27 Kasım 2013 Çarşamba

Durum Raporu

Trabzonspor taraftarı sezona girerken, formanın ağırlığını kaldırabilecek bir futbolcu topluluğu, o futbolculara söz geçirebilecek kalitede ve aynı zamanda oyunu çözebilecek taktik beceriye sahip bir teknik direktör ve camianın duruşuna yaraşır, çalınan kupanın yerine getirilmesi için çaba sarfeden bir başkan beklentisi taşıyordu. Sezonun ilk resmi maçı olan Derry City mücadelesinden bugüne kadar tam 132 gün geçti. Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım o günden bugüne yaşananları.

Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, kendi söylemleriyle vatan meselesi olduğu için Kazlıçeşme mitingine iştirak ettiğini söylemişti. O koltuğu işgal ettiği sürece yaptığı her hareket, ağzından çıkacak her kelam direkt olarak camiayı bağlarken böylesine bir hadsizlikte bulunması siyasetten özellikle geçtiğimiz birkaç yılda çok çeken camiayı çok yaralamıştır. Milletvekili ya da bakan ziyaretlerinde il başkanını aratmayacak misafirperverlik sergilemesi onun yine kendi ağzından çıkan "Trabzonspor tarihine baktığımızda Trabzonspor'a siyaset sokmayan tek başkanım."cümlesiyle öylesine bir tezat oluşturuyor ki akıl, izan almıyor. Seçim dönemindeki en büyük vaadi olan çalınan şampiyonluk kupası ait olduğu yere geldi mi? "Kupa Trabzon'a gelecek. Ya ben kupayı alırım, ya da o beni." diyerek Fatih Sultan Mehmet Han'ın sözleriyle mesaj gönderdiğin kişilerin kupanın önünde durduğunu göremeyecek kadar kör olamazsın değil mi sayın başkan? İşte sırf bu yüzden, birilerinin dolaylı yoldan Aziz Yıldırım'ın saltanatını yıkmaya çalışmasına verdiğin taşeron desteğinin karşılığında alabileceğin yegane şey 2015 yılında yapılacak olan, 25. Dönem TBMM seçimlerinde Trabzon Milletvekili Adayı olmandır. Amma ve lakin 10 yıl sonra doğan her Trabzonsporlu çocuk, yaptıklarını (yapmadıklarını), insanların uğruna öldüğü o şanlı renkleri siyasete nasıl da ucuzca alet ettiğini hatırlayacak, seni iyi anmayacak ve ardından atanamamış Tony Montana diyecektir.

Mustafa Reşit Akçay,  hiç şüphesiz esaslı bir futbol adamı. Bakın çoğumuzun korkak oyun anlayışı nedeniyle beğenmediği bu isim zamanında kendi hususi arabasını satıp Hollanda'ya futbol eğitimi almaya giden bir özverinin eseri. Beğeniriz ya da beğenmeyiz ama herkesin hemfikir olduğu bir nokta var ise o da bir sistem oluşturmaya çalıştığıdır. Geçtiğimiz sezonu istediği yerde bitirmek şöyle dursun, eksi averajla kapatmış bir enkazın üzerinde debelenip duran bu adama destek olmak varken üzerine bir kürekte biz atıyoruz. Çok sevdiklerimize hep böyle yaptık ama biz, ne Şenol Güneş dayanabildi buna ne de Dozer Cemil. Biri çok sevdiği renklerden defalarca kopartıldı, diğeri tek bir seferde kanatıldı hunharca. O yüzden Mustafa Reşit Akçay daha efsane olmamışken üstelik, çerez olur Trabzon'daki kelle avcılarına. Eldeki imkanlar o kadar yetersiz ki, ne arzu ettiği bitirici santrafor transferini gerçekleştirebildi mevcut yönetim ne de yıllardır kanayan yara haline gelen sol bek problemini. Takım Avrupa Kupalarında deplasmanda üst üste en çok maç kazanan Türk takımı oldu, sezonu en erken açan takım olmasına rağmen ne elemelerde ne de Avrupa Ligi gruplarında tek bir mağlubiyet almadan buralara geldi ama her puan kaybında saymalarla sövmeler halaya tutuşuyor. Geliştirmesi gereken yönler yok mu? Elbette var. Oyuncu değişiklikleri noktasında çok çalışması gerekiyor. Biz Trabzonspor taraftarlarının da sabır konusunda çok çalışmamız gerektiği gibi.


Sezonun şu ana kadarki periyodunda performansıyla Türkiye'nin en iyi, Dünya'nın ise en iyi 5 kalecisinden biri olduğu ispat eden Onur Kıvrak için ayrı bir parantez açmak gerek. Son günlerde Sevilla'nın ona talip olduğunu söylüyor medya organları. Benim bir iddiam var, Avrupa'nın en üst düzey 4 Liginde hangi takımın kalesine geçerse geçsin, o takıma tek başına 15 puan kazandırır. Böylesine iyi refleksler, muazzam motivasyon, takım arkadaşlarına verdiği destek onu bulunmaz hint kumaşı yapıyor. Onsuz bu takım Puan Tablosunun aşağıdaki yarısında ancak kendine yer bulabilirdi. Takım arkadaşları ona çok şey borçlu. Ve biz Bordo-Mavi sevdalıları Onur'u böyle tanımlıyoruz; 1988 yılında gole tepki olarak Dünya'ya gelmiştir.

Futboluna her geçen gün bir şeyler katan, yeteneğiyle değil yüreğiyle oynayan, başlarda ben de dahil olmak üzere birçoğumuzun sempatiyle bakmadığı o cılız stoper, karşısına çıkan tüm önyargı duvarlarını tek tek yıkan Mustafa Yumlu. Onun eksikliğini hissedeceğiz deselerdi bundan 2 sezon önce güler geçerdim ama cidden onun oynamadığı maçlarda defanstaki hatalar gözle görülür şekilde arttı. Her geçen maç daha derli toplu, aklı başında oynuyor.

Geçtiğimiz sezon yalnızca 20 resmi maçta oynamış olması handikapı ve ilerlemiş yaşına rağmen transfer edilen Jose Bosingwa'da sezonun en iyilerinden biri şu ana kadar. Muazzam bir futbol tecrübesi var, 31 yaşında olmasına rağmen Süper Lig'deki çoğu kanat oyuncusunu kevgire çevirecek kadar da hızlı. Serkan Balcı'nın son iki sezonundan sonra ilaç gibi sağ kanada. Jübilesini Bordo-Mavi'li forma altında yapmaktan başka bir şans bırakmıyor bize.
Takımın hücum yükünü asist ve golleriyle çeken, hırsıyla, mücadeleci karakteriyle diğer takım arkadaşlarından çok önde olan Olcan Adın'ı da es geçmemek gerek. Çoğumuzun gözüne batar kötü performansları ama istatistiksel anlamda geldiği günden beri çok şey katmıştır bu küçük adam Trabzonspor'a. Biraz haksız eleştirildiğini düşünüyorum.


Paulo Henrique ise Trabzonspor'daki en parlak sezonunu yaşıyor, futbol olarak hala daha çoğumuzu tatmin edebilmiş olmasa da geçtiğimiz sezonlara nazaran daha derli toplu olduğu konusunda hemfikiriz. 22 Maçta rakip filelere gönderdiği 14 gol onun adına sevindirici.

1461 Trabzon'dan sezon başında kadroya katılan Yusuf ve Kadir verilen şansları iyi kullandı. Sezon sonuna kadar futbollarının üzerine koyarlarsa Türk Futbolunun gelecek yıllarda sol kanatla ilgili pek bir sıkıntısı kalmaz gibime geliyor.

Sistem oturduğunda ve takıma direkt katkı yapabilecek 2 ya da 3 oyuncu transfer edildiğinde hüzünlü Bordo yerini mutlu Mavi'lere bıracak kıymetli futbol paydaşları. O güne kadar bıkmadan, usanmadan destek verip dik oynayacağız. Medya yalakaları, borazancı gazete müsveddeleri ve satılmış kalemlerin inkar etmeyi alışkanlık haline getirdiği o gerçekle sonlandıralım yazımızı; 2011 Yılının Şampiyonu Trabzonspor'dur, gerçek budur.

23 Ağustos 2013 Cuma

Mustafa Reşit Akçay'ın Trabzonspor'u

Kabus gibi geçen bir sezonun ardından, kupa finalisti olmanın getirdiği Avrupa Kupaları vizesiyle 2013-2014 sezonunu en erken açan takım oldu Trabzonspor. Sezon başında Başkan değişmiş, gelir gelmez eski teknik direktör Tolunay Kafkas'ın bilgisi bile olmadan Mustafa Reşit Akçay'la çalışacağını basına açıklamıştı. Kıran kırana geçen seçimin zafer konuşmasını yaparken ağzından kaçırmış olsa gerek.

Karadeniz'in yetiştirdiği en değerli teknik adamlardan birine gelmeden önce başkan hakkında birkaç kelam etmek isterim. İbrahim Hacıosmanoğlu kimilerine göre mafya babasını, kimilerine göre ise gelecek genel seçimler için Ak Parti Trabzon Milletvekilliğine oynuyor. Bir kısım Trabzonspor taraftarı da bulduğu her fırsatta Aziz Yıldırım'a giydirmesinden (fenerbahçe kulübünü muaf tutarak) haz alıyor. Başkan iyi bir siyasetçi. Seçim öncesi slogan haline getirdiği kupayı en kısa zamanda Trabzon'a getireceğim sözünü çabuk unutmuşa benziyor. Taraftarı farklı yönlendiriyor ve bunu bazen rakip taraftarların arasında, bazen parti mitinglerinde sık sıkta televizyon kanallarında yayına bağlanarak yapıyor. Az konuşan, çok icraat yapan başkan görünümde değil. Uefa'nın ve Cas'ın vereceği karar muhtemelen pozitif yönde olacaktır, umalım ki bundan kendisine pay çıkarmaz. Zira seçim sonrası süreçte Kupa adına verdiği bir emekten söz edemeyiz.

