikili diyebiliriz onlar için. Adrian ilk devre olmasa da ikinci devre özellikle duran toplarla ve yaptığı ortalarla fayda sağladı ama hala bir şeyler eksik. Alanzinho Trabzonspor'a geldiği günden beri en efekti oyunu oynadı desek yeridir. Umarım bundan sonra da böyle devam eder, çünkü top onun ayağına çok yakışıyor.

Halil Altıntop, maçın son 10 dakikasında yaptığı birkaç top kaybı haricinde mükemmele yakın oynadı. Yeni Trabzonspor'un Yeni Umut Bulut'u olduğu gerçeğini gözardı edemeyiz. Burak Yılmaz için söyleyeceklerimiz artık kalemin ifade ettiğinden çok daha fazlasını kapsıyor. Allah onu nazarlardan saklasın. Milli Takımın Hırvatistan karşısındaki en önemli kozu kuşkusuz o olacak.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ***
Giray Kaçar ***
Glowacki ***
Ferhat *
Celutska ***
Serkan Balcı ***
Colman ***
Zokora ****
Alanzinho ****
Halil Altıntop ***
Burak Yılmaz ****

Sonradan Girenler
Dk. 18 Adrian **
Dk. 88 Aykut ?
Dk. 90+ Mustafa Yumlu ?

3 Kasım 2011 Perşembe

Avni Aker'de Sessiz Gece

Trabzonspor dün gece kendi tarihinin en önemli müsabakalarından birine çıktı kendi saha ve seyircisinin önünde. Rakip ilk maçta akıllıca oynayıp 3 puanı kazanan Rus temsilcisi CSKA Moskova'ydı. Yarım sıfırla bile olsa gelecek bir galibiyet Uefa Avrupa Ligini garantilememizi sağlarken, Şampiyonlar Liginde bir üst tura çıkmamız adına çok önemli bir avantaj sağlayacaktı. Gelin görün ki, evdeki hesap çarşıya uymadı. Defansif konsantrasyonu iyi olsa da hücumda bir türlü istenen seviyede oynayamadı Trabzonspor.

Maç öncesinde Avni Aker Bordo-Mavi bayraklar ve dolu tribünlerle öylesine güzel süslenmişti ki, gelecek bir galibiyet sonrasında oluşacak atmosferi hayal etmek hiçte zor değildi. Aşırı konsantrasyonun yan etkilerinden biri hemen maçın başında sirayet etmişti Karadeniz Fırtınasına. Belalımız Doumbia kalecimiz Tolga'yı geçip zayıf olan ayağıyla topu itekleyerek ağlarımıza göndermek üzereyken maçın bizim adımıza yıldızlarından biri olan Giray araya girerek mutlak bir golü engelledi. Sonrasında oyun dengede seyretti ilk devre boyunca. Özellikle Burak'ı kaçırmak istediğimiz her pozisyonda ofsayt taktiğine başvuran CSKA Moskova'nın teknik direktörü Leonid Slutski bunu Lille, İnter ve ilk Trabzonspor maçında da uygulamış ve başarıya ulaşmıştı. Neredeyse tüm gol yükünü Burak Yılmaz'ın çektiği bir takımın hocası, uzun toplarla sonuca gitmek isteyecekti mecburen. Fakat Şenol Güneş'in ve teknik kurmaylarının 3 maçtır rakip ayırt etmeksizin sürekli ofsayt taktiği yapan bir takıma karşı önlem almaması bende hayal kırıklığı yarattı.

İkinci devre boyunca dönem dönem iyi mücadele etsekte sonuca gidemedik. Maç boyu defansta çok kritik hatalar yapmadık, rakibin süper hareketli ikilisi Vagner Love ve Doumbia'yı kısmen de olsa durdurmayı başardık. Alanzinho'nun güzel getirdiği ama bencilce harcadığı pozisyon ve son dakikada Giray'ın kafa vuruşuda topun direkten oyun alanına geri dönmesi bizim adımıza kaçan en önemli fırsatlardı. Oyuna giren 3 oyuncu arasında sadece Alanzinho'dan verim alabildik, ağır rakip defans arasında etkili koşular yaparak faydalı oldu. Böylesine ağır defans hattına sahip bir rakip için hızlı oyuncularla etkili olmamız gerekiyordu, işte bu nedenle Alanzinho ve Paulo Henrique, Adrian ve Halil'in yerine ilk 11 başlayabilirdi.

