30 Aralık 2011 Cuma

Yine Yeni Yeniden

Otorite sadece bilinenler üzerinde kurulduğu için, tanımayanlar doğal düşmanlardır. * Türkiye Futbol Federasyonu'nun FİFA'ya üye olduğu 1923 tarihini kuruluşu olarak kabul edersek, 88 yılın en kötü Yönetim Kurulu ve Başkanı tarafından idare edildiği çıkarımına varabiliriz. İlk zamanlar meyilli diye adlandırdığımız Mehmet Ali Aydınlar ve ekibi, sonrasında bu sıfatla yetinmeyip taraf oldular. Süreç boyunca TFF ve güdümündeki PFDK bir elmanın iki yarısı gibi hareket etmekten çekinmediler. Son derece planlı bir şekilde seçilen yönetim kurulu üyelerinin yanında birilerinin maşası oldukları aşikar olan Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu üyeleri seçildikleri günden bugüne kadar aldıkları hemen hemen her kararda infial yarattılar. Aba altında sopa göstermeyi kendisine amaç bellemiş bu zümre için tehlike çanları çalıyor. Zira artık istifa sesleri daha gür çıkıyor. Galatasaray, Trabzonspor, Orduspor ve son olarak Bursaspor kulüplerinin açıklamaları köşeye sıkıştıklarını gösterir nitelikte.

Avrupa'nın en ağır şike cezalarına sahip olmakla övünen siyasi iktidarın aradan geçen 9 ayda bırakın ağırlığı, şike yapanları ödüllendirme boyutuna varan tutumu sürecin bugüne kadar tersine işlemesine neden oldu. Kişisel fikrim, Futbol Federasyonunun bir karar alma becerisinden yoksun olduğudur. Savcı Mehmet Berk'in, Pierre Cornu ya da Michel Platini'nin sahip olduğu duruştan yoksun olan bu güruhtan daha iyisi de beklenemezdi zaten. Küme düşme ve puan silme cezalarının sezon sonuna erteleneceğini, Şampiyonluk Kupasının esas sahibine teslim edilmesi içinse mahkeme sonucunun bekleneceğini düşünüyorum. Mehmet Ali Aydınlar'ın artık rutine bağlayan yanlışlarına ara ara müdahale etmeye görev belleyen UEFA geçtiğimiz günlerde Gianni Infantino'nun açıklamalarıyla müdahale etti. FİFA'nın yani futbolun temel kurallarını, üzerinden çıkartamadığı formaya göre yorumlayan bu kımıl zararlılarının akibeti hiç iyi olmayacak, tahmin edebiliyorum.

Trabzonspor Kulübünün ödediği maddi ceza bir yana, Sadri Şener'in aldığı hak mahrumiyeti cezalarının toplam süresi ortalama bir yerli teknik direktörün kulüp çalıştırma süresiyle yarışıyor. Yine, yeni ve yeniden ceza alacağı söyleniyor. Sizce de Sadri Şener aşağıdaki fotoğraftaki duruşuyla PFDK'ya malum mesajı vermiyor mu?



* Hakan Günday, Kinyas ve Kayra

28 Aralık 2011 Çarşamba

Küçük Dev Adam : Torric Jebrin

Bir futbolcu düşünün, 16 yaşındayken ülkesinin Ümit Milli takımının formasını giysin. 17 Yaşında, ülkesinin en gözde futbol kulübü olan Accra Hearts of Oak Sporting Club formasını terletirken, Afrika yeteneklerini keşfetmekte bir hayli yetenekli olan dev kulüp scoutlarının gözüne çarpsın. Real Madrid'in radarındayken, Atletico Madrid ve Arsenal'le idmanlara çıkan, akabinde Portsmouth ile 3 yıllık sözleşme imzalayarak dikkatleri üzerine çeken genç bir yıldız adayından bahsediyoruz. Sonrasında Portsmouth'un pilot takımı olan Zulte-Waregem'e kiralanmıştır. İngilizler memnun kalmamış olacaklar ki 2010 Aralık ayında Bucaspor'a imza atarak Türkiye'ye adım atmıştır.


Geçen sezon Süper Lig'de mücadele eden Bucaspor'un Trabzonspor ve Fenerbahçe ile yaptığı maçlarda ve Sivasspor'la Bucaspor arasında geçen küme düşme yarışı dolayısıyla izleme fırsatı bulmuştum Jebrin'i. Bucaspor takımının Abdülkadir ile beraber en dikkat çeken ismiydi. Çok yenekli bir futbolcu olduğundan kimsenin şüphesi yok. Fakat bu yeteneklerini kendi adına değil, takım oyununa kanalize ettiği için Alanzinho gibi benzerlerinden bir adım önde duruyor. 1991 Doğumlu, sakatlık problemi olmayan ve bonservis bedeli ödenmeden transfer edilen bir futbolcu için önemli bir transfer diyebiliriz pekala.

Adam eksiltme becerisi, kaliteli pasları, şut özelliği ve hızıyla öne çıkan bir isim. Şayet Şenol Güneş ondaki cevheri açığa çıkartabilirse, 5 yıllık sözleşmesi dolmadan çift haneli ve bol milyonlu bir rakamla Avrupa' ya satmak işten bile değil. Alanzinho'dan ne farkı var diyenleri duyar gibiyim. Öncelikle Alanzinho'dan çok daha güçlü. Yere iyi basıyor ve çabucak devrilmiyor, boy ve fizik dezavantajına rağmen ikili mücadeleden kaçmıyor. Alanzinho'dan çok daha iyi bir takım oyuncusu, gerekli yerde çalımı yapıp, peşisıra topu takım arkadaşına kazandırıyor. Yani Alanzinho'nun futbol topuyla olan tutku dolu aşkının yanında platonik bir sevda gibi kalıyor Jebrin'in futbol topu sevgisi. Şutları Oflu Ali'ninkilere nazaran daha sert ve daha isabetli. Kaleci çalıştıran antrenörlerden bile daha insaflı şut çeken Alanzinho'dan daha tehlikeli bir şutör.

2 Yıl öncesine kadar potansiyel bir Süperstar adayı olan Torric, yanlış transfer hamleleri ve muhtemel menajer oyunlarıyla bugün kendini gösterememiş bir yetenek olarak Trabzonspor'da şansını deneyecek. Henüz ülkesinde top koştururken alelacele İngiltere Premier Ligi'ni tercih etmiş olması, öncesinde Avrupa'nın orta düzey liglerinde kendisini ispat etmemiş olması onun kişisel hırsından kaynaklanan hatalar. Umarım eline geçmiş en önemli fırsat olan Trabzonspor formasının kıymetini bilir. Forma için savaşmazsa eski takım arkadaşı Sercan Kaya'dan farksız bir son bekliyor olacak onu.

25 Aralık 2011 Pazar

Trabzonspor Blog Ağı

Son yıllarda Dünya’da blog sisteminin hızla yaygınlaşması, çoğu insan için gazete sayfalarından ziyade internet bloglarını takip etmenin daha zevkli bir hale geldiği bu yeni ortamı hazırladı. Günlük gazetelerin tekdüze ve klişeleşmiş haber sunumlarından bıkan, futbolla ilgili bu kitlenin bir kısmı blog yazarlığı yaparken bir kısmı ise blogların sıkı bir takipçisi olarak özgün yazılara ulaşma imkanı buldu.

Trabzonspor taraftarının sosyal ağlara olan inanılmaz ilgisine karşılık Trabzonspor blogu yazan kişilerin sayısı ilk başlarda pek fazla değildi. Özellikle son birkaç yılda bu konuda da gözle görülür bir artış ve zenginlik ortaya çıktı. Bunu sadece arz/talep ilişkisiyle bağlamak yanlış olur. Çünkü ulusal yayın yapan birçok gazete, tv kanalı ve onların kalemleri, parayla, baskıyla ya da bizzat kirli işlerin içinde bulunduklarından dolayı Trabzonspor aleyhine haberler hazırladılar. Bu süreçte ulusal basında bırakın Trabzonspor’u savunmayı, objektif değerlendirmelerde bulunan yayın organlarının bile, bir elin parmağını geçmediği, yalnızca yerel basın ve blog yazarlarının objektif haberler yazdığına şahit olduk.

