23 Ağustos 2013 Cuma

Mustafa Reşit Akçay'ın Trabzonspor'u

Kabus gibi geçen bir sezonun ardından, kupa finalisti olmanın getirdiği Avrupa Kupaları vizesiyle 2013-2014 sezonunu en erken açan takım oldu Trabzonspor. Sezon başında Başkan değişmiş, gelir gelmez eski teknik direktör Tolunay Kafkas'ın bilgisi bile olmadan Mustafa Reşit Akçay'la çalışacağını basına açıklamıştı. Kıran kırana geçen seçimin zafer konuşmasını yaparken ağzından kaçırmış olsa gerek.

Karadeniz'in yetiştirdiği en değerli teknik adamlardan birine gelmeden önce başkan hakkında birkaç kelam etmek isterim. İbrahim Hacıosmanoğlu kimilerine göre mafya babasını, kimilerine göre ise gelecek genel seçimler için Ak Parti Trabzon Milletvekilliğine oynuyor. Bir kısım Trabzonspor taraftarı da bulduğu her fırsatta Aziz Yıldırım'a giydirmesinden (fenerbahçe kulübünü muaf tutarak) haz alıyor. Başkan iyi bir siyasetçi. Seçim öncesi slogan haline getirdiği kupayı en kısa zamanda Trabzon'a getireceğim sözünü çabuk unutmuşa benziyor. Taraftarı farklı yönlendiriyor ve bunu bazen rakip taraftarların arasında, bazen parti mitinglerinde sık sıkta televizyon kanallarında yayına bağlanarak yapıyor. Az konuşan, çok icraat yapan başkan görünümde değil. Uefa'nın ve Cas'ın vereceği karar muhtemelen pozitif yönde olacaktır, umalım ki bundan kendisine pay çıkarmaz. Zira seçim sonrası süreçte Kupa adına verdiği bir emekten söz edemeyiz.

Başkanın ilk ve belki de tek pozitif icraatı içimizden birini, fanatik bir Trabzonsporluyu takımın başına geçirmek oldu. Derken Mustafa Reşit Akçay bekleneni yaptı ve eski talebelerinden en kıymetli olanlarını kendisiyle birlikte getirdi Mehmet Ali Yılmaz tesislerine. Uzun bir pazarlık sonrası, tıpkı Gençlerbirliği'nde olduğu gibi gelecek senelerde Trabzonspor'un kaptanlığını yapacağına inandığım Aykut Demir'i (bizim uşağı) 2.9 Milyon Euro'ya transfer ettik. Malouda ve Bosingwa transferleri vizyon açısından yerinde olsa da verim açısından halen soru işareti. Başkanın böbürlenerek "Avrupa'dan yıldız gelmiyor diyenlere inat, Malouda ve Bosingwa gibi iki Dünya yıldızını getirdik." sözleri ödenecek para / performans bakımından değerlendirilmeli bence. Bonservisi elinde olan, form grafiği son sezonlarda sürekli aşağıya doğru inen futbolcuları (yıldız da olsa) transfer etmek nispeten daha kolaydır. Nitekim Batuhan transferini de bu kategoriye alabiliriz pekala. Tek bir farkla, biraz parlatıp talip çıkarsa satmak kaydıyla.


Son yıllarda yağlı müşterisi olduğumuz İlhan Cavcav'ın takımının en değerli parçalarından biri olan, Sırp Milli oyuncu Dusko Tosic'le sol bek sorununu çözebilirdik. Giray ve Aykut tandemi mücadele bakımından evet ama topu oyuna sokma, oyunu geriden kurma noktasında sınıfta kaldığı için o bölgeye yapılabilecek bir Diego Angelo hamlesi defansı rahatlatırdı. Tolga transferine karşılık istenebilecek bir Mustafa Pektemek takası ya da yine bizim uşaklardan biri olan Muhammet Demir transferi bizi ilk 3'e sokacak kadroyu oluştururdu.

Mustafa Reşit Akçay'ı uzun zamandır takip eden biri olarak Batuhan Karadeniz hamlesine şaşırdığımı söyleyemem. Tavşanlı Linyitspor'da Mehmet Akyüz'ü, 1461 Trabzon'da Mustafa Tiryaki'yi pivot santrafor olarak kullanmıştı, kafasındaki oyun sisteminde kanatlardan iyi gelen takımın hava toplarında etkili bir golcüyle birlikte skor bulmayı istediğini biliyoruz. Eldeki alternatifler Batuhan ve Janko iken, transfer dönemi söylentileri Crouch, Eneramo, Barrios, Adebayor, Toure, Bendtner ve son olarak Berbatov olmuştu. Demek ki Mustafa Hoca kule santrafor üzerine kuracak yine takımı. Kanatlarda kişisel becerisi yüksek, süratli ve tempolu iki futbolcu, ortada oyun kurucu görevinde bir orta saha, arkalarında koşan, yırtan çift önliberoyla oynayacak. Lakin Trabzonspor Şenol Güneş'in şampiyonluk sonrası dönemi ve Tolunay Kafkas yönetimindeki gibi sistemsiz oynuyor. Şenol Güneş'le gelen son şampiyonluktaki pas oyunu ya da 1996, 2003 ve 2004 yıllarında oynadığımız tempolu oyuna dayalı futboldan eser yok oynadığımız 6 resmi maçta. Başkanın şampiyonluk yarışında biz de varız demesi, Malouda ve Bosingwa hamleleri onu sistemi kökten değiştirmenin sancılarıyla haşır neşir olmaktan alıkoymuş olabilir. Ama hepimiz biliyoruz ki bu sezon şampiyonluk yarışında olacağımızı düşünmek boş bir hayalden öte değil. Defans dörtlüsü ortalama bir Anadolu takımı gibi yaslanarak oynuyor, kanatlar hariç ortasahadaki futbolcular daha çok pas oyununa dayalı bir sistemde verim verebilir, santrafor ve hücum hattının belirsizliği aşikar. Burada Mustafa Hocanın, Henrique'nin yanında bir kule santrafor tercihiyle ileri hattı çiftleyeceğini düşünsem de henüz ona cesaret edemedi skoru erken bulduğu maçlarda bile.