Kalede Tolga mükemmel oynadı, tek bir hatası bile yoktu. Hırsı ve kurtarışlarıyla takımına hayat verdi. Maç sonunda Zokora'nın onun yanına gidip, sarılması da buna işaretti. Cech birkaç haftadır çok etkisiz, dün gece de kötü maçlarından birini çıkardı. Ofansif olarak pek katkı vermedi, tıpkı aynı kanatta görev yapan Halil gibi. Glowacki ve Giray iyi oynadı, riskli işlere girmediler, temiz bir oyun sergilediler. Giray'ın defanstan uzun toplarla Burak'ı buluşturma hevesi rakip takımın kulelerinden geri döndü her seferinde. Hırsını ve takıma kattıklarını kimse inkar edemez ama ekstra işler yapmak yerine hızlı ve yerden oynasa daha iyi olabilirdi sanki. Her şeye rağmen Tolga'yla beraber maçın en etkilisiydi. Uefa.com tarafından maçın adamı seçilmesi süpriz değildi. Celutska'da oldukça iyi mücadele etti, kritik hata yapmadı. Sezonun en efektif transferlerinden biri olduğunu her geçen gün üzerine koyarak ispatlıyor.

Serkan Balcı oyundan çıkana kadar sürekli koşu halindeydi. Pas hatası yapmadı, orta sahaya dinamizm getirdi ve daha 60. dakikada oyundan alındı. Onun oyundan alınması yanlış bir karardı ve rakibin orta saha üstünlüğünü eline geçirmesi demekti. Colman yine çok koştu, sürekli pres yaptı, bu kadar emek harcadıktan sonra onu eleştirmek hiç içimden gelmiyor. Zokora yine kritik müdahalelerde bulundu, ofansif olarak biraz daha iyiydi dün gece. Vatandaşı Doumbia'nın 2.Sarı'dan Kırmızı Kart görmesini sağlayan profesyonel hareketi de takdire şayandı.

Adrian sahanın en kötülerinden biriydi, duran toplardaki etkisini çıkartırsak geriye inanın bir şey kalmıyor. Transferi için ödenen 4.5 Milyon Euro için ise içim yanıyor. Halil bugün etkisizdi, pek katkısını göremedik, sanırım Gaziantepspor maçının yorgunluğunu tam olarak üzerinden atamamıştı. Burak ise istekli olmasına rağmen faydalı olamadı. Birkaç zor pozisyon hariç net bir pozisyon bulamadı ve önceki maçlarına nazaran vasatı bile tutturamadı.

Tarihimizde daha önce iki kez mağlup ettiğimiz İtalyan temsilcisi İnter'i bu kez Avni Aker'de ağırlayacağız. Bir galibiyet çok şeyi değiştirecek ama yenilmemek Avrupa Kupalarına devam etme yolunda bize avantaj sağlayabilir, tabi diğer maçın sonucu da etkili olacak. İşler artık daha zor, daha çok mücadele etme, daha çok direnme vakti. Sadece oynamanın değil, dimdik oynamanın vakti geldi de geçiyor bile...


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ****
Giray Kaçar ****
Glowacki **
Cech *
Celutska **
Serkan Balcı ***
Colman **
Zokora **
Adrian *
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 60 Alanzinho **
Dk. 60 Paulo Henrique ?
Dk. 81 Aykut ?

2 Kasım 2011 Çarşamba

Eşşek Şakası

Sabah işe geldiğimde masamda büyük beyaz bir zarf buldum. Bir merakla içini açtığımda gördüm ki kıskançlık kadar kötü bir illet yok. Aynı binada çalıştığım elemanlardan biri, üşenmemiş Vagner Love ve Doumbia'nın A4 kağıdına basılmış renkli çıktılarını -üstelik her ikisinin de attığı gole sevinen hallerini- zarfa koymuş ve odama bırakmış.

Bunu yapan bir Fenerbahçeli değil hayır, bir Galatasaraylı. Eşşek şakası dedikleri olayda çığır açmış bir arkadaş. Tek dileğim, en az kendim kadar güvendiğim Şenol Güneş'in ve Bordo-Mavi'li futbolcularımızın oynadıkları futbolla bu ve bunun gibilerin ağzının payını vermeleri. Versinler ki yarın sabah ki süprizim boşa gitmesin. (=