Başkanın ilk ve belki de tek pozitif icraatı içimizden birini, fanatik bir Trabzonsporluyu takımın başına geçirmek oldu. Derken Mustafa Reşit Akçay bekleneni yaptı ve eski talebelerinden en kıymetli olanlarını kendisiyle birlikte getirdi Mehmet Ali Yılmaz tesislerine. Uzun bir pazarlık sonrası, tıpkı Gençlerbirliği'nde olduğu gibi gelecek senelerde Trabzonspor'un kaptanlığını yapacağına inandığım Aykut Demir'i (bizim uşağı) 2.9 Milyon Euro'ya transfer ettik. Malouda ve Bosingwa transferleri vizyon açısından yerinde olsa da verim açısından halen soru işareti. Başkanın böbürlenerek "Avrupa'dan yıldız gelmiyor diyenlere inat, Malouda ve Bosingwa gibi iki Dünya yıldızını getirdik." sözleri ödenecek para / performans bakımından değerlendirilmeli bence. Bonservisi elinde olan, form grafiği son sezonlarda sürekli aşağıya doğru inen futbolcuları (yıldız da olsa) transfer etmek nispeten daha kolaydır. Nitekim Batuhan transferini de bu kategoriye alabiliriz pekala. Tek bir farkla, biraz parlatıp talip çıkarsa satmak kaydıyla.


Son yıllarda yağlı müşterisi olduğumuz İlhan Cavcav'ın takımının en değerli parçalarından biri olan, Sırp Milli oyuncu Dusko Tosic'le sol bek sorununu çözebilirdik. Giray ve Aykut tandemi mücadele bakımından evet ama topu oyuna sokma, oyunu geriden kurma noktasında sınıfta kaldığı için o bölgeye yapılabilecek bir Diego Angelo hamlesi defansı rahatlatırdı. Tolga transferine karşılık istenebilecek bir Mustafa Pektemek takası ya da yine bizim uşaklardan biri olan Muhammet Demir transferi bizi ilk 3'e sokacak kadroyu oluştururdu.

Mustafa Reşit Akçay'ı uzun zamandır takip eden biri olarak Batuhan Karadeniz hamlesine şaşırdığımı söyleyemem. Tavşanlı Linyitspor'da Mehmet Akyüz'ü, 1461 Trabzon'da Mustafa Tiryaki'yi pivot santrafor olarak kullanmıştı, kafasındaki oyun sisteminde kanatlardan iyi gelen takımın hava toplarında etkili bir golcüyle birlikte skor bulmayı istediğini biliyoruz. Eldeki alternatifler Batuhan ve Janko iken, transfer dönemi söylentileri Crouch, Eneramo, Barrios, Adebayor, Toure, Bendtner ve son olarak Berbatov olmuştu. Demek ki Mustafa Hoca kule santrafor üzerine kuracak yine takımı. Kanatlarda kişisel becerisi yüksek, süratli ve tempolu iki futbolcu, ortada oyun kurucu görevinde bir orta saha, arkalarında koşan, yırtan çift önliberoyla oynayacak. Lakin Trabzonspor Şenol Güneş'in şampiyonluk sonrası dönemi ve Tolunay Kafkas yönetimindeki gibi sistemsiz oynuyor. Şenol Güneş'le gelen son şampiyonluktaki pas oyunu ya da 1996, 2003 ve 2004 yıllarında oynadığımız tempolu oyuna dayalı futboldan eser yok oynadığımız 6 resmi maçta. Başkanın şampiyonluk yarışında biz de varız demesi, Malouda ve Bosingwa hamleleri onu sistemi kökten değiştirmenin sancılarıyla haşır neşir olmaktan alıkoymuş olabilir. Ama hepimiz biliyoruz ki bu sezon şampiyonluk yarışında olacağımızı düşünmek boş bir hayalden öte değil. Defans dörtlüsü ortalama bir Anadolu takımı gibi yaslanarak oynuyor, kanatlar hariç ortasahadaki futbolcular daha çok pas oyununa dayalı bir sistemde verim verebilir, santrafor ve hücum hattının belirsizliği aşikar. Burada Mustafa Hocanın, Henrique'nin yanında bir kule santrafor tercihiyle ileri hattı çiftleyeceğini düşünsem de henüz ona cesaret edemedi skoru erken bulduğu maçlarda bile.


Benim sezon başındaki beklentim ve dileğim şuydu. Her ne kadar bir hayli siklet farkı olsa da geçen sezon PTT 1.Lig'de tek, Türkiye Liglerinde ise sistemli oynayan 3 takımdan biri olan 1461 Trabzon'un ne oynadığını bilen, tertipli ve istekli görüntüsünün tamamını olmasa bile bir kısmını görebilmekti. Geldiğimiz noktada MRA'nın insan psikolojisinden anlayan yapısıyla, vakti evvelinde Milli Takımlarda oynamış ya da üst düzey performanslar göstermiş ama şimdilerde o günleri arayan futbolculardan örneğin; Giray Kaçar, Volkan Şen, Marc Janko, Batuhan Karadeniz, Emre Güral, Gustavo Colman, Alanzinho, Zokora ve Bamba gibi isimlerden verim almasını beklemek en mantıklısı. Tek korkum ise istemediği bir şablonla karşı karşıya kalan, gecikmiş transferler yüzünden arzu ettiği takımla çalışma fırsatı bulamayan Mustafa Reşit Akçay'ın olası bir başarısızlıkta Ak Parti Trabzon İl Başkanı gibi hareket eden İbrahim Hacıosmanoğlu tarafından görevden alınması.

İYİ
Geldiği günden beri eleştiri oklarının hedefinde olan fakat Mustafa Hocanın özellikle onunla çalışmak istiyorum, satmayın mesajıyla yuvada kalan Paulo Henrique'nin futbolu hatırlaması. Daha az bencillik = daha çok başarı. İyi bir partnerle daha da iyi olabilir. Adrian, attığı 2 gol attırdıklarıyla geçen sezon kaldığı yerden devam etmeye niyetli. Teknik Direktör kaprisleri devreye girmezse elbette. Sistemi Adrian merkezli yapmak yerine farklı maceralar aramak Beşiktaş maçındaki gibi cezalandırılmamıza sebep olabilir. Aykut Akgün 6 maçın tamamında sahada kalırken çok sırıtmadı, albenisi olan bir oyun anlayışı olmasa da işini yapıyor, hocasının beklentilerini karşılıyor. Olcan Adın, hücuma verdiği katkıyı onun olmadığı maçlarda sıklıkla hissetmiştik geçen sezon, sürati ve hırsıyla takıma katkı veriyor. Aykut Demir, oynama şansı bulduğu 4 karşılaşmada da sırıtmadı. Sanki yıllardır bu takımda görev alıyormuş gibi, uyum sorunu çekmedi, tandemin değişilmezi olur.


KÖTÜ
Son iki sezondur Serkan Balcı'nın gölgesinde kalan, hakettiği halde forma şansı bulamayan Zeki Yavru henüz istenilen seviyede değil. Ama 61 numaralı formayı da giyince taraftarın en fazla hakaret ettiği futbolcu oldu bir anda. Henüz 21 yaşında olan genç futbolcu çok acımasız ve haksız eleştiriler alıyor. Alanzinho'da gölgesiyle savaşıyor. Son 2 sezondur takıma pek katkı yapamadı, kendisini toparlaması gerekiyor. Gustavo Colman belli ki gitmek istiyor fakat bunu farklı şekilde anlatmaya çalışıyor. Takımı 10 kişi bırakmayı bile göze alıyor bu mesajı vermek için. Birçoğumuz için çok şey ifade ediyor bu kara çocuk ama artık demir alma gelmiş zamandan. Giray Kaçar sakatlanana kadar iyi bir görüntü çizmedi, bireysel hatalarıyla sezona hazır olmadığını belli etti hocasına.

ÇİRKİN
Bir Türk takımının Avrupa Kupası maçı varken (o takım ki bu sezon Avrupa Kupalarında oynadığı 5 maçın 4'ünü kazanıp hiçbirinde mağlup olmamışken üstelik) Fatih Terim'le Futbol Federasyonu binasında sözleşme imzalamak neyin kafasıdır? Trabzonspor'un Şampiyonlar Liginde 2. Tur mücadelesi verdiği maçın olduğu saate İstanbul Derbisi koyan da sizlerdiniz. 1,5 yıldır penaltı çalınmayan, geçtiğimiz sezon hakemler tarafından hunharca doğranan da aynı takımdı. Biliyoruz, pes etmemizi istiyorsunuz ama bilin ki böyle yaparak bizi yalnızca isyana teşvik ediyorsunuz. Sizi, kirli oyunlarınızı, pis çarkınızı yerle bir edecek olan isyana. Merak etmeyin, çok uzak olmayan bir gelecekte küçük kıyameti yaşayacaksınız, Ağustos sonuna ne kaldı ki şunun şurasında?

Not: Mayıs sonundan beri New York'ta olduğumdan dolayı neredeyse koca bir mevsimi yazmadan geçirmişim. Fırsat buldukça naçizane bir şeyler karalamaya devam edeceğim, vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkürler dostlar.