Bu dışlanmış, yalnız bırakılmış camiayı yine camianın hakkını hiçbir platformda yedirmemeye kararlı Trabzonspor taraftarı ayakta tutabilirdi. İşte salt bu emel için önceleri bir ya da iki tane diyebileceğimiz blog sitelerinin onlarcası yayın hayatına ve halen devam ediyor. Türk Futbolunun ilk ve tek büyük devrimini gerçekleştirip Anadolu’nun gururu olan Trabzonspor’u temsil eden yazarlar, internette son yıllarda yaşanan spor blogları devrimine yabancı kalamazdı.

Her geçen gün yeni bir blogun ortaya çıktığı günümüzde, sevdiği blogları takip etmek isteyen ya da henüz keşfedemediği yeni bloglardan bihaber olan Trabzonspor okurları için bir ihtiyaçtı Trabzonspor Blog Ağı. Bizzat Trabzonspor’u yazanlar tarafından kurulmuş ve okumak isteyen herkesin kolaylıkla Trabzonspor yazılarına ulaşabileceği bir uzaktan kumanda görevi görmesi hedeflenmiştir.

Herhangi bir ticari kaygı taşımayan, izinsiz içerik paylaşmayan, asıl amacı hit toplamak değil Trabzonspor Blogları için hit dağıtmak olan bu oluşuma dahil olmak isteyen her blog yazarına kapımız açıktır. Sizde bizler gibi güçlülerin iktidarına karşı Trabzonspor’u savunuyorsanız aşağıdaki sosyal platformlardan oluşumumuza destek verip, bize katılabilirsiniz:

Trabzonspor Blog Ağı Facebook

Trabzonspor Blog Ağı Twitter

23 Aralık 2011 Cuma

Burak Yılmaz Ordu'ya Patladı

8 Maçtır kazanamayan, beklentilerin çok altında kalan bir takımın çıkış maçı bol gollü bir galibiyetle beraber gelir genelde, futbolun kendini tekrar eden güzelliklerinden biri de budur. Süper Lig'in en dirençsiz takımlarından birini kendi evinizde konuk ediyorsanız bir patlama maçı olması kaçınılmazdır. İlk devrenin tamamında beklentilerin altında kalan Trabzonspor'da sezonun en sansasyonel çıkışını yakalayan ve geçen sezonki yükselişini perçinleyen Burak Yılmaz gerçeği dün Avni Aker'de yine Deja Vu yaşattı sevenlerine.

Rakip, sezona bomba gibi bir başlangıç yapmış, kulüp başkanlarının -gerçekçi olmasa da- 5 yıl sonunda hedeflediği Süper Lig şampiyonluğu için iyi bir temel atmıştı. Fakat akabinde iyi futbola rağmen yitirilen şanssız puanlar onları hedeflerinin çok gerisinde bırakmıştı. Türk Futbolunun gerçeklerinden biri olan başarısızlığın suçunu ilk olarak Teknik Direktörde arama hastalığı Ordu semalarında tekrardan görülmüş, çok yanlış bir tercih yapılarak Metin Diyadin'in görevine son verilmişti. Süper Lig tecrübesi olan kurt hocalar dururken (Bkz. Yılmaz Vural) yüksek bir maaş ve yine yüksek beklentilerle getirilen Hector Raul Cuper bana kalırsa çok yanlış bir seçimdir. Mallorca'yı Kupa Galipleri Kupası finaline taşıdıktan sonra Valencia'ya tarihinin en başarılı sezonlarını yaşatan Cuper 10 yıldan fazladır sermayeden yiyen bir hoca. Valencia'dan sonra geçen 10 yılda çalıştırdığı 10 takım bu istikrarlı başarısızlığın en büyük delili.

Trabzonspor'a gelince, ilk devre boyunca oynadığı 17 maçta, dünkü Orduspor maçıyla birlikte yine Avni Aker'de oynadığı Kayserispor maçında güzel futbol oynadı. Her iki maçta bol pozisyon, kaçan fırsatlar ve maçı isteyen bir Trabzonspor vardı sahada. Takım isteyince dört bir yandan saldırıp sonuç arayabiliyor demek ki. Fakat, şuursuzca saldıran takımlar ki Orduspor, Ankaragücü buna örnek olarak verilebilir, defansif güvenliği bir kenara bıraktıklarından, Burak Yılmaz'ın sahne almasına yardımcı oluyorlar. Dünkü maçta Burak Yılmaz'ın etkili olmasının sebebi rakibin gerekli tedbirleri almayıp, onu iyi marke edememesidir. Halil'in ofansif katkı veremediği bir düzende, gol bulma şansımız yalnızca Alanzinho'nun kişisel becerilerine ve oyuna girerse Volkan'ın kanat bindirmelerine kalıyor haliyle. Çünkü sahaya iyi yerleşen her takım, Burak Yılmaz'ı kontrol edebilir ve ona atılan uzun toplara önlem alarak Trabzonspor'un gol yollarını kesebilir. İşte bu yüzden Burak Yılmaz'ın geçen sezon Umut Bulut'la yaptığı ortaklığa benzer bir şablonda sahaya sürülmesi gerekiyor. Bu nedenle de kimsenin tartışmayacağı kalitede bir santrafor, dikkatinizi çekerim forvet değil santrafor transferi şart oğlu şarttır. Böylelikle Burak Yılmaz arzuladığı boş alanları bulabilecek, santraforun ona indirdiği ya da koşularıyla defansı yanına çerekerek ona yarattığı boş alanlarla alternatifli bir hücum şablonuna sahip olacağız.

Dünkü maçta sahaya çıkan 11'in tamamı başarılı iken oyuna giren 3 ismin tamamı başarısızdı. Büyük beklentilerle transfer edilen Sapara ve Paulo Henrique'nin saha içinde birbirleriyle tartışmaları sinirlerin daha da gerilmesine neden oldu. Şenol Güneş gibi sakin yapısı olan bir teknik direktörün bile rest çekerek, bu ikiliyi hedef göstermesi iplerin kopma nokasına geldiğini bizlere gösteriyor esasen. Onun dışında şans bulan ve iyi değerlendiren Mustafa Yumlu'nun pozitif performansı, rakip takım oyuncularının 90 dakika boyunca tek bir gol pozisyonuna bile girememiş olmaları bizim adımıza gayet sevindirici gelişmeler. Halil'in Schalke'de ki günlerine nazire yaparcasına attığı klas gol ve Alanzinho'nun yükselen performansını da unutmayalım.

Trabzonspor, Sir Şenol Güneş önderliğinde ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde beklentilerin çok üzerine çıkarak başarılı olmuştur. Digiturk'ü zarardan kurtarmak için icat edilen Playoff en çok Trabzonspor'u etkilemiş, zaten Şampiyonlar Ligi nedeniyle 3 günde bir maç yapan Trabzonspor'un ligdeki maçlarına daha yorgun çıkmasına sebebiyet vermiştir. İkinci devrenin özellikle başında Zokora'nın uzunca bir süre Afrika Uluslar Kupasında olacak olması, Barış Özbek'in sakatlığının henüz geçmemesi ihtimaline karşı o bölgeye de bir takviye gerekebilir. Bu aralar adı sıkça Trabzonspor'la geçen Hürriyet, sertliği ve mücadeleci yönüyle o bölgeyi toparlayabilir. Türkiye Kupası elemeleri ve Avrupa Ligi'nde oynayacağımız PSV maçlarıyla beraber ligdeki diğer rakiplerimize nazaran daha çok maç yapmış olacağız yine. Az ama öz, nitelikli transferler, Mithat Halis'in yönlendirmesinde kalınmadan alınacak oyuncular faydalı olacaktır.

Bu başarılı hocayı mutlu edecek, direkt ilk 11'de başlayacak meziyetlere ve tecrübeye sahip bir santrafor ve stoper transfer edilirse eksiğimiz kalmayacak. Gözümüzü kapayıp, Fransa orta sıra takımlarından siyahi bir santrafor ve yine siyahi bir stoper alalım, zarar edersek ben burada olacağım. Belki de Trabzonspor camiası için en güzel yeni yıl hediyesi bu olur.

Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin **
Mustafa Yumlu ***
Glowacki ***
Celutska ***
Cech ***
Serkan Balcı **
Adrian **
Zokora **
Alanzinho ***
Halil Altıntop ***
Burak Yılmaz ****

Sonradan Girenler
Dk. 67 Volkan Şen *
Dk. 79 Sapara ?
Dk. 83
Paulo Henrique ?

20 Aralık 2011 Salı

Takke Düştü Kel Göründü

Mahmut Özgener'in koltuğu alelacele terkedip, Federasyon başkanlığı seçimlerinin ağır topu Mehmet Atalay'ın adaylıktan vazgeçmesi, pimi çekilmiş bombayı kucağında bulan Mehmet Ali Aydınlar ve ekibinin hazırlıksız yakalanmasına neden olmuştu. Olayın bu kadar vahim olduğunu bilen herhangi bir spor adamı o koltuğa talip olmazdı zaten. Buraya kadar her şey normal, peki ya sonrası?