Benim sezon başındaki beklentim ve dileğim şuydu. Her ne kadar bir hayli siklet farkı olsa da geçen sezon PTT 1.Lig'de tek, Türkiye Liglerinde ise sistemli oynayan 3 takımdan biri olan 1461 Trabzon'un ne oynadığını bilen, tertipli ve istekli görüntüsünün tamamını olmasa bile bir kısmını görebilmekti. Geldiğimiz noktada MRA'nın insan psikolojisinden anlayan yapısıyla, vakti evvelinde Milli Takımlarda oynamış ya da üst düzey performanslar göstermiş ama şimdilerde o günleri arayan futbolculardan örneğin; Giray Kaçar, Volkan Şen, Marc Janko, Batuhan Karadeniz, Emre Güral, Gustavo Colman, Alanzinho, Zokora ve Bamba gibi isimlerden verim almasını beklemek en mantıklısı. Tek korkum ise istemediği bir şablonla karşı karşıya kalan, gecikmiş transferler yüzünden arzu ettiği takımla çalışma fırsatı bulamayan Mustafa Reşit Akçay'ın olası bir başarısızlıkta Ak Parti Trabzon İl Başkanı gibi hareket eden İbrahim Hacıosmanoğlu tarafından görevden alınması.

İYİ
Geldiği günden beri eleştiri oklarının hedefinde olan fakat Mustafa Hocanın özellikle onunla çalışmak istiyorum, satmayın mesajıyla yuvada kalan Paulo Henrique'nin futbolu hatırlaması. Daha az bencillik = daha çok başarı. İyi bir partnerle daha da iyi olabilir. Adrian, attığı 2 gol attırdıklarıyla geçen sezon kaldığı yerden devam etmeye niyetli. Teknik Direktör kaprisleri devreye girmezse elbette. Sistemi Adrian merkezli yapmak yerine farklı maceralar aramak Beşiktaş maçındaki gibi cezalandırılmamıza sebep olabilir. Aykut Akgün 6 maçın tamamında sahada kalırken çok sırıtmadı, albenisi olan bir oyun anlayışı olmasa da işini yapıyor, hocasının beklentilerini karşılıyor. Olcan Adın, hücuma verdiği katkıyı onun olmadığı maçlarda sıklıkla hissetmiştik geçen sezon, sürati ve hırsıyla takıma katkı veriyor. Aykut Demir, oynama şansı bulduğu 4 karşılaşmada da sırıtmadı. Sanki yıllardır bu takımda görev alıyormuş gibi, uyum sorunu çekmedi, tandemin değişilmezi olur.


KÖTÜ
Son iki sezondur Serkan Balcı'nın gölgesinde kalan, hakettiği halde forma şansı bulamayan Zeki Yavru henüz istenilen seviyede değil. Ama 61 numaralı formayı da giyince taraftarın en fazla hakaret ettiği futbolcu oldu bir anda. Henüz 21 yaşında olan genç futbolcu çok acımasız ve haksız eleştiriler alıyor. Alanzinho'da gölgesiyle savaşıyor. Son 2 sezondur takıma pek katkı yapamadı, kendisini toparlaması gerekiyor. Gustavo Colman belli ki gitmek istiyor fakat bunu farklı şekilde anlatmaya çalışıyor. Takımı 10 kişi bırakmayı bile göze alıyor bu mesajı vermek için. Birçoğumuz için çok şey ifade ediyor bu kara çocuk ama artık demir alma gelmiş zamandan. Giray Kaçar sakatlanana kadar iyi bir görüntü çizmedi, bireysel hatalarıyla sezona hazır olmadığını belli etti hocasına.

ÇİRKİN
Bir Türk takımının Avrupa Kupası maçı varken (o takım ki bu sezon Avrupa Kupalarında oynadığı 5 maçın 4'ünü kazanıp hiçbirinde mağlup olmamışken üstelik) Fatih Terim'le Futbol Federasyonu binasında sözleşme imzalamak neyin kafasıdır? Trabzonspor'un Şampiyonlar Liginde 2. Tur mücadelesi verdiği maçın olduğu saate İstanbul Derbisi koyan da sizlerdiniz. 1,5 yıldır penaltı çalınmayan, geçtiğimiz sezon hakemler tarafından hunharca doğranan da aynı takımdı. Biliyoruz, pes etmemizi istiyorsunuz ama bilin ki böyle yaparak bizi yalnızca isyana teşvik ediyorsunuz. Sizi, kirli oyunlarınızı, pis çarkınızı yerle bir edecek olan isyana. Merak etmeyin, çok uzak olmayan bir gelecekte küçük kıyameti yaşayacaksınız, Ağustos sonuna ne kaldı ki şunun şurasında?

Not: Mayıs sonundan beri New York'ta olduğumdan dolayı neredeyse koca bir mevsimi yazmadan geçirmişim. Fırsat buldukça naçizane bir şeyler karalamaya devam edeceğim, vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkürler dostlar.