28 Haziran 2013 Cuma

Şike Yansımaları

Bir spor kulübüne yapılacak en büyük hakaret şike suçlamasıdır. Geldiğimiz noktada suç ve suçlular kesinleşmiş, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği UEFA cezayı kesmiştir. Yalnız aradan geçen 2 yılda iki camia, iki farklı taraftar ve yine birbirine zıt iki farklı görüş şike sürecinin en başından beri dikkat çekmektedir. Bir taraf, kendi takımlarına şikeci yaftası vurulduğu an cezayı bizzat kendisi kesecek, kulüp binasını yakacak kadar doğruyken diğer taraf pis kokular ülke sınırlarının çok uzağına ulaşmasına, futbol tarihinin en büyük hırsızlık çetesine rağmen şikecilere arka çıkmış, "acaba" sorusunu hiç aklına getirmemiştir. İşte tam da şu an aklıma "Her halk hak ettiği şekilde yönetilir." cümlesi geldi. Aziz Yıldırım'a ve şike çetesine gözü kapalı destek verenlerin ruh hallerini anlamak, onların mantıklı çıkarımlar yapmalarını beklemek bugün bile olası gözükmüyor. Şimdi sizlerden, şikenin pankartlara yansımasından yola çıkarak süreci yorumlamanızı isteyeceğim dostlar. İki farklı görüş malumunuz, biri diğer Süper Lig takımlarından (Bursaspor, Kayserispor, Galatasaray vb.) destek görürken diğeri aynı takım taraftarlarınca bile tamamen benimsenmiyor. Yorum sizin.








11 Haziran 2013 Salı

Denizde Karartı Var...

Kazım abi,
Denizdeki karartıyı gördün mü sen de? 
Güzel haberi aldın mı bizler gibi?
Dozer Cemil'le, Mehmet Dalman'la, daha geçtiğimiz günlerde yanına gelen Hasan Köse'yle, tüm diğer şehitlerimizle beraber kutlasaydınız 7. şampiyonluğu.
Mehmedime de ki, statükoyu bir kez daha devirdi bizim uşaklar.
Yedi Başlı canavarın tüm oyunlarına rağmen.
Allah korkusu olmayan, iktidar düşkünlerinin, çıkar odaklarının tüm pisliklerine rağmen şampiyon oldu Bordo Mavili asi çocuklar.

Merak etme ağabey.
En kısa zamanda Şampiyonluk Kupasıyla yanına geleceğiz.
Çok sevdiğin kaşkolu da getireceğiz elbet.
Hopa'nın, Karadeniz'in, Bize Her Yer Trabzon diyen herkesin selamıyla beraber.
Seni, anamı, sizler gibi nicelerini yanımızdan alan, bizi yetim koyan kanser illetini yenmiş gibi sevineceğiz o gün.
Biz de senin gibi "Çok fiyakalı bir hastalığa yakalandık." be abi.
Hayatı "Ne olacak bu Trabzonspor'un hali?" sorusuyla geçen milyonlar olduk.

Sendeki Trabzonspor sadece futbolu temsil etmiyordu.
Trabzonspor, Türkiye’de sürekli şampiyon olanlar dışında olan her şeyi temsil ediyor, biliyorum ağabey.
Şerefiyle ve dik oynayarak şımarık İstanbul çocuklarına bir kez daha ders verdi uşaklar.
Unutmadan ağabey, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahraman hiç pes etmedi.
Sana şeref sözü, asla pes etmeyecek...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

İki Farklı Trabzonspor

Futbolun sadece futbol olmadığına inanan çoğunluk için mutlaka kazanılması gereken bir maçtı İstanbul Büyükşehir Belediyespor mücadelesi. Maça adına yaraşır şekilde Fırtına gibi başlayan ekibimiz rakibini sürklase etti ve soyunma odasına 3-1'lik üstünlükle gitti. Devre arasında her ne olduysa, fırtına dinmiş, yelkenler suya inmişti. Konuk ekip can havliyle saldırıyor, Trabzonspor kapandıkça kapanıyordu. Trabzonspor adına beklentilerin çok altında kalınan 2012-2013 sezonunun son iç saha maçına çıkan futbolcularımız, rakibin şuursuz baskısından faydalanıp 4.golü bulduklarında maçı bitiriyorlardı. Kalan dakikalar prosedürden ibaretti.

Tolunay Kafkas futbolcularını maça iyi hazırlamıştı. İnanılmaz bir hevesle beraber özgüvenli bir şekilde rakip kaleyi abluka altına aldılar. İlk 25 dakika Bordo-Mavi'li futbolcularımız oynadı, İstanbul takımı seyretti. Halbuki resmi bahsin tek adresi olan kurum, maçtan önce açıkladığı oranlarla Trabzonspor'u şike yapan, teşvik alan takımlar kategorisine koymaya teşebbüs etmişti. Tarihin her döneminde olduğu gibi bu akşamda onların heveslerini kursaklarında bırakmanın kıvancını yaşıyoruz.

İYİ
Tolunay Kafkas'la iç sahada kazanma alışkanlığı edinmemiz. Başarılı olduğumuz sezonlarda bile deplasmanda daha rahat oynayan, daha çok puan kazanan bir takım hüviyetindeydik. Gelecek sezon adına Avni Aker'e gelecek rakiplerin çekineceği bir atmosfer oluşturacağımıza, iç sahada baskılı oynayacağımıza olan inancım tam. Soner, Aykut ve Adrian zaman zaman iyi oynasa da oyunun seyrini değiştirecek kadar katkı yapamadılar. Volkan, Olcan ve Halil 3'lüsü maça damga vurdular. Çok istekliydiler ve attıkları şık gollerle maçı Trabzonspor'a getirdiler. 



KÖTÜ
Sivasspor gibi dişli bir rakibe karşı, Hüseyin Avni Aker stadyumunda oynanan ve takımımızın 6-0 kazandığı maçın ertesinde tribünlerin bu denli boş olması düşündürücü. En kötü günde olduğu gibi liglerin uzun bir tatile gireceği maç öncesinde de tribünlerin tıklım tıklım olacağını düşünenlerdendim.

Futbolcular arasında sezonu erken bitirenler olduğunu gördüm. Onur çok formsuzdu, her ne kadar birkaç önemli kurtarış yapsa da yediği gollerin tamamını kurtarabilecek bir kaleci halbuki. Defans hattı blok halinde kötüydü, yerleşim hataları, adam kaçırmalar, pozisyon alamama ve dönen topları takip edememe sorunları kalemize 3 gol olarak yansıdı. Süper Lig seviyesinde bir takımın yememesi gereken goller yedik.

ÇİRKİN
Dün hem Göztepe mücadelesinde tirbünden düşüp yaşamını yitiren hem de İstanbul'un göbeğinde, Edirnekapı metrobüs istasyonunda hunharca katledilen iki genç arkadaşımızdan sonra futbol konuşmak ne kadar doğru bilemiyorum. Türk Sporunun en temiz adamlarından biri, İbrahim Yazıcı'nın acısı henüz tazeyken üstelik. Biz Trabzonspor taraftarı olarak acının rengi olmaz diyenlendeniz. Türk futbolunun başı sağolsun.

Maç sonu genç futbolcumuz Abdullah Karmil'in yaptığı açıklama bu akşamın özeti niteliğindeydi aslında; Hem bizim hem de alt sırada yer alan takımlar açısından önemli bir karşılaşmaydı. Alnımızın akıyla çıktığımızı düşünüyoruz. 2010-11 sezonunda yaşananlardan dolayı birilerine iyi bir ders verdiğimizi düşünüyorum. 


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur *
Serkan *
Abdullah *
Celutska *
Cech *
Soner **
Aykut **
Adrian **
Olcan ***
Volkan ***
Halil Altıntop ***

Sonradan Girenler
Dk. 60 Sapara *
Dk. 70 Yasin *
Dk. 85 Zokora ?

9 Mayıs 2013 Perşembe

Çifte Zafer

Hem futbolda hem de basketbolda sezonun en kritik maçlarını oynadık bugün, İki kulvarda da Finale yükselen Bordo-Mavi'li oyuncularımız taşıdıkları formanın hakkını vererek, tribündeki taraftarların yüzünü kara çıkarmadılar.

Türkiye Basketbol 2.Ligi'ni 7.sırada tamamlayan takımımız beklentilerin çok altında kaldı ve playoff'a saha avantajını kaybederek başladı. 2.Ligin en güçlü ekiplerinden biriyle, Konya'da Torku Selçuk Üniversitesi'yle serinin ilk maçında karşı karşıya gelen basketbolcularımız uzatmaya giden maçı 80-75 almış ve avantajlı duruma gelmişti. İlk maçta Orçun Tunca, Kevin Pinkney, El Amin ve Önder Külçebaş'ın etkili oyunları maçı getirmişti. İkinci Maç 19 Mayıs Spor salonunda oynandı, Konya temsilcisinin koçu Halil Üner, kuşkusuz Trabzon'u ve eski takımını iyi tanıyordu. İlk çeyrekteki dengeli oyun El Amin ve Pinkney'in devreye girmesiyle lehimize döndü. 2. Çeyrekten itibaren oyunun kontrolünü eline alan basketbolcularımız, savunmada rakibine çok güçlük çıkartamasa da 25'te 11'lik (%44) 3'lük yüzdesiyle hücumda ağır bastı. Ribaundlarda 36'ya 27 üstünlük kuran ekibimiz 3. ve 4. çeyrekte de rahat bir oyun sergileyerek sonuca gitti. Kağıt üzerinde Yarı Final olarak lanse edilse de Yeşil Giresun Belediye-Darüşşafaka eşleşmesinin galibiyle yapacağımız seri sonucunda kazanan ekip Beko Basketbol Ligi'ne yükselecek. Bu nedenle Finale yükseldik cümlesi yanlış bir tabir olmayacaktır. 