Federasyonun seçim süresince her ne kadar demokratik bulmasam da her yönetim kurulunda ülkenin büyük takımlarını temsilen kişiler bulunur, ama az ama çok. Burada Türkiye Futbol Federasyonu başkanı Mehmet Ali Aydınlar, İstanbul takımlarının isteklerine koşulsuz evet derken, Trabzonspor'un yollamak istediği tek isme -haksızlığa tahammül edemez diye- hayır yanıtını verdi. Zaten PFDK ve Tahkim Kurulu İstanbul takımlarının güdümündeyken, TFF yönetimi de onların gönüllerince at koşturabilecekleri bir yer oldu.

3 Temmuz'da Şike Skandalının patlak verdiği günden bugüne süreci yönetemeyen, yönetmeye çalıştığı zamanlarda ise sürekli başka kurum, kuruluş ya da kişilerin tesiri altında kalan Mehmet Ali Aydınlar için söylenebilecek tek şey var; Hayal Kırıklığı. İlk günlerde üzerinden hala çıkartamadığı Fenerbahçe formasının kutsallığından olsa gerek, Fenerbahçe camiasının travma durumundaki tepkilerinden etkilenerek yanlış kararlar almış, sonrasında bu kararlardan geri dönme cesaretini gösteremeyerek başka hatalar yapmıştır. Akabinde para derdine düşmüş Digiturk'ün baskılarına dayanamayarak, kendisinin bile inanmadığı Playoff sistemini getirdi. Kararı tek başına ve demokratik olmayan bir şekilde aldığı aşikar gibi gözükse de perdenin arkasında Digiturk vardı.

Şike Skandalından en çok etkilenmesi beklenen takım olan Fenerbahçe'nin -kağıt üzerinde- play off'dan en çok nemalanacak takım olması düşünülüyordu. Hem Digiturk'e hem de gönül verdiği renklere hizmet ediyor Türkiye Futbol Federasyonu başkanı. Çünkü skandalın etkisiyle sezona kötü başlayacak olan Fenerbahçe'nin ilk 4'e girmesi süpriz olmazdı. Böylelikle şampiyonluk şansı kötü başlayan bir sezona rağmen hep devam edecekti. TFF Yönetimi, 4 Büyük kulüp arasında deplasmanlara misafir takım seyircisinin alınmaması yönündeki talebini zorla kulüplere kabul ettirerek, Türk Futbolundan daha ziyade kendi koltuklarını kurtarmaya niyetli olduğunu tekrardan tescil ediyordu.

İddianame açıklanmadan önce, her şey çok açık, bir an evvel kararımızı vereceğiz diyen kişi, iddianamenin açıklanmasından sonra sezon sonunu bekleyeceğiz diyordu. Yine aynı şekilde Etik Kurulunun aldığı karara göre gereğini yaparız demesine rağmen Etik Kurulu kanaatlerini kamu vicdanının muhasebesine sunmaktan sakınıyordu. Bugün Bursaspor'un Uefa Avrupa Ligi'nde olmamasının tek sebebi Mehmet Ali Aydınlar'dır. Çünkü kararı ancak UEFA'nın baskı ve diktesiyle alabilecekti takım listelerinin kesinleşmesine 1 gün kala üstelik.

Türk Spor tarihinin en büyük skandalının yine Türk Spor tarihinin en kötü Federasyonu tarafından yönetiliyor olması büyük şanssızlık. Takke'nin düşüp, kelin göründüğü bu nahoş ortamda Mehmet Ali Aydınlar'ın yapacağı en doğru iş istifa etmek olacaktır. Şimdiye kadar başta Digiturk olmak üzere, Fenerbahçe Yönetim Kurulu, Michel Platini, Pierre Cornu gibi isimlerin tesirinden çıkamayan Aydınlar'ı, Türk toplumunun vicdanı adına istifaya davet ediyorum. İnsanlar hata yapabilir ama hatadan dönmek büyük bir erdemdir. Türk futbolun adına bu fedakarlığı çok görmeyeceğini ümit ediyorum.

18 Aralık 2011 Pazar

Huzurlarınızda Türk Hakemliğinin Medar-ı İftiharı

Şampiyonlar Ligi'nde ve Uluslararası arenada üst düzey maçlar yönetse dahi, Türkiye Süper Liginde yönettiği her maçta verdiği yanlış kararlarla dikkat çeken Cüneyt Çakır'a tanınan gereksiz tolerans bugün sahadan puansız ayrılmamıza neden oldu. UEFA'nın gözde hakemlerinden biri olmasının getirdiği kibrini, maç yönetimine yansıtmasıyla sonuca direkt etki ediyor ve yönettiği her maçta bir takımın canının yanmasına sebebiyet veriyor Türk Hakemliğinin Medar-ı İftiharı. İşte bu yüzden Cüneyt Çakır benim gözümde elit hakem şöyle dursun, pelit ağacı bile olamaz. Çünkü Avrupa'da yönettiği maçlarla Süper lig'de yönettiği maçlara aynı şekilde konsantre olmuyor.

Maça çok kontrollü, akıllı başladı Trabzonspor. Çocuklar azimliydi, 90 dakika boyunca iyi de mücadele ettiler. Beklediğimiz, arzuladığımız ve bu sezon yalnızca 2 maçta görebildiğimiz iyi futbol yoktu yine sahada. Elindekiyle yetinmeyi belki de en iyi bilen taraftar olan cefakar Trabzonspor taraftarı için yenilgiden ziyade takımın iyi mücadele etmesi yeterliydi. Halil Altıntop'un duran topta tutması gereken adamı savunmamasının getirisi ağır oldu takıma. Belki de hiç gol olmayacak maçta, yoktan var etti golü. Bir nevi armağan etti rakip takıma. Top genelde aşırı motive olmuş taraftarının da muazzam katkısıyla birlikte Fenerbahçeli oyuncuların kontrolündeydi.

Kalede son haftalardaki formsuzluğunu sürdüren Tolga Zengin başarılı değildi. Yediği goldeki kararsızlığı, çıkıp rahatlıkla kontrol edebileceği topu önde beklemesi hatalı bir gol yememize neden oldu. Halil Altıntop kadar kabahatliydi golde. Sol kanatta Cech, sağda Celutska oldukça azimliydi. Celutska rakibin en tehlikeli silahı Stoch'u gayet iyi durdurdu. Aynı şekilde Cech, Halil'in de yardımıyla ülkenin en iyi sağ kanat ikilisi olan Mehmet Topuz / Gökhan Gönül ikilisinin çok etkili olmasını engelledi. Giray, Trabzonspor'un açık ara en iyisiydi. Tek başına savaşını verdi, partneri Glowacki'ye nazaran daha etkiliydi. Yanında daha seri, hızlı ve topu oyuna hızlı sokan bir partner bulduğunda daha başarılı olacaktır. Tabi, kafa vuruşlarına çalışması şartıyla. Hemen hemen her maçta rakip kale önünde bir kafa vuruşu yapıyor ama hiçbirinde meşin yuvarlak kaleyi bulmuyor. Burak'la beraber kafa vuruşu mesaisi yapmalılar.

Colman ve Aykut ön libero mevkisinde görev yaptılar. Colman iyi günlerinden birinde değildi. Kötü pas tercihleri, top kayıplarıyla dikkat çekti. Aykut ise yine idareten oynuyordu. O çok methedilen sert şutlarından eser yoktu. Bu kadar şans bulmuşken kendini gösterme fırsatını tepiyor olması çok üzücü. Serkan Balcı tam formunu buldu derken düşüşe geçti. Onun geçen sezonlardaki performansını özlemiyor değilim. Sanırım yaşı kemale erenler listesine eklenmek üzere. Alanzinho aldığı toplarla takımı alevlendirecek atakları başlatan adam oldu. Ama takımın genelinde olduğu gibi son paslarda sürekli Burak Yılmaz'ı bulma isteğiyle top kayıplarına imza attı.

Halil, yediğimiz goldeki payıyla maçın sonucuna direkt etki etti. Onun haricinde çok iyi mücadele etmesine rağmen, gereksiz çalım yapma isteğiyle ataklarımızın olgunlaşmasını engelledi. Aldığı her topta rakibi karşısına alıp geçmeye çalışmasa çok daha faydalı olacaktır. Çünkü defansif olarak gerçekten yararlı oluyor. Sonradan oyuna giren Adrian çok fazla insiyatif almasa dahi fena gözükmedi. Paulo Henrique'nin sahada 20 dakika gezindiğini ele alırsak, başarılı bile sayılır. Burak Yılmaz günün hayal kırıklığıydı. Devre arasında iyi hazırlanması gerekiyor, takıma faydadan çok zarar vermeye başladı çünkü. Tek forvet değil de sağlam bir santraforun yanındaki sağ forvet gibi oynaması onun performansını artıracaktır.

Takım olarak ilk devrenin tamamında en fazla maç oynamış, hiç dinlenme fırsatı bulmamış olmamız, almamız gereken puanın 10 puan altında kalmamıza neden oldu. Seri, topu oyuna sokacak kadar top tekniğine sahip bir stoper (Bkz. Dany Nounkeu) ve geçtiğimiz sezon Bursaspor'da forma giyen Kenny Miller tarzı bir santrafor birçok sorunumuzu çözecektir. Düşünüyordum da, kararlarında hak ve hukuk gözeten şöyle 3-5 hakem transfer etme şansımız olsaydı da hiç fena olmazmış aslında.


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin *
Giray Kaçar **
Glowacki *
Celutska **
Cech **
Serkan Balcı **
Colman **
Aykut *
Alanzinho **
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 65 Adrian *
Dk. 71 Paulo Henrique ?

15 Aralık 2011 Perşembe

Elde Var Hayal Kırıklığı

Üstüste alınan kötü sonuçların ardından, bir çıkış maçı olarak görüyodu camia Gençlerbirliği mücadelesini. Rakip hiçbir deplasmanda 3 puanı hiç birarada görememişti nihayetinde. Avni Aker stadyumunda bu tekerrür eder diye düşünenlerin oranı hiçte azımsanacak gibi değildi. Lakin futbol kağıt üzerinde çizilenden çok daha fazlasıydı ve sahada mücadele etmeden kazanılmıyordu. Ummadığımız, hiç beklemediğimiz bir mağlubiyet aldık Ankara'nın Kırmızı-Siyah'lı takımına karşı. 15 Maç sonunda epi topu 21 puan toplayıp, ligin 10.sırasına yerleşmiş olduk böylece.

Takımını, ilk yarıda oynanan berbat futbola karşı 90 dakika boyunca hiç susmadan destekleyen cefakar Trabzonspor taraftarı bundan daha iyisini hakediyor. Trabzonspor'un daimi kurtarıcısı, her sıkıntılı durumda ilk başvurulacak kişi Şenol Güneş'de öyle. Gençlerbirliği'nin sezon başından beri bir standardı var ve buna göre oynuyordu. Pozisyon alma becerisi yüksek ve tamamı takım oyununa yatkın oyunculardan kurulu bu takım iyi savunma yapıyor. Rakip hücuma çıkarken topu kaptırdığında ise Hurşut gibi hızlı oyuncularla çabucak pozisyona girip gol bulabiliyordu. Buldukları bu gol maçın geri kalanında arkaya yaslanmalarına neden olsa topladıkları 22 puan onların taktiğinin başarılı olduğu gerçeğini tasdik ediyordu. Dün bir kez daha bu senaryonun hayat bulduğu film tekrar etti Avni Aker'de.

Gollerde kalecimizin yapacağı pek bir şey yoktu çünkü toplar uzanılmayacak köşeyi buldu her seferinde. Giray ve Glowacki, Herve Tum karşısında aciz duruma düştüler. Hemen hemen her pozisyonda Tum topu iyi sakladı, ilerlemiş yaşına rağmen hava toplarında rakiplerine üstünlük kurdu. Amatör futbol kulüplerinin maçlarında bile zor rastlanacak kademe hataları yaparak rakibin her seferinde tehlikeli pzoisyonlara girmesine çanak tuttular. Celutska'nın 2 maçtır devam eden düşüşü bu maçta dibi buldu. Onu hiç bu kadar etkisiz görmemiştim. Serkan yine çabaladı fakat takımın genelinde hakim olan ölü toprağı etkisinden sıyrıldığını söyleyemeyiz.

Colman ve Aykut'un kötü pas tercihleri, kısa paslardaki isabet oranı skorun bizim lehimize gelişmesinin önüne geçti. Colman'ın ortası yok, bunu daha önce defalarca söylemiştik. Çok sırıtıyor, takımı baltalıyor. Aykut ise hayal kırıklığı yarattı. Ondan böylesine önemli bir maçta daha fazla risk alıp kendisini göstermesini beklerdim ama yanılmışım. İdare etmek istedikçe daha da kötü oynadı. Halil ve Volkan Şen çok verimsizdi. Her ikisi de topla oynamayı seven oyuncular fakat çalım atma heveslerini -en azından- net pozisyonlarda rafa kaldırmalılar zira takıma zarar veriyorlar.

Alanzinho, oyuna sonradan giren Adrian'la beraber sahanın bizim adımıza en verimli ismiydi. Topu ayağına her alışında rakiplerini eksiltip, doğru tercihlerle hücuma çıkmamızı sağladı. Dün kü maçın bizim adımıza belki de tek umut verici noktası Alanzinho'dur. Fenerbahçe maçında Yobo ve Serdar'dan oluşan stoper ikilisi karşısında ondan verim alabiliriz. Henrique'de bir şeyler hep eksik. Bir forvet oyuncusunda bulunması gereken belki de en önemli özellik olan top tutma becerisini ya unuttu ya da ondan bu beceri hiç varolmadı. Belçika ligindeki zayıf savunma anlayışından olsa gerek aldığı her topta rakibi geçmeye hevesleniyor ve her seferinde topu kaybediyor. Bu haliyle yedek kulübesinden öteye geçemez. 65.Dakikada oyuna giren Pawel Brozek'in 25 dakikada ne yaptığını ya da yapmaya çalıştığını anlamadım, anlayan biri varsa bana anlatsın bir zahmet.


Tüm bu değerlendirmelerden ötede, yönetimin menajer Mithat Halis'in yönlendirmesiyle transfer ettiği futbolcuların bende oluşturduğu hayal kırıklığından bahsetmek istiyorum müsadenizle. Aşağıda sezon başında ve geçen sezon devre arasında transfer ettiğimiz futbolcuların, Transfermarkt.de isimli web sitesinden alınmış transfer bedellerini göreceksiniz. Ödenen Para (+Oyuncun Maaşı) / Takıma katkı değerlendirmesini sizlerin insafına bırakıyorum;

2010-2011 Devre Arası

Pawel Brozek - Wisla Krakow : 2.000.000
Arkadiusz Glowacki - Wisla Krakow : 900.000
Piotr Brozek - Wisla Krakow : 800.000

2011-2012 Sezon Öncesi

Adrian Mierjezewski - Polonia Warsaw : 5.250.000
Paulo Henrique - Desportivo Brasil Ltda : 3.750.000
Volkan Şen - Bursaspor : 3.600.000
Aykut Akgün - Karşıyaka : 625.000
Robert Vittek - Ankaragücü : 600.000
Marek Sapara - Ankaragücü : 200.000
Secan Kaya - Bucaspor : 125.000



Oyuncularımızın Değerlendirmesi

Tolga Zengin *
Giray Kaçar *
Glowacki *
Celutska *
Serkan Balcı *
Colman *
Aykut *
Alanzinho ***
Paulo Henrique *
Volkan Şen *
Halil Altıntop *

Sonradan Girenler
Dk. 46 Adrian **
Dk. 65 Pawel Brozek?

11 Aralık 2011 Pazar

Hakedilmiş Mağlubiyet

Bugün maç boyunca kötü oynamış, sahaya heyecan yansıtmamış, pozisyona girmekte zorlanmış takımımızın hak ettiği neticeydi 3-0. Adalet yerini buldu diyebiliriz. Avrupa kupalarındaki mücadelemizin Şubat'ın 16'sında başlayacak olması uzunca bir süre lige odaklanmamızı gerektiriyordu. Lakin sezon başından beri kötü futbol ama iyi mücadeleyle ayakta kalmaya çalışan Şenol Güneş'in talebeleri bugün kötü futbolun yanına kötü mücadele azmini de ekleyince farklı mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

Bugün sahada mücadele eden, sonradan oyuna giren 3 oyuncumuz da dahil toplam 14 Bordo-Mavili futbolcu vasat bir performans bile gösteremediler. Kupada eşleştiği Süper Lig ekibine karşı onur mücadelesi veren 3.Lig takımı gibi acemice oynuyordu. Kaybedilen topların, gereksiz ve bencilce yapılan çalımların ve belki de hepsinden de kötü olan 'yılgınlığın' getirdiği bir perişanlık hali vardı futbolcuların üzerinde.