Sivas deplasmanında, uzatma dakikalarında bulduğumuz gol bugün elimizi sağlamlaştırdı. Sapara'nın o klas dokunuşu Avni Aker'de attığımız gollerin tamamından daha değerliydi o yüzden. Bu akşam çoğu Trabzonspor taraftarı gibi gol bulabileceğimizi düşünüyordum. Çünkü Sivasspor deplasmanlarda oyun karakterini yansıtmakta sıkıntı çeken bir takım. Özellikle Lig'in ikinci yarısında yaşadığımız en büyük sıkıntı kolay gol yeme sorunumuzdu, bu maçta hem defansif olarak hem de ofansif olarak kusursuz oynadık.

Tolunay Kafkas, son haftalarda formunu yükselten Halil'e güvenmiş ve arkasında becerilerine ara ara güvendiği Adrian'a şans vermişti. Klasik tek forvetli şablonda kanatlarda ise Olcan ve Volkan şans bulmuştu. Sezonun en iyi taraftarı önünde futbolcularımız ancak ilk yarının sonunda uyanabilmişti. Volkan'ın hızı penaltıyı bize kazandırmıştı, Adrian'ın kötü şu seçimine rağmen şansının yardımıyla önüne düşen topu filelerle buluşturması işimizi kolaylaştırdı. İlk golden sonra takımımız rahatlarken, özellikle ikinci golden sonra Sivasspor oyundan düştü. Havamızı bulmamızla tarihi skorun gelmesi hiçte zor olmadı.


Şenol Güneş'ten sonra göreve gelen Tolunay Kafkas'la Türkiye Kupasında şans bulmaya devam eden Tolga Zengin kalesinde hiç sorun yaşamadan maçı tamamladı. Hemen kale arasında yükselen manalı pankart, taraftarın onu ne kadar sevdiğinin bir göstergesi olsa gerek. Serkan ve Cech, Grosicki, Erman ve Aatif karşısında sıkıntıya düşecek hatalar yapmadılar. Hatasıza yakın oynayıp, takım oyunana katkı veren bir başka ikili Giray ve sonradan oyuna giren Celutska idi. Eneramo gibi insan azmanı bir santrafor karşısında dik durabilmek, oyunun sonuna kadar kusursuz mücadele edebilmek her babayiğidin harcı değildir.

Zokora ve özellikle Soner etkiliydi. Ofansa yardıma geldiğinde daha bir sevimli oluyor Fildişi Sahilleri milli takımının kaptanı. Soner ise birkaç yıla Avrupalı Selçuk'un pabucunu dama atacağını her fırsatta dile getirmekten kaçınmıyor. Çok kaliteli bir sol ayağı var, Allah onu sakatlıklardan korusun. Sol kanatta Olcan etkiliydi yalnız Volkan'ın oyuna olan katkısı ondan daha fazlaydı. Kanatları iyi kullandığımız bir maçı geride bıraktık. Adrian maçın yıldızıydı ve kendine olan özgüveni sahaya yansıdığında neler yapabileceğini dosta düşmana gösterdi. Onu yedek bekletmek takımı dolayısıyla taraftarı cezalandırmaktan başka ne olabilir ki? Halil'in yükselen formu, ofansif anlamda çok ihtiyaç duyduğumuz dönem olan 2.devrenin başına yetişmese de Türkiye Kupası finaline yetişecektir.


Sonuç olarak Türkiye Kupası finalinde en çok kaybeden takıma karşı bariz bir psikolojik üstünlüğümüz var. Bunu kullanıp 14. kez yükseldiğimiz finalde 9. kez kupanın sahibi olalım, Türk Futbolundaki şikeyi hortlatan camiaya cevabı sahada verelim ve 10. kez Türkiye Kupasını finalde kaybetmenin acısını yaşasınlar.

28 Nisan 2013 Pazar

Hakedilmiş Galibiyet

Yaşanan sıkıntıların birbirini kovaladığı bir sezonun son düzlüğüne girilirken Bordo-Mavi'li ekibimiz ritim tutturmaya başladı ve bu sezon ilk kez üstüste 3.galibiyetini aldı. Asaletin simgesi olan formayı hakkını vererek terleten futbolcularımız analarının ak sütü gibi helal olan üç puanı kazandı. Trabzonspor'u tehlike çanlarının çaldığı sıkıntılı tablonun çok uzağına taşıyan bir akşamdı yaşadığımız. Hüseyin Avni Aker stadyumu beklentilerin altında kalarak dolmamıştı lakin maçtaki temponun artmasıyla birlikte tribünler de üzerine düşen görevi fazlasıyla yaptılar.

Tolunay Kafkas, orta alanda basan, çok yaratıcı olmayan lakin defansif olarak sağlam duran bir dizilimle takımını sahaya sürmüştü. Konuk ekip Gençlerbirliği çift forvetle gol ararken, Trabzonspor Adrian'ın kişisel meziyetlerine, Yasin ve Olcan'ın taşıdığı toplara ve Halil Altıntop'un bitiriciliğine bel bağlamıştı. 15 Dakikalık fetret devrinden hemen sonra uykusundan uyanan Bordo-Mavili oyuncularımız oyunun kontrolünü tam anlamıyla ele geçirdiler. Halil'in attığı gol haricinde Adrian ve Olcan'la kaçan mutlak gol pozisyonlarıyla rakip kalede bir hayli etkili oldular.

İkinci Devrenin hemen başında Fuat Çapa'nın terapisiyle etkili bir oyun ortaya koyan Gençlerbirliği karşısında öncelikle Onur'un kritik kurtarışlarıyla maça tutundu ekibimiz. Ligin en iyi kafa vuran santraforu olan Vleminckx karşısında Mustafa Yumlu ve Giray ortaklığı bir hayli başarılıydı. İkinci devrenin ortalarına doğru sazı tekrar eline alan takımımız önemli pozisyonlara girdi ancak maçın son dakikalarında farkı ikiye taşıyabildi. Gerek hakemin pas geçtiği net penaltı ve kırmızı kart, gerekse son vuruşlardaki beceriksizliğimiz skoru yukarılara taşımamıza engel oldu.


İYİ
Onur son 5 Süper Lig maçında kalesinde yalnızca 1 gol gördü. Performansı her maç artıyor. Bugün de kritik kurtarışlara imza attı. Serkan geçtiğimiz hafta olduğu gibi bu maçta da fena değildi. Giray ve özellikle Mustafa bu maçta çok etkiliydi. Bir hayli fazla olan rakip hücum silahlara karşı hatasız oynadılar. Cech çok uzun haftalar sonra başarılı bir maç performansına ulaştı. Zokora, futbol mantalitesi olarak kendine yakın meziyetlere sahip Aykut Akgün'le iyi bir ikili oldu. Adrian istediği zaman ne kadar etkili bir futbolcu olab
ileceğini herkese gösterdi. Son vuruşlardaki kısmetsizliğine rağmen oyunda kaldığı süre boyunca etkiliydi.

Olcan çok istekliydi. Birçok pozisyonu cömertçe harcamasına rağmen ne şut çekmekten vazgeçti ne de topu ileriye taşımaktan. Mükafat olarak enfes bir bitiricilikle, jeneriklik bir gol gönderdi rakip filelere. Halil 3 maçtır gözle görülür bir yükseliş içinde, sezon sonunun yaklaşmasından mıdır bilinmez ama günün öne çıkan isimlerinden biriydi.

KÖTÜ
Yasin Öztekin, bugün rakip ceza sahası önünde birçok pozisyonda topu ezdi. Sürekli hakemlerle diyalog halinde ve hemen hemen her pozisyonda kendini yere bırakıyor. Biraz kafasını kaldırsa ve futbolun bir takım oyunu olduğunu hatırlasa Trabzonspor'a çok daha faydalı olacak. Tolunay Kafkas gerek değişiklik seçimlerinde gerekse zamanlamada hatalıydı. 2.Devrede golü kalemizde görebilirdik ve topun kontrolünü rakibe kaptırdığımız anlarda oyuna müdahale etmeyişi gözlerden kaçmadı.

ÇİRKİN
Tolga Özkalfa maçın genelinde başarılı sayılabilecek bir performans sergiledi lakin ikinci devrenin sonunda, rakip defans oyuncusunun, kendi ceza sahasında Olcan Adın'ın suratına patlattığı dirseği görememesi garibime gitti. Köşeye yakın olan pozisyonda yan hakemin müdahil olmamasına da şaşırdım. 31 Haftadır penaltı çalınmayan bir takımın bundan sonraki haftalarda penaltı beklememesi gerektiğini acı bir şekilde anladım bu akşam. Hakemlerin yeminlerini bozmaları için bir futbolcumuzun hastanelik olması gerekiyor anlaşılan.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur ***
Serkan **
Giray **
Mustafa ***
Cech **
Zokora **
Aykut **
Adrian **
Olcan ***
Yasin *
Halil Altıntop ***

Sonradan Girenler
Dk. 66 Sapara *
Dk. 85 Alanzinho ?
Dk. 90+1 Volkan ?

23 Nisan 2013 Salı

Asaletin Yeter!

 

Çok değil 2 yıl kadar önce, karanlık odakların, statükonun, 7 başlı canavarın kalleş oyunlarıyla Şampiyonluk mücadelemize engel olmaya çalıştıkları bir anda göçüp gittin aramızdan. Kimbilir neler düşünmüşsündür, adıyla tezat Doğa Kaya inşaatın hakkını vermeye çalışıp saha ortasında kusuyorken Mustafa Ağabey? Maçtan önce İlhan Ekşioğlu kendisine koskoca 1 yıla mal olacak maç için '250 Gram' lık şike yaparken hissetmiş miydin sen de? Tribünler sözde bando Es-Es marşını çalarken, gururla (!) dalgalandırdıkları Fenerbahçe bayrağını sen de gördün mü ağabey? Kalesinde devleşen Ivesa'yı, hayatının maçını oynayan Pele'yi, birkaç ay sonra Fenerbahçe'ye transferini gerçekleştirecek performansıyla dikkat çeken Sezer Öztürk'ü şaşkınlıkla izledin mi ağabey?