Böylesine mahkum oynanan futbolun ardından hakemleri konuşmak her ne kadar yenilgiye kılıf uydurma çabası gibi gözükse de, Kuddusi Müftüoğlu'nun Melo'nun kendini Holywood yıldızlarından hallice yere bırakışının etkisiyle gösterdiği Kırmızı Kart oyunun kırılma anı oldu. Zokora tatlı sert futbolu seven bir futbolcu, buna lafım yok ama orada bilinçli yapılan bir hareket yok, kaldı ki yumrukdan ziyade el teması var hava topunda. Çok ucuz bir kart oldu ve Trabzonspor'un zaten tükenmekte olan barutunu tümden bitirdi.

Futbol adına söylenebilecek olumlu herhangi bir şey yoktu evsahibi takımda, rakip akıllı ve çok pas yaparak oynadı. Liderle aramızdaki puan farkı 10'a çıktı bu akşam. Telafisi elbette var ama en azından mücadele eden bir takım izlemeyi istiyordu bugün Avni Aker stadyumu dolduran cefakar Trabzonspor taraftarı. Çarşamba günü oynayacağımız Gençlerbirliği maçına önemli rotasyon değişiklikleriyle çıkacağına eminim Şenol Güneş'in. Süper Lig yarışına, en azından Şampiyonluk playofuna 4.kontenjandan girerek dahil olmamız için kalan 3 maçta puan kaybetmemiz gerekiyor. Sorulması gereken soru ise şu; Toplamda 7 Milyon Euro'ya mal olan Adrian ve Paulo Henrique ilk devre biterken takıma ne katkı verdiler?


Oyuncularımızın Değerlendirmesi

Tolga Zengin *
Giray Kaçar **
Glowacki *
Marek Cech *
Serkan Balcı *
Colman *
Zokora *
Adrian *
Paulo Henrique *
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 59 Aykut *
Dk. 72 Celutska ?
Dk. 82 Alanzinho ?

8 Aralık 2011 Perşembe

Gönlü Zengin

İlk kez katıldığı Şampiyonlar Liginde 7 puan toplayıp, şanssız bir şekilde 3.lükle yetinen Trabzonspor'u bize yaşattığı heyecandan ötürü kutluyorum. Avrupa Ligi grupları için Athletic Bilbao'u ağırlayacağı rövanş maçından hemen önce tebliğ edilmişti bize Şampiyonlar Ligi. Sizin yeriniz Devler ligi denilmişti. Hazırlıksız yakalandık evet ama Ay-Yıldız'ı başarıyla temsil ettik, her maçta formanın hakkını vererek. İtalyan devine, yeryüzünde futbolla ilgilenen hemen hemen herkesin kadrosundaki birçok ismi ezbere bildiği Ranieri'nin öğrencilerine iki maçta da kök söktürdük, futbol dersi verip 4 puan aldık ama yetmedi. İtalyan işi bir kumpasın içinde bulduk kendimizi. Halbuki o kadar hazırlanmıştık ki zafere, üstümüzdeki formalarla, maçın bitiş düdüğüyle birlikte dinmek bilmeyecek zafer nidalarıyla. Fakat olmadı, Milano'dan gelen son dakika golü hevesimizi kursağımızda bıraktı.

Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çekeceğimizi düşünenler son dakikaya kadar tur şansı olan bu takıma saygı duymayı öğrendi dün gece, bir kez daha. Şimdi ise daha uzun ve meşakkatli bir yol var önümüzde; Uefa Avrupa Ligi. Nispeten daha zayıf takımlarla eşleşme ihtimalimiz var ama kura şansı denen şeye aşina olmadığımız için Mancester United ve ezeli rakibi Mancester City bize gülümsüyor gibi. Nevzat Aydın bey, grup kuraları öncesinde yaptığı totemin bir benzerini yapmalı ki bu takımlara rakip olmayalım, erken havlu atarız.

Dün inanmış, varını yoğunu ortaya koyan, terinin son damlasına kadar mücadele eden bir Trabzonspor vardı sahada. Kaptanları önderliğinde çok iyi savaştılar. Kötü futbol oynadığımız gerçeğini gözardı etmememiz gerekiyor elbette. Şampiyonlar Ligi'nde iç sahada galip gelemeyen bir takımın üst tura çıkması pek görülen bir şey değildir, dün bu gelenek yine tekerrür etti. Avni Aker stadyumunda kazanacağımız 1 galibiyet bizi üst tura çıkartmaya yetecekti. Kısmet değilmiş.

Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız 6 maçta en dikkat çeken isim şüphesiz Tolga Zengin'di. Dün yine fazla mesaideydi kendisi. Didindi, durdu. Takım arkadaşlarını hırslandırdı, takımın gol yememesinin tek sebebi bizzat kendisidir. Tolga'nın önünde stoper mevkisinde mücadele eden Giray-Glowacki ikilisi de görevini iyi yaptı. Serkan gününde değildi, gereksiz top kayıpları yaptı. Krampon seçiminden olsa gerek birkaç pozisyonda yere düştü. Cech, Tolga'dan sonra sahada bizim adımıza en faydalı isimdi diyebiliriz. Tecrübesiyle bu takıma çok şey katıyor. Hazard'ı ve rakip sağ kanadı sıklıkla kullanan Lille oyuncularını iyi durdurdu. Celutska'yı pek izleyemedik, yerini erkenden Adrian'a bıraktı.

Colman pek efektif değildi, Zokora da öyle. Aldığı Sarı Kart Avni Aker'deki ilk Avrupa Ligi maçını tribünden izleyecek olmasına neden oldu. O kalibrede bir oyuncuya yakışmayacak derecede saçma bir hareketti yaptığı. Alanzinho durgun günlerinden birini oynuyordu dün gece, kendini hiç gösteremedi. Halil Altıntop yine çok savaştı, mücadele etti ama tıpkı Burak gibi ofansif olarak hiçbir varlık gösteremediğimiz maçlardan biriydi. Dolayısıyla defansif anlamda verdiği önemli katkıdan başka bir şey katmadı takıma. Sonradan oyuna giren Adrian topu ayağında iyi tuttu fakat beklenen seviyeye gelmediğini de ne yazık ki söylememiz gerekiyor. Paulo Henrique oyunda kaldığı süre boyunca çok istekliydi. Aslında bu arzusu, şenol Güneş'ten sonraki maçlar için forma istediğinin açık bir ispatı gibiydi. Bence bir şansı hakediyor, kumaşı kaliteli. Süper Lig'in en formda golcüsü malesef Şampiyonlar Ligi'ni gol bulamadan tamamladı. Umarız kendini Uefa Avrupa Ligine saklıyordur. Çünkü ona ve gollerine orada daha çok ihtiyacımız olacak.

Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ****
Giray Kaçar ***
Glowacki ***
Marek Cech ***
Celutska **
Serkan Balcı **
Colman **
Zokora ***
Alanzinho *
Halil Altıntop ***
Burak Yılmaz **

Sonradan Girenler
Dk. 33 Adrian **
Dk. 65 Paulo Henrique **
Dk. 90 Mustafa Yumlu ?

7 Aralık 2011 Çarşamba

Işık Var Mı? Yak Biraz!

Türkiye Futbol Federasyonu'nun, Türk Futbolunu hunharca katlettiği bir akşama daha tanıklık ediyoruz. Sezonun Türk futbolu açısından en değerli maçının olduğu güne, İstanbul'un iki süslü takımının maçını koyarak taraf olduğunu bir kez daha tescil etti aslında. Trabzonspor'un mücadele ettiği 7 başlı canavarın kafaları kopartmakla bitmiyor, yeniden türüyor. Buna her geçen gün gözlerimizle şahit oluyoruz.

Önce Portekizli, sonra sırasıyla İspanyol, İtalyan, Rus ve son olarak Fransız olanların kendi maçlarından çok bekledikleri bir maç oynayacağız bu gece. Rakip zorlu mu zorlu. İnanılmaz gol ayaklarına, pire gibi hızlı futbolculara sahipler. Bizimse, kendi ülke federasyonunun ve basınının bile görmezden geldiği, maç başlamadan mağlup ilan ettiği bir ortamda bile asla pes etmeyen bir mücadele azmimiz var. Tek başına yeterli olur mu? Belki yetmeyebilir.

Belki de bu gece tüm hayal kırıklıklarımızdan daha büyük bir felaket bizi bekliyordur, kimbilir? Bizim Şampiyonluk hasretimiz 27 yıl sürmedi mi? Bu hasrete rağmen, tüm sıkıntıları sineye çeken cefakar taraftarımız en kötü gününde takımının yanında olmadı mı? Bugün nasıl umutluysak, yarın skor ne olursa olsun umutlu olacağız. Çünkü Trabzonspor demek, menzile değil yola sevdalı insanların gözünden sevmek demektir.

Herkesten çok, belki saha kenarında oturan Şenol Güneş'ten bile daha çok sorumluluk düşüyor Burak Yılmaz'ın omuzlarının üzerine. 2 Maçtır boş geçiyor, 3.maça imzasını atmaması için hiçbir sebep yok. Hem Allah'ın hakkı 3 değil midir? Görevden alınma pahasına, Trabzonspor sevdası için vaaz veren Fanatik İmamın memleketi değil mi Trabzon? Elbette inanıyoruz hem Burak Yılmaz'a hem de taşıdıkları formanın hakkını verecek diğer Bordo-Mavili futbolcularımıza.

Ben yine de sana sorayım Burak.
Işık var mı?
Yak biraz...

3 Aralık 2011 Cumartesi

Olaya Fransız Kaldık

Fenerbahçe'nin lig sonuncusu Ankaragücü'nü kendi saha ve seyircisi önünde yeneceğini varsayarsak, daha 13. hafta sonunda liderle aramızdaki puan farkı şimdiden 7'ye çıkmış olacak. 13 Maçın yalnızca 5 tanesini kazanmış bir takımı başarılı sayamam. Dağılmış bir takımdan yeni bir ekip oluşturmaya çalışıyoruz, bu geçiş elbette ki sancılı olacak. Fakat sahada giydiği o kutsal formanın, Dozer Cemil'in formasının hakkını veremeyenleri gördükçe içim acıyor doğrusu. Milyon dolarlarla transfer edilen, beklentileri bir türlü karşılayamayan ve bir o kadar da maaş alan futbolcuları Anadolu'yu, sade vatandaşı temsil eden bir kulüp taraftarı olarak kendime kabullendiremiyorum.

Maç için herhangi bir değerlendirme yazısı yazmayacağım bugün. Çünkü belki de hiçbir futbolcumuz Sivasspor'la maç yaptığının farkında değildi. Hepsi çoktan Fransa'ya gitmiş, kendini büyük maça hazırlamaya başlamıştı bile. Hal böyle iken ne Şenol Güneş'in telkinleri, ne açılan puan farkı ne de kendini ispatlama hırsı gözükmedi ortalarda. Alternatifli kadro dediğimiz olaydan verim alamadığımız aşikarken, yedek kulübesine bile giremeyen oyuncuların tasdiknamelerini ellerine tutuşturup, yolunuz açık olsun demenin vakti gelmiştir.

Devre arasına kadar birçok olay hem saha içinde hem de saha dışında vuku bulacak, bunda hiçbirimizin şüphesi yok. Ama biz kendi işimize odaklanmalıyız. Tank gibi ağır defans hattımıza, süpürücü görevi üstlenecek, topu oyuna hızlı sokabilecek nispeten daha seri bir stoper monte etmeliyiz. Sadri Şener sadece 1 sezonluk performanlarına bakarak Paulo Henrique ve Adrian'a toplamda 8 Milyon Euro sayıyorsa, kariyeri sağlam, uzun yıllardır üst düzey organizasyonlarda boy gösteren bir stopere tek kalemde 8 Milyon Euro saymasına kimse bir şey demeyecektir. Yeter ki yeni yetme, genç ama gelecek vaat eden isimlerden uzak durulsun.


Milyonlarca Trabzonspor taraftarının tıpkı sahadaki futbolcular gibi 1 haftadır sadece Lille maçını düşünüyor olması, esasen bizim de olaya Fransız kaldığımızın bir ispatı gibi. Umarım beklediğimize değer ve yine umarım Dozer Cemil gibi mücadele eder sahadaki 11. Tribünlerde hatırır sayılır bir Trabzonspor taraftarının olacağı gerçeğini de göz önüne alırsak, hiç unutamayacağımız bir maçın arifesinde söylenecek tek şey, 'Allah yolumuzu açık etsin.' olacaktır.

30 Kasım 2011 Çarşamba

Şampiyonlar Liginin Getirdikleri

Lille maçının Trabzonspor'un 44 yıllık tarihinin en önemli maçı olduğunu bilmeyen yoktur. Fakat bugün Lille maçından ziyade, Trabzonspor'un ilk kez katıldığı Şampiyonlar Liginde kazandığı puanlarla -en azından- gelecek 5 yıllık Avrupa macerasında nispeten daha zayıf rakiplerle eşleşme ihtimalinin arttığından, dolayısıyla benim gibi birçok Trabzonsporlunun yıllardır beklediği güzel şeylerden konuşacağız.

Lille maçının skoru ne olursa olsun, Trabzonspor gelecek sezon UEFA organizasyonlarına 18.765 puanla katılmayı garantiledi. Bu demek oluyor ki, seneden seneye değişmekle beraber 15.500-17.500 puan aralığında seyreden Uefa Avrupa Ligi Play Off turu dahil, tüm Avrupa Ligi ön elemelerinde seri başı olacağız. En azından önümüzdeki 5 yıllık süreçte. Dolayısıyla şu ana kadar kazandığı 20 Milyon Euroluk gelirin yanında, gelecekte oynayacağız muhtemel Avrupa Ligi elemelerinde pek zorlanmayacağımız gerçeği keyfimizi katlıyor.

Torbanın en güçlü rakibini çekme konusunda bir hayli yetenekli olan Trabzonspor kurmayları içinde rahatlatıcı bir gelişme olacaktır bu durum. Lakin sadece 2003-2004 sezonundan bugüne kadar ki rakiplerimize göz atmamız bile kura şansının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bizlere;

2003-2004 Sezonu - Uefa Kupası 1.Tur: Villareal CF (0-0, 2-3) (Ki o Villareal kupanın sahibi Valencia'ya Yarı Final'de golsüz berabere kaldığı ilk maçın rövanşında 1-0 yenilerek elenmişti.)

2004-2005 Sezonu - Uefa Şampiyonlar Ligi 3. Eleme Turu: Dinamo Kiev (2-1, 0-2) (Kiev Şampiyonlar Ligi gruplarında 11'er puan toplayan Bayer Leverkusen ve Real Madrid'in ardından 10 puanla, Roma'yı altına alarak üstelik Uefa Kupası'na kalıyor, çeyrek final oynayacak Villareal'e bu kez onlar çarpılıyordu.)

2004-2005 Sezonu - Uefa Kupası 1.Tur: Atletic Bilbao (3-2, 0-2) (Bilbao gruplardan çıktıktan hemen sonra o sezon müthiş bir çıkış yakalayıp Çeyrek Final oynayan Austria Wien'e eleniyordu.)

2006-2007 Sezonu - Uefa Kupası 1.Tur: CA Osasuna (2-2, 0-0) (Hiç yenilmeden elendiğimiz Osasuna, Uefa Kupasını müzesine götüren Sevilla'ya Yarı Finalde 1-0 kazandığı ilk maçın rövanşında 2-0 yenilerek eleniyordu.)

2009-2010 Sezonu - Uefa Avrupa Ligi Play Off Turu: Toulouse FC (1-3, 1-0)

2010-2011 Sezonu - Uefa Avrupa Ligi Play Off Turu: Liverpool FC (0-1, 1-2) (Kırmızılar lider olarak çıktıkları gruptan sonra Sparta Prag'ı rahat geçtiler fakat Son 16'ya kaldıklarında daha sonra Final oynayacak olan Braga'ya boyun eğdiler.)