22 Nisan 2011; Süper Lig'de 6. sırada bulunan evsahibi Eskişehirspor, hani şu İstanbul düşmanı 'Anti Bizans' titrini taşıyan şehrin takımı yıllar sonra Avrupa Kupalarına katılma mücadelesi vermektedir. Bir hafta önce çok kötü bir oyunla İstanbul temsilcisi Fenerbahçe'ye yenilen takımdan kimse kötü bir mücadele beklemiyordu, sonuçta bir hedefleri vardı, galip geldikleri takdirde çok yaklaşacakları bir hedef. Lakin dakikalar ilerledikçe Trabzonspor bastırıyor, Eskişehirspor tıpkı küme düşmeme mücadelesi veren bir takım gibi zamana oynuyordu. Zaman geçirip, yere yatan futbolcular mı dersiniz, dakikalar süren oyuncu değişiklikleri mi dersiniz, ne ararsanız vardı bu tiyatro sahnesinde. Sen de izledin mi bu oyunu Mustafa Ağabey?



Kelle başı 50.000 Lira teşvik primi alan takımın bireysel oyuncu antrenörü Dolu Arslan'ın maçtan önce Eskişehirspor soyunma odasına yaptığı ziyarete rağmen çok gol kaçırmıştık be ağabey! Sen de bizler gibi saç baş yoluyor muydun Umut Bulut'un kaçırdığı gollerde? Maçın bitiş düdüğüyle beraber senin de bizler gibi kalbin durmuş muydu birkaç saniyeliğine de olsa? Şenol Güneş içinden 'Yine mi?' diye geçirirken aynı hisleri mi paylaşıyordun onunla? Sol yanındaki derin sızıyla birlikte nasıl yürümüştün eve dönüş yolunu kimbilir? Peki onlarca yıllık yol arkadaşını, hanımını karşında görünce ne söylemiştin ona Mustafa Ağabey? O Ağlamaklı yüz ifadesini takınıp milyonlarca Trabzonsporlu gibi '27 Yıl sonra yine şampiyon olamayacağız.' mı demiştin kocaman yüreğine yenik düşerken?

Kaptan Tolga Zengin'in de dediği gibi huzur içinden yatıyorsundur sen şimdi. 1996'yı, 2004'ü ve 2010'u elimizden çalanlar, kupanın bir tenekeden ibaret olduğunu hala anlayamamış olanlarla aynı kişiler. Şampiyonların olduğu gibi şampiyonlukların da ruhları vardır. Ve senin kardeşlerin olarak bizler bu ruhu hep yaşatacağız. Gün gelecek 2010-2011 Sezonu Şampiyonluk Kupasını mezarına getireceğiz tıpkı senin gibi en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramanın peşinden koşan Kazım Koyuncu'ya götüreceğimiz gibi. 1967'den beri dik oynuyoruz bu oyunu, sana söz Mustafa ağabey ne asiliğimizden ne de asaletimizden bir şey kaybetmeyeceğiz...

13 Nisan 2013 Cumartesi

Hasta Komadan Çıktı!

Mantığa sığmayan ama çoğu kişinin dillendirmekten sakınmadığı "küme düşme" korkusunu bertaraf edecek bir galibiyetti bu akşam alınan. Trabzonspor, tarihinin en kötü sezonunu telafi edecek iki önemli mücadelenin ilkinden galibiyetle ayrıldı ve nihayet hasta komadan çıktı. Orduspor maçı ve Çarşamba günü Sivas deplasmanında oynayanacak Türkiye Kupası Yarı Final maçı kritik öneme sahipti. Çünkü olası bir Orduspor mağlubiyeti, cam gibi kırılgan futbolcular için sonun başlangıcı olabilirdi. Adrian ve Halil değişiklikleri gelmese kötü senaryonun gerçekleşmesi işten bile değildi. Haftalardır sebebini bilmediğimiz şekilde yedek kulübesinde yanında oturttuğu Adrian'ı hatırladı Tolunay Kafkas kötü geçen ilk yarının ardından. Polonyalının oyun zekasını ve ince ara paslarını konuşturduğu dakikalarda, çoğu taraftar gibi benim de beklemediğim şekilde iyi bir oyun ortaya koyan Halil skoru değiştirme adına insiyatif alıyordu. Soner'in 90 dakikalık kaliteli oyunu, Adrian'ın güzel asisti ve Halil'in net vuruşu tek golle 3 puanı Bordo-Mavi'li takımımıza getirirken ekran başındaki milyonlar da rahat bir nefes alıyordu. Haftaiçi Sivas deplasmanından alınacak iyi bir sonuç, dibe vuruşun ardından ivme kazandırıp, son 5 haftada yukarılara taşıyabilir takımı.

İYİ
Soner Aydoğdu. Gelecek sezon için bizi umutlandıracak önemli işler yapıyor, özellikle son haftalarda. Bu sezondan geriye kalan yegane kazanımlarımızdan. Tolunay Kafkas'ın ona yüklediği çift yönlü oyuna alışmaya başladı, daha da iyi olacaktır. Adrian'ı oyun tarzıyla, jest ve mimikleriyle ve hatta rahatlığıyla Sergen Yalçın'a benzeten bir ben miyim acaba? Kalitesiyle de ona yaklaşıyor, bugün maça girmese 3 puan almamız bir hayli zor olurdu. Halil Altıntop, takımı ateşleyen isimdi. Oyuna girdiği an ne kadar hırslı olduğunu belli etmişti. Çok çalıştı, genel olarak Trabzonspor'un futbolcusu olarak görmesem de bugün başarılı olduğu gerçeğini göz ardı edemem.

KÖTÜ
Tolunay Kafkas, sahaya çıkardığı Serkan, Mustafa, Cech gibi isimlerdeki ısrarı yerine Zeki Yavru, Abdullah Karmil, Emre Güral ve Adrian gibi gençlere şans verse, en azından bu kayıp sezondan bir şeyler çıkarmış olmaz mıyız? Kaldı ki bu oyunculara karşı takındığı tavır, onlara hiç şans vermemesi takım huzurunu bozan etkenlerden biri. Dikkatli olması gereken bir nokta da şu, bugün şansı yaver gidip Halil muazzam oynadığından pek konuşulmayacaktır ama Paulo Henrique'nin yanına bir forvet alıp, ileriyi çiftlemek yerine tek forvette ısrar etmesi, üstelik gol bulmaya ihtiyaç varken ısrar etmesini makul göremiyorum. Gaziantepspor ya da Kayserispor'u çalıştırmıyorsun Tolunay Hocam, biraz dikkat lütfen.



Volkan Şen'in bugün sahadaki en kötü Trabzonspor oyuncusu olduğunu görmemek için kör olmak gerek. Çok çabuk demoralize olma gibi bir özelliği var ve henüz maçın başında yaşadığı pozisyondan sonra oyundan düştü. Hocası onu 90 dakika sahada tutsa da verimsizliği katkı yapmasının önüne geçti, toparlanması gerek.

ÇİRKİN
Son haftalarda, yaklaşan yerel seçimlerden olsa gerek Trabzonspor maçlarına gelen siyasilerin sayısı bir hayli arttı. Sadri Şener'in görevi bırakma kararı almasından sonra pastadan pay kapma ya da yönetime kendi adamlarını yerleştirme çabalarına girmiş olabilir bu güruh. Aman uzak durun bizden, şike yasasını 1 günde, tüm siyasi partilerin ortak kararıyla meclisten geçirdiğiniz gün bitmişti sizinle işimiz.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur **
Serkan **
Giray **
Mustafa **
Cech **
Zokora **
Soner ***
Alanzinho **
Olcan **
Volkan *
Paulo Henrique **

Sonradan Girenler
Dk. 46 Adrian ***
Dk. 63 Halil ***
Dk. 82 Bamba ?

31 Mart 2013 Pazar

Ayağa Kalkın, Görülecek Hesabımız Var!

Dost görünüp kuyumuzu kazanlarla, seçim zamanı kapımıza dayanıp mecliste şikeye çanak tutanlarla, iyi günde yanımızda olup düşünce arkamızdan vuran sırtlanlarla görülecek hesabımız var, ayağa kalkın!

Dozer Cemil'lerin, Kaptan Şenol'ların, Ali Kemal'lerin formasını bu utanç verici duruma düşüren sizlersiniz, layık olduğu yere taşıyacak olan yine sizler olacaksınız. Kuyruk acıları yüzünden yanıp tutuşan, gayeleri kendilerini Trabzonspor'la rekabet halindeymiş gibi göstermek olan sözde Karadeniz takımlarına inat çıkın büyüklüğünüzü gösterin. (Trabzonspor'a nefret beslemeyen camiaları tenzih ederim.)

Mehmet Özdilek'in MP Antalyaspor'u tıpkı Ziraat Türkiye Kupasındaki 2 maçta oynadığı şablonla çıkmıştı Trabzonspor karşısına. Ofansif gücü çok fazla olan lakin sertlik bakımından rakibine üstünlük sağlayamayacak bir 11'di sahaya çıkan. Hal böyleyken sertlik konusunda yüksek ihtisas yapmış Zokora ve öğrenmeye hevesli talebesi Soner, son 20 dakika oyuna dahil olan Aykut rakip göbeğe nefes aldırmadı. Bu üçlüye ofansif olarak destek veren Volkan Şen ve Paulo Henrique'de skorun evsahibi takımın lehine gelişmesini sağladılar.