Bu sezonki Benfica ve Athletic Bilbao maçlarına aşinasınızdır mutlaka o nedenle onları pas geçiyorum. Tüm bunlar ışığında rakiplerimizi torbanın en yüksek puanlı takımlarından seçme alışkanlığımızı yenme adına topladığımız puanların kıymeti herhangi bir para biriminde karşılık bulamayacak kadar değerlidir. Bizi eleyen takımların geldikleri noktalar ortadayken, önümüzdeki 5 yıllık süreçte Avrupa Ligi'nde en azından Çeyrek Final oynayacak kapasitemiz olduğuna inanıyorum. Uğurlu elleriyle, Trabzon'a Avrupa'nın en önemli takımlarının gelmesini sağlayan, kıymetli yöneticimiz Nevzat Aydın'a da selam olsun. (=

27 Kasım 2011 Pazar

İlk Derbi İlk Mağlubiyet

Trabzonspor yorgundu, birkaç gün önce Şampiyonlar Liginde İnter gibi bir rakibe karşı kıran kırana bir maç oynamıştı. Haftayı boş geçen Beşiktaş karşısında İnter maçındaki kaliteli oyun klavuz olur diye bekleniyordu. 8 Kişinin defansif oynadığı rakibe karşı oyunun kontrolünü maç boyunca rakibe de kaptırmadı ancak futbol şansı Beşiktaş'ın yanındaydı. Fırat Aydınus'un da muazzam katkısıyla maçı da kazanmasını bildi İstanbul takımı.

Maçı kazanacak birçok pozisyon buldu Bordo-Mavi ayaklar. Fakat takımı gol yükünü sırtında taşıyan Burak Yılmaz'ın suskunluğu bu maçta da devam etti. Müthiş performansı sonrası tavana vuran özgüvenin getirdiği olumsuz futbol bu akşam sahadaydı. Kaybettiği toplar sonrası hareketsiz kalması, arkadaşları gibi mücadele edememesi ve ezbere oynaması birkaç maçlık bir hevestir diye umuyorum. Halbuki sahada kaldığı süre boyunca aldığı tüm pasları hatta gol pozisyonlarını bile Burak Yılmaz'a asist yapmak için harcayan Halil Altıntop gibi bir partneri de vardı ama olmayınca olmuyor işte. Halil ise ilk devre ne kadar faydalıysa, ikinci devre o kadar zarar verdi takımına sahada yürüyerek. Golcümüz Burak, son dakikalardaki net pozisyonda topu kaldırmak yerine, çok sık yaptığı yerden plase vuruşu tercih etse şu an bunları yazmıyor olacaktım belki de. Burak Yılmaz'ın sürekli hakemle konuşması, haklı ya da haksız pozisyonlara devam etmek yerine hakeme itiraz etmesi takıma yarardan çok zarar veriyor.

Burak ve Halil'le beraber sahanın bizim adımıza en kötülerinden olan Alanzinho'da 45 dakikalık bir sahne gösterisinden sonra yedek kulübesinin yolunu tuttu. İlk devrede yakaladığı net gol pozisyonu atamaması, son vuruşlardaki yetersizliğiyle örtüşüyor aslında. Colman ve Zokora görevlerini iyi yaptılar. Zokora bu maçta ofansif olarak kendini aştı, taşıdığı toplarla önemli katkılar verdi. Sahanın bizim adımıza en iyisiydi. Colman yorgun olmasına rağmen çok çabaladı, yerinde müdahaleler yaparak göz doldurdu. Serkan yine çok koştu, arada bindirmeler yaptı, her zamanki gibi oynadı.

Savunma dörtlüsü çok kötü değildi. Giray ve Glowacki, orta sahayla bağlantı kesildiği durumlar haricinde iyi mücadele etti. Cech'in olduğu kanadı iyi kullanamadı rakip, Ekrem ve Hilbert gibi iki hızlı hücum silahı olmasına rağmen. Burada Cech'in tecrübesi ön plana çıktı. Penaltı pozisyonuna kadar fevkalade mücadele eden Celutska çok acemice bir hata yapmasa, skor daha farklı olabilirdi. Tolga Zengin sektirdiği toplar haricinde çok net gol pozisyonları çıkardı. Evet, sektirmemesi gerekiyordu fakat kurtardığı pozisyonlarda hiç kolay değildi. Kaptanın canı sağolsun.


Tüm bunların dışında, futbol izlediğim ilk günden beri kendini geliştiremediği tek nokta olan 'Oyuncu Değişiklikleri'nde yine hatasını tekrar etti Şenol Güneş. Halil'i fazladan 35 dakika sahada tuttu. Volkan Şen gibi Süper Ligin en efektif kanat oyuncularından birini yedek kulübesinde beklerken üstelik. Onu çok seviyor olmamız, eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmesin. Maçın hakemi Fırat Aydınus'un performansı ne kadar kötüyse, tribünleri tıklım tıklım dolduran büyük Trabzonspor taraftarının performansı o kadar iyiydi.

Takım olarak en önemli eksikliğimiz gol getirecek pasları sürekli olarak hatalı kullanmamız oldu. Gol yükünü çeken tek bir futbolcu varken, diğer gol silahlarımızın kaçak güreşip, topu sürekli Burak'la buluşturma çabaları bizi bu kısır döngüye mahkum ediyor. Bu sorundan sıyrılmamız için Burak Yılmaz'ın ligde bir maçta olsa dinlendirilmesi şart. Önümüzdeki hafta oynayacağımız Sivasspor maçında pekala gerçekleşebilir bu tercih. Böylelikle Burak olmasa da gol atabileceğimizi kanıksamış olacak futbolcularımız. Öncelikle kendileri inanmalı buna elbette. Puan kaybı kötü oldu ama hiçbir şey için geç değil. Bu yazım da klasikleşen önümüzdeki maçlara bakacağız cümlesiyle sonlandırıyorum. Haftaya güzel şeyler yazmak dileğiyle...



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin **
Giray Kaçar **
Glowacki **
Marek Cech ***
Celutska **
Serkan Balcı **
Colman ***
Zokora ****
Alanzinho *
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 60 Adrian *
Dk. 85 Paulo Henrique ?
Dk. 85 Volkan Şen ?

23 Kasım 2011 Çarşamba

Respect!

'Alınteriyle, kanla ıslattığınız, Dozer Cemil'in anısını yaşattığınız kutsal formanın hakkını verin yeter ki, yenilsenizde canınız sağolsun.' demiştim maçtan hemen önce, beni utandırmadınız, teşekkür ederim sahada basılmadık yer bırakmayan Bordo-Mavili kaplanlara.

Şampiyonlar Ligi'ne ilk kez katılmaştı ama geçtiğimiz 5 yılda Süper Kupa, Şampiyonlar Ligi, Uefa Kupası, Kıtalararası Kupalar kazanmış olan Kurt takımların ortasında bulmuştu kendini Trabzonspor. Ulusal lig şampiyonluklarını saymıyorum bile. Üstelik hiç hazırlık yapmamıştı, Dünyanın en sükseli podyumu için. Uefa Avrupa Ligi grupları için çarpışırken Athletic Bilbao ile, sizin yeriniz Şampiyonlar Ligi denmişti. Puan alırsa başarıdır, averaj takımı olur sözlerine inat oynadığı her maçta formanın hakkını verdi Karadeniz Fırtınası. Belki 8 yıldızlı logoya alışık değildi ama yıllarca 7 başlı canavarlarla mücadele etmişti Süper ligde. Kıdemliydi anlayacağınız bu konuda.

Üstelik bu onurlu mücadeleyi verirken büyük handikapları vardı. Geçen sezonki 11'inden 7'si değişmiş bir takım olmasının yanında yedek kulübesinde Sezer Badur, Barış Ataş gibi zengin alternatiflerin olması kafalarda soru işaretleri doğuruyordu. Sezonun hemen başında yaşanan uzun süreli sakatlıkların üzerine Uefa'nın verdiği 2-3 maçlık cezalar eklenince, Trabzonspor'un Avrupa'da başarı hayallerini çok uzun ve meşekkatli yollara sürüklemişti.

Yılmadılar, dik oynadılar. Tıpkı yüzyıllardır sarp, zorlu Doğu Karadeniz dağlarından ekmeğini taştan değil belki ama doğadan çıkarmaya çalışan çiftçiler gibi. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda, insan uçuran rüzgarda ailesi için çarpışan köylüler gibi pes etmedi Trabzonspor. Karşısında daha 2 sezon önce Dünyanın en büyük lulüp organizasyonu olan şampiyonlar Ligi kupasını müzesine koymuş bir takım vardı. Bütçeler arasındaki uçurum herhangi bir para birimiyle ifade edilemeyecek kadar fazlaydı. Ama fark döviz cinsiyle değil, yeşil çimlerin üzerindeki mücadeleyle anlaşılabiliyordu.