İYİ
Taraftarın takımın bu zor gününde tribünleri doldurması, gol gelene kadar rakibi tezahüratlarla baskı altına alarak takımına avantaj sağlaması. Golden sonra bir fetret devrine girmiş olsa da genel olarak, pankartlarla, marşlarla 'Biz buradayız!' mesajını vermiştir tribündekiler, pastanın büyük dilimi onlarındır.


Orta alanda Zokora ve Soner'in arkalarında Bamba ve Mustafa'nın hatasıza yakın futbolları. Uzun zaman sonra ilk 11 şansı bulan Volkan Şen'in göz kamaştıran performansı dikkat çekiciydi. Yalnızca ofansif anlamda da değil defansa gelip aldığı toplarla da futbolu ne kadar özlediğini anlatıyor gibiydi. Son haftaların en dikkat çeken ismi Paulo Henrique'de 2 gol pasıyla zirve yaptı.

KÖTÜ
Tolunay Kafkas'ın zamanında oyuna müdahale edememesi, her ne kadar Henrique'nin kişisel becerisiyle gelen 2.golde Yasin Öztekin'in adı olsa da Halil ve Alanzinho'yu gereğinden fazla sahada tutması, bir sakatlığı olmamasına rağmen Adrian'a şans vermemesi onun hanesindeki eksiler oldu. Adrian'la arasında geçen diyalogun nedenini bilmesem de bu durumun takıma zarar verdiği aşikar.

Halil Altıntop yine kaçak güreştiği maçlardan birine çıkmıştı bugün. İlk yarıda yine bir nebze oyunun içindeydi yalnız ikinci devre sahada hiç yoktu. Kafasını toplamasından vazgeçtim, kendine yeni sezonda kulüp bulabilirse sevineceğim.

ÇİRKİN
'Formalarımız Tertemiz!' sloganıyla yola çıkan bir kulübün forma arkasına kupasını gasp edenlerin siyasi destekçisinin reklamını alması iç karartıcı bir sahneydi. Arkasında hangi gerekçe, hangi neden olursa olsun 82 puan toplayan bir takımken küme düşme potansında olan bir takım haline dönüşmemizin baş müsebbibi olan kişilerin göbeklerini keyifle kaşımalarından başka neye yaradı bu reklam? Trabzonspor duruşu, 'Dik Oyna!' mottosu eski güzel günlerde mi kaldı? Kendinize gelin beyler, kimse bu takımın verdiği şehitlerden, kimse bu renklerden büyük değil. Tıpkı 7 başlı canavarla olan mücadelemiz gibi sizlerle de görülür bu hesap elbet.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur **
Celutska **
Bamba **
Mustafa **
Cech **
Zokora **
Soner **
Alanzinho **
Halil *
Volkan ***
Paulo Henrique ***

Sonradan Girenler
Dk. 71 Aykut *
Dk. 81 Yasin *
Dk. 87 Emre Güral ?

15 Mart 2013 Cuma

İnfial

Tüpçü'nün şikeyi örtbas etme görevini devralmasıyla birlikte artan hakem kıyımları bu akşam zirve yaptı. Serkan Çınar ve beraberindeki çete üyeleri Trabzonspor'u sahada hunharca katlettiler. Zaten futbol olarak rakiplerinin birkaç adım gerisinde olan bir takım her defasında hakemlerin kıskacına alınıyorsa, yeşil sahadan 3 puanla ayrılma olasılığı çok azalıyor.

Rakip Süper Lig'in en iyi top oynayan ekiplerinden biri, evinde gerçekten iyi oynayan bir takım ve maça kendilerinin bile ummadıkları bir golle başladılar. Batalla gibi bir yetenek boş bırakıldığında affetmiyor, özellikle ona önlem alınmalıydı. Her ne kadar ofansif çeşitlilik olarak çok zengin gözükse de Yeşil-Beyazlıların defans hattı çok sağlam gözükmüyor. Bu akşam bu zaafiyeti pek kullanamadık, Carson gibi güven vermeyen bir kaleciye karşı daha fazla şansımız olabilirdi.

Tolunay Kafkas'ın kendini paralamasını anlayabiliyorum, belki de Trabzonspor tarihinin en kötü döneminde görev aldı. Futbol oynamaktan zevk almayan, küme düşme tehlikesine rağmen umursamayan bir futbolcu topluluğunun başında olmak onun şanssızlığı şüphesiz. Şike sürecinde ve sonrasında yaptığı hatalarla Trabzonspor'un geleceğini karartan Sadri Şener'in aymazlığına ise diyecek laf yok.

İYİ
Pek az şey vardı iyi denebilecek. Bunlardan biri Soner Aydoğdu, tıpkı geçtiğimiz hafta olduğu gibi bu hafta da güzel futboluyla göz doldurdu. Bulduğu şansı iyi değerlendirdi. Paulo Henrique'de attığı golle ve istekli futboluyla ona eşlik etti. Sezon sonuna kadar futbolunu geliştireceğinden zerre şüphem yok. Cefakar Trabzonspor taraftarı yine deplasman tribünlerini doldurmuştu fakat tek başına varlıkları galip gelmeye yetmedi.



KÖTÜ
Colman'ın maç sonunda Batalla'yla yaşadığı sürtüşmede yanına gelip, kendisini ayırmaya çalışan Mustafa Yumlu'ya salladığı sille takım arkadaşından çok biz taraftarları yaraladı. Trabzonspor forması giyen bir futbolcunun değil kendi takım arkadaşına rakibe bile bunu yapma hakkı yok.

Onur kötü goller yedi, özellikle kalemizde gördüğümüz 3.golde büyük hatası vardı. Celutska hamlelerde ağır kaldı, özverili oynamaya çalışsa da yetersiz kalıyor. Bamba sezonun en kötü performanslarına imza atıyor peşpeşe. Ona şans veren Tolunay Kafkas'ın da bu kötü oyuncu seçimini de yabana atamayız. Mustafa'nın da defansın geri kalanından farkı yok. Cech gibi o da yavaş kaldı Bursaspor hücum oyuncuları karşısında.

Serkan, Halil ve Olcan'ın torpilini merak ediyorum. Maç performansları kötü olsa da, oyundan düşseler de 90 dakika sahada kalabiliyorlar. Görmediğimiz şeyler, gördüklerimizinden fazla olsa gerek.

ÇİRKİN
Siyasilerin özellikle son Trabzonspor maçlarında şeref tribünlerini işgal etmesi hayra alamet değil. Siyaseti bırakıp Trabzonspor yönetimine soyunacaklarsa, hiç tavsiye etmem, taraftar onları çiğ çiğ yer. Yok hayır sadece şirin gözükme gayreti içerisindeyseler, artık yemezler.

Bir yandan hakem katliamını gördükçe dövesim, sövesim geliyor çoğu Bordo-Mavi sevdalısı gibi bir yandan da söyleniyorum: "Sahada güçlü olamazsan hakemler de sıradan Anadolu takımı muamelesi yapar sana. Sen de destek verdiğin federasyondan kupa istersin." diye.

Çöküş istatistiklere yansıyor aslında: Koca ilk devrede 15 gol yiyen takım 9 haftada 17 gol gördü kalesinde. Savunma çöktü, takım da beraberinde...



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur *
Celutska *
Bamba *
Mustafa *
Cech *
Serkan *
Soner **
Adrian *
Halil *
Olcan *
Paulo Henrique **

Sonradan Girenler
Dk. 57 Alanzinho ?
Dk. 62 Colman *
Dk. 74 Volkan Şen ?

9 Mart 2013 Cumartesi

Danışıklı Dövüş

Teknik direktörlerin becerilerini sergilemektense garanti gördükleri 1 puanla yetindikleri bir danışıklı dövüş maçı vardı Hüseyin Avni Aker stadyumunda. Bulunduğu kaostan çıkmaya çalışan Trabzonspor, Süper Ligde zirveyi hedefleyen Beşiktaş karşısında geçmiş maçlara nazaran defansif anlamda iyi bir görüntü çizse de sonuç alamadı, maç başladığı gibi bitti.

Samet Aybaba'nın takımının, beklentilerin üstüne çıktıkları bu sezonda en dikkat çeken özelliği takım oyunu, yardımlaşma olgularının yerleşmiş olmasıydı. Çoğu sporsever, Trabzonspor karşısında oldukça şanslı görüyordu Siyah-Beyazlı ekibi lakin bu akşam aldıkları 1 puan için kendilerini şanslı görmeliler. Her hallerinden stresli oldukları gözlenen konuk ekipte Niang ve İbrahim Toraman hariç sezon ortalamasına yakın olan kimse yoktu. Samet Aybaba'nın bitime yarım saat kala Holosko'nun yerine Necip Uysal'ı oyuna sokması, maçın hiçbir periyodunda oyunsal anlamda üstünlük kuramayan Beşiktaş'ın beraberliğe yattığının en büyük göstergesiydi.

Tolunay Kafkas'ın her maça farklı oyuncularla başlama alışkanlığı değişmemişti. Kasımpaşa maçında ilk 11'de başlayan Colman, Abdullah Karmil, Giray Kaçar ve Celutska kesik yemişti. Fakat ofansif anlamda yetersiz kalmaya devam ediyordu takım. Halil Altıntop'u ısrarla sağ kanatta oynatıp, forveti çiftlememekte inat etmek pek mantıklı gelmiyor bana. Halil'in oynayacağı sağ kanatta Volkan Şen, Emre Güral ya da Alanzinho çok daha faydalı olur. Yine aynı şekilde çok ciddi konsantrasyon eksikliği olan Bamba yerine şans bulduğu maçlarda fena olmayan Celutska oynayabilir. Geldiğimiz noktada, Spor Toto Süper Lig'in kalan 9 haftasında puan tablosuna bakmaktan hayatı zindan olacak Trabzonspor taraftarlarını düşündükçe içim acıyor.



İYİ
Onur Recep Kıvrak. Tek başına verdiği savaş kimbilir ne kadar daha sürecek. Artık Trabzonspor kadrosunda fazlasıyla sırıtan Onur'u, iyi bir Avrupa Takımının kalesinde görmemiz an meselesi. Hal böyleyken onla geçirdiğimiz zamanların tadını çıkartalım. Defansta başarıyla mücadele eden Mustafa Yumlu'da Onur'a eşlik etti bu akşam. Kısıtlı meziyetlerine rağmen iyi mücadele etti, gününde olan Niang'a karşı ilk hamlelerinde başarılıydı. Soner özellikle defansif oyunda başarılıydı. İşin hücum kısmını iyi yapan bir futbolcu olmasına rağmen kritik müdahaleleriyle sivrildi. Özellikle maçın ilk devresinde etkiliydi. Sezonun geri kalan maçlarında yeri garanti gibi, topu ayağında aldığında ilk olarak çalım atmayı düşünmese çok daha faydalı olacaktır.

KÖTÜ
Teknik direktörler değişse bile Serkan, Zokora ve Halil'in yeri hiç değişmiyor. Zeki Yavru gibi her yönüyle Serkan Balcı'dan üstün olan bir genç kulübede çürürken, futbolla alakası olmayan Serkan'ın her maç şans bulması gına getirdi artık. Serkan Balcı'nın mukavelesi bu sezon sonunda bitiyor ve hedefi olan hiçbir Süper Lig takımı ona yanaşmayacaktır. Süper Lig'e yeni yükselen ekipler bir ihtimal kendisiyle ilgilenebilir. Gelecek sezon kadroda düşünmediğin bir oyuncuda neden ısrar edersin Tolunay Hocam?

Peki ya Zokora'ya ne demeli? 2014-2015 Sezonu sonuna kadar yıllık 1 Milyon 625 bin Euro garanti para alan bir futbolcunun rahatlığı var her hareketinde. Dünya yansa, umurunda olmaz derler ya hani? Fildişi Sahilleri Milli Takımının kaptanının halet-i ruhiyesi budur. Olcan formsuz ama garip bir şekilde alternatifsiz görünüyor hocaların gözünde. Bence kızağa çekilmesi gereken isimlerden biri de o. Halil için bir şey diyemiyorum. Zira dilimde tüy için yer kalmadı.

ÇİRKİN
Sadri Şener ve ekibi. Devre arasında santrafor mevkisine hiç takviye yapmayarak, eldekilerden Vittek'i de satarak şu anki duruma gelmemizin baş sorumlusu olmuşlardır. Henüz tam ritmini bulmayan Niang'ın ne kadar etkili olduğunun canlı tanığı olduk. Webo'nun gelişi Fenerbahçe'nin oyununu geliştirdi. Futbolu oturmuş, kısa vadede katkı verebilecke bir oyuncu transferi yetecekti halbuki. Kulübe hibe ettiğin 10 milyon eurolar yerine 2-3 milyona alaydın ya bir santrafor sayın başkan? Cimriliğinin bizi getirdiği nokta ortada. Eserinle gurur duyabilirsin.

Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur ***
Serkan *
Bamba *
Mustafa ***
Cech *
Zokora *
Soner ***
Adrian **
Halil *
Olcan *
Paulo Henrique **

Sonradan Girenler
Dk. 58 Sapara ?
Dk. 73 Volkan Şen ?
Dk. 84 Alanzinho ?

5 Mart 2013 Salı

Paramparça

Tolunay Kafkas'ın öğrencileri değil takım olmak, futbol oynamak adına hiçbir amaç taşımayan ruhsuzlar ordusuna dönüşmüş. Dün Kasımpaşa deplasmanında canlı seyrettiğim takım, özellikle ilk yarıdaki kayıtsız görüntüsüyle Ligden düşmeyi haftalar önceden garantilemiş, prestij mücadelesi veren zayıf bir ekip gibiydi. Teknik Direktör Kafkas, deplasmanda alınacak bir puanı başarı olarak görüyor olacak ki, hücumda çoğalamayan, vasat bir Anadolu Takımı hüviyetinde çıkarmıştı takımını sahaya. Halihazırda elimizde bulunan kadrodaki hiçbir forvet oyuncusu tek santrafor oynayacak meziyetlere sahip değilken haftalardır bu dizilimde ısrar etmesine anlam veremiyorum doğrusu.

Nitekim, ikinci devre biraz uykudan uyanmış futbolcular ve yerinde değişikliklerle topa hakim olduk. Aslına bakarsanız, defansımızın bariz hataları yüzünden yediğimiz goller haricinde pozisyona girememiş bir Kasımpaşa gerçeği ortadayken başka kabahatli aramaya da gerek yok. İlk Devre Süper Lig'in en iyi defans yapan takımının İkinci Devre yolgeçen hanına dönmesinin akla mantığa sığacak bir tarafı yok.

Sadri Şener ve Tayfasına, kalan 10 haftada ve Kupada ki olası elenme durumunda 'İstifaya Davet' çağrıları artarak devam edecektir. Onlar bu duruma ne kadar kayıtsız kalacak, işte bunu bilemiyorum. Tolunay Kafkas'ın her ne kadar taktiksel hatalar yapıyor olmasına rağmen krediyi hakettiğini, kendi kurmadığı bu kadronun vebalini tek başına çekmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yalnız Adrian konusunda ciddi ciddi bir açıklama bekliyorum kendisinden, hangi sebeple, hangi tasarrufla onu ilk 11'den uzakta tuttuğunu açıklarsa sevineceğim.

Gelelim taşıdıkları formanın bir bez parçasından çok daha fazlasını ifade ettiğini anlamayan, şehrin yegane mutluluk kaynağını 1 senedir hüzne boğan futbolcu topluluğuna. Paralarınızı, primlerinizi çokta sıkıntı çekmeden alıyorsunuz. Kafanıza göre tatile çıkıp, ceza yeme pahasına geç gelmeyi alışkanlık haline getirdiniz ama taraftarı kanser etmekten de vazgeçmediniz. Kaybettiğiniz maçlardan sonra yalnızca ve yalnızca sahadan çıkarken boynunuz bükülüyorsa yazıklar olsun topunuza. Her gittiğimiz deplasmanda "Trabzon Kümeye" tezahüratıyla karşılaştığınızda içiniz sızlamıyorsa bir kez daha yazıklar olsun.

Bir takım bir sezon boyunca bu kadar kötü futbol oynayıpta bir maçta da çıkıp, vurarak, kırarak galip gelemez mi? Yenilgi, beraberlik futbolun doğasında var ama mücadele etmeden, formayı terletmeden sahayı terketmeniz kanıma dokunuyor. Önümüzdeki hafta Lig İkincisi Beşikaş'la Hüseyin Avni Aker Stadyumunda hemen sornasında da Lig Dördüncüsü Bursaspor'la deplasmanda karşılaşacağız. Bu iki maçta adam gibi mücadele etmezseniz, şehri sizin için cennet bahçesine çeviren taraftar, sokakta yürüdüğünüzde düşmanmış gibi bakacak sizlere, bilesiniz.

40 Puan topladığımız 2001-2002 Sezonunda, küme düşen Antalyaspor ve Çaykur Rizespor'dan yalnızca 3 puan fazla alarak Ligi 14. sırada tamamlamıştık. Aklımdan hiç çıkmayan bir video karesinde, minik bir Trabzonspor taraftarının Kaptan Hami'ye "Hami ağabey, küme düşmeyeceğiz değil mi?" deyişi geldi aklıma. Gözleri dolmuştu, ağlamaklı ses tonu şu an bile aklımdan çıkmıyor. Karşılık beklemeden seven, küçücük yüreğiyle konuşan o çocuk şimdilerde yetişkin bir adam olmuştur fakat aradan geçen 12 yılda gelinen noktanın vehameti aynı, hiçbir farkı yok o günden.

24 Şubat 2013 Pazar

Seri Sonu

Süper Ligde bundan sonraki haftaları hangi amaç uğruna harcayacağımızı belli edecek bir maçtı Mersin İdman Yurdu mücadelesi. İyi top oynamadan kazandık ve mağlubiyet serisine son verdik. Puan Tablosuna baktığımıza içimizi karartacak görüntü hala değişmiş değil. Güney ekibinin Süper Lig'e çıktığı günden beri bize zorlu maçlar yaşattığı gerçeğini gözardı etmeden değerlendirecek olursak, küme düşme ihtimali en yüksek olan 3 takımdan birini deplasmanda mağlup etmek önemlidir. Fakat Tevfik Sırrı Gür Stadyumunda sergilediğimiz futbol gelecek adına umut vermemiştir. Yukarıya doğru ivme kazanma adına önce Çarşamba günü Medical Park Antalyaspor'u Hüseyin Avni Aker stadyumunda, sonra da Pazartesi günü Kasımpaşa'yı deplasmanda mağlup etmemiz gerekecek.

Giray Bulak'ın hem Trabzonspor yönetimine hem de Şenol Güneş'e yanlış yaparak işleyen sürecin önemli bir parçası olmaktan çıkıp, Mersin İdman Yurdu'nun başına geçmesinin üzerinden çok zaman geçmedi. Akdeniz ekibi adına oldukça hareketli geçen bir transfer döneminden sonra 2.devreye iyi bir başlangıç yapıldı. Fakat elindeki kadronun yeterliliğine rağmen alınan olumsuz sonuçlar dün akşamki taraftar protestolarında olduğu gibi sezon sonunu görmeden Bulak'ı istifaya sürükleyebilir.