Kalede Dünya'nın en iyi liglerinde rahatlıkla forma giyebilecek performans gösteren Kaptan Tolga Zengin'in muazzam oyunu ve özgüveni esasen Trabzonspor'un 90 dakikalık mücadelesinin kısa bir özeti gibiydi. Cech ofansif bir sol beke sahip olmanın tüm ayrıcalıklarını yaşattı bize. Yaptığı bindirmeler ve katıldığı ataklarla tehlikeli oldu. Gerçi dönüşlerde sıkıntı yaşamasaydı mükemmel oynadı diyebilirdik. Golü onun boşalttığı kanattan yememiz de buna işaret değil mi zaten. Göbekte birkaç maçtır hatasıza yakın oynayan Glowacki - Giray ikilisi yine işbaşındaydı. Hırsları ve yüksek mücadele güçleriyle Milito gibi bir forveti etkisiz hale getirdiler. Celutska bildiğiniz gibi, kim bu transfere vesile olduysa futbolcunun kumaşından anlıyor demektir. Bindirmeler, ortalar, defansif katkı dahil her işi eksiksiz yaptı. Komple bir sağ bek.


Göbekte Serkan Balcı çatlayana kadar koştu, tabiri caizse. Bu yüksek efor onun erken tükenmesine ve 64. dakikada yerini Ardian'a bırakmasına neden oldu. Colman şüphesiz sahanın yıldızıydı. Onun gibi mücadele eden, her topa müdahale etmeye çalışan, ofansif ve defansif katkısıyla takımın vazgeçilmezi olan başka bir oyuncu daha yok Süper Lig'te. Şanslıyız onun gibi komple bir futbolcuya sahip olduğumuz için. Zokora, Stankovic'le olan muhabbetinden arta kalan zamanlarda iyi mücadele etti. Sarı Kart görmemesi ve Lille maçında oynayacak olması bizim için önemli bir kazanım oldu. Adrian girdikten sonraki mücadelesiyle kendisi hakkındaki umutları yeşertti. İnce pasları, top tekniği oldukça iyiydi. Onun kafasından çıkan 8 Yıldızlı futbol topu Avni Aker'deki kale direğine değil benim kafama vurup vurup duruyor hala. Alanzinho'nun ekstra performansı, ikili mücadelelerdeki başarı ivmesi bu maçla da sürdü. Son seçimlerinde şut çekmek yerine pas atmayı düşünse galibiyeti getirecek golü bulmamız işten bile değildi.

Halil Altıntop bu takımın yeni Umut Bulut'udur dediğimde beni bu kadar çabuk haklı çıkaracağını hesap etmemiştim. Defansif olarak Umut Bulut'tan daha faydalı olduğunu da söylememiz gerekiyor. Bundesliga tecrübesi onu çok daha farklı bir yere taşıyor, golde onun bitmek bilmez arayışlarından biri sonucunda geldi. Fakat kendini yere bırakma huyundan vazgeçmesi için kart alması gerekiyor sanırım.Partneri Burak Yılmaz'ın sırtı dönük aldığı toplar ve neredeyse tamamı başarıyla sonuçlanan ilk çalımları Trabzonspor'un hücuma daha organize çıkmasını sağlıyor. Gol atmasa da bu katkısı onun adına çok sevindirici. Paulo Henrique hakkında kanaate varacak kadar sahada kalmaması nedeniyle yorum yapmam sağlıksız olur.

Toplanan altı puan, son iki maçın son dakikalarında rakip kale direklerinden oyun alanına geri dönen iki şutu da sayarsak çok çok büyük bir başarıdır bizim için. Lille maçının önemi bir kat daha artmış olsa dahi, şu ana kadar yaptıkları için bu takıma saygı (respect) duyuyorum. Eminim, Büyük Kaptan Dozer Cemil de yaşasaydı tıpkı benim gibi düşünürdü.



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ****
Giray Kaçar ****
Glowacki ***
Marek Cech ***
Celutska ****
Serkan Balcı ***
Colman *****
Zokora ***
Alanzinho ***
Halil Altıntop ****
Burak Yılmaz ***

Sonradan Girenler
Dk. 64 Adrian **
Dk. 86 Paulo Henrique ?

19 Kasım 2011 Cumartesi

Futbol Yağmura Teslim

Yağmurun futbolcuları dövdüğü, birçok oyuncumuzun Milli Takımlarından daha 2 gün önce döndüğü bir ortamda iyi futbol beklemek fazlasıyla hayalcilik olacaktı. Yine de zorlu Mersin İdman Yurdu deplasmanında alınacak bir galibiyet, -geçici de olsa- Trabzonspor'u Süper Ligin zirvesine taşıyacağı için önem arzediyordu. Çünkü şampiyonluk yolundaki muhtemel 2 rakibimiz olan Beşiktaş ve Fenerbahçe, Mersin deplasmanını kayıpsız atlatmıştı.

Takım istekli başladı mücadeleye ama sahada yalnızca istek sonuç getirmiyordu. Baskıyı yapan futbolcuların aynı bilinçle pas atamadığını, dolayısıyla birçok pozisyonda top kaybı yaşadığımızı gördük. Bu top kayıpları Moritz önderliğindeki Mersin İdman Yurdu futbolcularının kontra ataklarla kalemize gelmesini kolaylaştırdı.

Hemen hemen maçın tamamında çok yoğun yağmur yağdı ve futbolcularımızın organize olmasını engelledi bu yağış. Mersin İdman Yurdu seyircisi, Süper Lig standartlarının çok üzerinde bir profile sahip. Neredeyse 90 dakika boyunca takımlarına destek verdiler, işte böyle şehir takımları çoğaldıkça futbolumuzun ivme kazanıp sınıf atlaması hiçte zor olmayacaktır.

Kalemizde Tolga alışık olduğumuz muhteşem maçlarından birini daha çıkardı. Yediği gole müdahale yapma şansı yoktu, Giray'ın kendi kalesine attığı topa herhangi bir kaleci müdahale edemezdi zira. Marek Cech ara ara kıpırdandı ama hala beklenen seviyede değil. Celutska fena değildi, daha iyi maçlarını çok gördük bu sezon. Mustafa ve Giray görevlerini yapmaya çalıştı. Giray'ın yediği gol hariç hatasıza yakın bir oyunu vardı.

Serkan Balcı son 2 aydır hep üzerine koyarak geliştirdiği futboluna benzer bir oyun ortaya koydu. Salı günü Milli Takımın en iyilerinden biriydi, dünde maçın en iyilerinden biri oldu. Colman yine çok mücadele etti, koştu fakat ofansif katkı noktasında beklenenin çok uzağında kaldı. Zokora dün vasat bile değildi. İlk müdahalelerde hep başarılı olan maestro dün izleyenleri hayal kırıklığına uğrattı.Birkaç maçtır başarılı olan Brezilyalı Alanzinho dünde oldukça istekliydi, takımı sürükledi, yarattığı kontra ataklarla Bordo-Mavi'lilerin rakip kalede tehlikeli olmasını sağladı.

Oyuna sonrada giren oyuncular arasında özellikle Volkan Şen'in 10 dakikalık katkısı sahada 90 dakika kalanlara nazaran çok daha fazlaydı. Aldığı faulle golü bulduk, rakip her seferinde onu faulle durdurmak zorunda kaldı. Beşiktaş maçında ona çok iş düşecek. Henrique istekliydi ama nedense fazla şans bulamıyor, zamana ihtiyacı var. Adrian yine varla yok arası bir yerdeydi. Kendisini görenlerin, duyanların en yakın karakola ihbarda bulunması rica olunur.

Halil mücadele etmeye çalıştı ama önceki maçlarına nazaran pek başarılı değildi, nitekim oyundan erken alındı. Bir de ikili mücadelelerde kendini bırakma huyundan vazgeçmesi gerekiyor artık. Sezonun en formda golcüsü Burak dün boş geçti, bu gayet normal bir durum. Beklentileri yükselten kendisiydi ama yine de her maçta gol atmasını beklemek gerçeklikle örtüşmüyor. İnter maçına saklıyordur umarım kendini. Zira alınacak bir galibiyet bizi bir üst tura taşımakla kalmayacak, şikecileri ve şike sevici piyonları renkten renge sokacaktır. İnter maçı öncesi sıklıkla göreceğimiz bir gerçek var ki, İtalyan olacakların sayısı hiçte azımsanacak gibi değil.



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ****
Giray Kaçar **
Mustafa Yumlu **
Marek Cech **
Celutska **
Serkan Balcı ****
Colman **
Zokora **
Alanzinho ***
Halil Altıntop *
Burak Yılmaz **

Sonradan Girenler
Dk. 64 Adrian *
Dk. 64 Paulo Henrique **
Dk. 80 Volkan Şen ***