Evsahibi ekibin hocası Trabzonspor'un 'yumuşak' futbol anlayışını farketmiş olacak ki Murat Ceylan gibi sert oyunculardan kurulu bir 11'le sahaya çıktı. Serkan Yanık ve Mitrovic'de bu sert oyun planının diğer parçalarıydı. Murat Ceylan, Kamil Zayatte'den sonra Süper Lig'in en sert oyuncusu ve futbol oynamaktan ziyade oynatmamayı düşünen bir kafa yapısına sahip. Ancak Giray Bulak'ın bu felsefesi Tolunay Kafkas'ın önlem planına takılmıştı. Abdullah, Serkan, Mustafa ve Colman sahada bu sertliğe karşılık verdiler.

İYİ
Tolunay Kafkas'ın her ne kadar kendi kurduğu bir takım olmasa da oyuncuların en büyük sorununun mücadeleden yoksun futbol anlayışları olduğunu farketti. İyi oynamadan fakat iyi mücadele ederek kazandık. Mustafa Yumlu'nun hırslı, istekli oyun anlayışı, Sapara ve Paulo Henrique'nin tek devrelik iyi oyunları dikkat çekiciydi.


Kalede Onur risksiz, rahat bir maç çıkarttı. Önünde oynayan Mustafa ve Celutska'da birkaç pozisyon hariç hatasıza yakın bir performans sergilediler. Uzun zaman sonra forma şansı bulan Abdullah Karmil çok fazla sivrilmese de kötü değildi. Serkan ve Colman sertlik ve ilk müdahale anlamında başarılıydı fakat ofansif katkıları çok yetersizdi. Aykut Akgün, oyunu sertleştirmek, orta saha direncini artırmak için oyuna girmişti dakikalar 74'ü gösterdiğinde, fena da oynamadı.

KÖTÜ
Kafkas'ın gelişiyle birlikte uzun zamandır hasret olduğu formaya kavuşan Cech, maç eksikliğinden kaynaklanıyor olsa gerek kritik hatalarıyla rakibe ikram yapıyor. Zokora'nın kafası futbolda değil. Geçtiğimiz sezon takımı havaya sokan, ağabeylik yapan, hırsı ve mücadelesiyle fark yaratan adam gitmiş yerine umursamaz, sorumluluk almayan bir futbolcu gelmişti. Sezon sonuna kadar bu kötü istikrarını sürdürürse onu kadroda tutmanın hiçbir artısı olmayacaktır. Kendisine çekidüzen vermeli hem de bir an önce.

Tolunay Kafkas'ın 70. dakikadan sonra skorun üzerine yatması, rakibin 2.devre boyunca oyuna hükmetmesine seyirci kalması hiç hoş değildi. Oyun şablonu bizim adımıza kontraatağa elverişli hale geldiği anlarda Alanzinho ya da Volkan Şen hamlesini yapmaması onun hanesindeki eksiler oldu.

ÇİRKİN
Hakemlerin kötü yönetimi. Geçen hafta Fenerbahçe karşısında hakemlerin maç skorunu tayin edecek hatalarını izlemiştik. Bu hafta MHK tarafından görevlendirilen hakem triosu da bu hataları telafi etme yoluna gitmiş. Tolga Özkalfa çok net olmasa da takdir haklarını genelde Trabzonspor'dan yana kullandı. Böyle kritik bir maçta lehimize de olsa hiçbir hakem hatasının kabul edilebilir olduğunu düşünmüyorum. Türk Futbolunun başındaki kişiler gibi acilen Merkez Hakem Kurulu'nun da tamamının değişmesi gerek. Bahar yaklaşmışken, bahar temizliğe de şart oldu.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur **
Abdullah **
Celutska **
Mustafa ***
Cech *
Serkan **
Colman **
Zokora *
Sapara **
Olcan **
Paulo Henrique **

Sonradan Girenler
Dk. 74 Aykut *
Dk. 88 Halil ?
Dk. 90 Alanzinho ?

18 Şubat 2013 Pazartesi

Cehennemi Kundaklamak

Hakem üçlüsünün skora direkt tesir eden hataları, mimli bir hakemi maça tayin ederek niyetini belli eden Futbol Federasyonu, Volkan, Baroni ve Emre gibi futbolcuların rol yeteneklerini hesaba katarsak amaç belliydi; Cehennemi Kundaklamak!

Bu kumpasa ek olarak hala daha Trabzonspor formasının değerinden bihaber olan futbolcuların gamsız, mücadeleden yoksun ve bir o kadar amaçsız futbolları mağlubiyete çanak tuttu. Halbuki ne de güzel başlamıştı gece. Tribünler Bordo-Mavi yağmurluklarla bir karnaval yerini andırıyordu. Açılan ve açılmasına müsade edilmeyen pankartlar kimileri için yel değirmenlerine savaş açan Don Kişot'u andırsa da çoğumuz için taraftarın savaşmaktan yılmayacağının göstergesi gibiydi. Maçın başladığının farkında olmayan defans hattının kaçırdığı Sow'un vuruşu oyuncularımızı uyandırmış, İstanbul'un sarışınının koruduğu kaleyi ablukaya almıştık. Adrian'ın vuruşuyla önce geçmemiz gerekirken, ofsayt olan bir pozisyonda kalemizde golü gördük. İyi başladığımız maç bir anda tersine dönmüş, yediğimiz golle maç sona ermişti. Maçın geri kalanı gereksiz arka plan gürültüsünden ibaretti. Zira ne futbolcularımızın oyunu tersine çevirecek direnci ya da isteği ne de şansın yüzümüze gülmesi ihtimal dahilinde değildi. Sonuç 3-0 oldu, fark artabilirdi çünkü 2.golden sonra sahada hiç yoktuk. Fakat Aykut Kocaman'ın teknik yetersizliği rakibin bu fırsatı avantaja çevirmesinin önüne geçti.

Her ne kadar koşullar yeterli olsa da Türkiye Futbol Federasyonunun sahamızı 3-5 maç kapatmasına yetecek olaylar yaşanmadı bu akşam. Özellikle Volkan Demirel'in hemen önünde durduğu kale arkası tribünündeki taraftarları sinirlendirmek ve sırf Trabzonspor takımının ceza alması için Hollywood yıldızlarına nazire yaparcasına oyunculuk yapması, zamandan çalması dikkatlerden kaçmadı. Brezilyalı Baroni'nin de kaptanından farkı yoktu.

İYİ
Taraftarın Tolunay Kafkas'a ve takıma destek vermek için tribünleri doldurması. Her ne kadar biraz geç kalmış olsalar da yönetemeyen yönetimi istifaya davet etmeleri. Tolunay Kafkas'ın birileri gibi eğilip bükülmeden, yeri geldiğinde lafını sakınmadan paralı askerlere cevap verebilmesi.

KÖTÜ
Takımın tüm mevkilerine sirayet eden kötü futbol anlayışının artık hiç mücadele etmeyen, pasif, isteksiz ve hatta ruhsuz bir oyuna dönüşmesi. Her geçen hafta bir öncekini aratır oldu. Futbolcularımız tanınmaz halde, giydikleri formanın bir kumaş parçasından ibaret olmadığını anlamalılar. Tolunay Kafkas'ın bunu sert bir dille takıma anlatacağını, onları uyandıracağını umuyorum. Ama yedek kulübesinde kendi oyuncularına küfrettiği gibi değil. Ne diyeceğini bilmeyen adam küfreder, biz Tolunay o türde bir adam olarak tanımadık. Elindeki tüm oyuncuları denemesini makul bulduğumu geçen hafta söylemiştim, sezon sonuna kadar kiminle çalışıp, kiminle yolları ayıracağına karar verecektir. Gelecek sezon bambaşka bir yapılanmayla, uzun vadeli bir takım oluşturması kimseyi şaşırtmasın.

ÇİRKİN
Boğazımıza kadar battığımız kişiliksiz futbol bir yana özellikle bazı futbolcuların halı saha topçusu gibi keyfe keder oynaması. Takımın çabucak demoralize olması, oyundan düşmesi. Ve belki bunlardan daha kötüsü taraftarın bir kısmının en kötü senaryo fikrini ihtimaller arasına alması. Tüm bunların müsebbibi TFF'nin ve uzantılarının her yeni hafta yeni bir rezilliğe imza atması.

Çok sevdiğim bir yazar der ki; Bazı romanlar hayatı anlatır, bazı romanlarsa hayattır. Bizim için hayatın ta kendisi olan bir takımın, değil haftanın seyrini hayatımızın seyrini değiştirmesi kaçınılmazdır. Hal böyleyken destek olmak, umudumuzu yitirmemek ve hepimizde ama az ama çok bulunan Karadeniz İnadından örnekler sergilemek boynumuzun borcudur. Önce 6 kardeşinden uzakta, çoğumuzun aşina olduğu gurbet hastalığının pençesinde olan 7.Şampiyonluk kupasını sonra yenilerini müzemize kazandırmak için yılmadan, durmadan ilerleyeceğiz. Bizi büyük yapan da sürekli şampiyon olmamız değil, devamlı şampiyonluk için mücadele etmemiz değil mi zaten?


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Onur *
Celutska *
Giray *
Bamba ?
Cech ?
Serkan Balcı ?
Colman *
Yasin ?
Adrian *
Olcan Adın *
Janko ?

Sonradan Girenler
Dk. 46 Soner ?
Dk. 46 Alanzinho *
Dk. 72 Emre Güral ?