29 Nisan 2012 Pazar

Fırtına Sütliman

Süper Final'in, Digitürk'ün zararını kapatmak için TFF'ye dayattığı gereksiz bir uygulama olduğunu her geçen gün biraz daha iyi anlıyoruz. Zira artık büyük maçlar sıradanlaşıyor. Galatasaray'ı konuk ettiğimiz mücadele, liderin lider gibi oynadığı bizimse bitse de gitsek havasında oynadığımız bir maçtı.Trabzonspor defans hattı, şehirlerarası otobüs terminali gibiydi, ne giren ne de çıkan belli değildi. Bu kademe anlayışıyla değil maç kazanmak puan almak bile başlı başına bir mucizedir. Defansın rakibe açık çek sunduğu bu oyun anlayışına kalecimiz Kaptan Tolga'nın da aşırı formsuz hali eklenince hezimet kaçınılmaz oldu. Eboue'nin sol kanadımızda sürekli ekspress seferler düzenlemesi ve maç boyu buna bir tedbir alamayışımız da teknik ekibin zaafiyetiydi.

Rakip takım Galatasaray, yeni kurduğu kadrosuyla sezon boyunca Süper Lig'i sürklase eden ekipti. Kaleci Muslera, her ne kadar dün gününde olmasa da sezon boyunca takımının en önemli oyuncularının başında geliyordu. Defans hattı pek sık hata yapmayan bir takım Sarı-Kırmızı'lılar. Hem defansif hem de ofansif özellikleri olan Melo ve takımın skor yükünü çeken Avrupalı Selçuk cuk diye oturmuştu takıma. Engin ve Elmander pozitif oyunlarıyla takımı taşıyan isimlerdi. Devre arasında bizim Paulo Henrique'yi aldığımız ücretin 10'da birine transfer edilen ve beklenmedik şekilde golleriyle takıma hayat veren Necati Ateş gerçeğini de unutmamak gerekir. Hepsi bir yana, bence sezonun en başarılı transferlerinin başında gelen isim Eboue oldu Galatasaray'da. Oyunu iki yönlü oynayabilen, hızı ve hırsıyla kanadını parselleyip rakiplere gün yüzü göstermeyen Fildişi Sahilli oyuncu takımın en önemli parçalarından biri haline geldi. Serkan Balcı'nın yaşı sebebiyle eski halini aratması, Afrikalı bir sağ bek alternatifi bulmamızı ihtiyaç haline getiriyor, Eboue gibi bir örnekte önümüzdeyken üstelik.



Şampiyonlar Ligi'ndeki ekstra motivasyonun etkisiyle olsa gerek, defansımızın zaafiyetleri pek göze batmıyordu. Çünkü iyi motive olup, iyi mücadele ediyorduk. Takımımızın tamamı hırslıydı ve 90 dakika boyunca maçtan kopmuyordu. Ne zaman Şampiyonlar Ligi'nden elenip Süper Lige geri dönüş yaptık, bu düzen bozuldu. Önce PSV maçları, sonra ligde oynadığımız maçlardaki ortak sorunumuz defansif hatalar oldu. Bugüne geldiğimizde ise artık ciddi kararlar alma zamanının geldiğini anlıyoruz. Çünkü dün Cech ve Celutska sezonun en kötü futbolunu oynadılar. Ve uzun zamandır bu negatif görünümlerini koruyorlar. İstikrarlı istikrarsızlık onların ki. Sezon öncesi yapılacak kamptaki görünümleri elbette ki çok önemli ama transferde en çok ihtiyaç duyulan bölgemiz defans olacağından onların yerine de birileri düşünülmeli bence.

Mustafa Yumlu ve partneri Giray Kaçar, Elmander ve Necati karşısında zor durumlara düştüler. Duran toplarda pozisyon alma hatası yaptılar, genel görüntüye uyup takımın mağlubiyetinde pay sahibi oldular. Zokora ve Colman takımın geneline nazaran daha iyiydi. Özellikle Colman takımımızın en etkili ismiydi. Olcan'ın sol kanattan taşıyıp, bıraktığı topa çok klas bir son vuruş yaparak skorun bizim adımıza yüz kızartıcı bir hal almasını engelledi. Penaltıları Trabzonspor kim kullanmalı sorusuna gereken cevabı soğukkanlılıkla verdi. Serkan'ın eski hızından ve mücadele azminden yoksun olduğunu dün bir kez daha anladık. Sağ bekte yine idare edebiliyor ama sağ açık hiç ona göre değil. Adrian, Polonya'nın evsahipliği yapacağı Avrupa Şampiyonasının moduna çoktan girmiş bile. Hiçbir ikili mücadelede yok, sakatlanmamak için pikniğe gelmiş gibi dolanıyor sahada. Olcan ve Halil iyi zamanlarını aratıyorlar. Yaptığı güzel asist hariç sahada gözükmeyen Olcan ve Şenol Güneş'in erkenden değiştirdiği Halil dünün kötüleri arasındaydı.

Süper Final'deki hedefimizin 3.lüğü korumak olacağı aşikar, bu futbolla daha iyisini beklemek hayal olur zaten. Şansımıza, Beşiktaş'ın da en az bizim kadar kötü olması 3.lük için beni umutlandırıyor. Ama gelecek sezon ligde böylesine kötü olma şansımız yok. Yakaladığımız efsanevi kadronun dağılmasında yönetimin muazzam bir etkisi var, yeniden efsanevi olmasa bile 'iyi' diyebileceğimiz bir kadro kurmaları da onların kefareti olacaktır.



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga ?
Mustafa Yumlu *

Giray Kaçar *
Cech?
Celutska ?
 Zokora **
Colman ***
Adrian *
Serkan Balcı *
Olcan Adın **
Halil Altıntop *

Sonradan Girenler
Dk. 46 Paulo Henrique *
Dk. 46 Volkan Şen *
Dk. 73 Alanzinho ?

22 Nisan 2012 Pazar

Trabzonspor Küme Düştü!

 Sezon başında, şubenin kapatılıp kapatılmayacağı belli değilken, bana göre kesin olarak kadroda tutmamız gereken 2 oyuncumuzu kaybettik. (Ali Karadeniz ve Hadi Özdemir) Sonrasında şube devam kararı alıp, yönetim seçilince biraz geç kalınmıştı aslında. Transfere başlandığında ise yerli takviyesi noktasında malesef seçenekler pek geniş değildi.

Brown, Gibson ve Robinson BBL için çok kötü seçimler değil. Beko Basketbol Ligi'nin Sayı Kralı Jonathan Gibson ve Ribaund Kralı Elton Brown, birçok maçta 35 dakika civarı oyunda kaldılar. Fakat onları dinlendirme noktasında sınıfta kaldık, rotasyon o kadar dardı ki hamle yapmak intihar gibiydi. Kaldı ki sezon boyunca sürekli eksikliğini hissettiğimiz yerli katkısını bir türlü alamadık. Bu noktada Kerem Özkan ve özellikle Polat Kaya rotasyonda şans bulmalarına rağmen verimli olamadılar. Levent Bilgin, Kaan Üner ve devre arasında transfer edilen Umut Yenice'de randıman noktasında diğerlerinden farklı değildi.





Geldiğimiz noktada taraftar dahil herkes biraz suçlu. Ama en büyük kabahat Trabzonspor Başkanı Sadri Şener'dedir. Sadece Barış Özbek'in yıllık ücretiyle bile bu takım ligde tutulabilirdi. Trabzonspor ismini taşıdığına göre bu takım, üvey evlat muamelesine layık görülüp küme düşmüşse, en çok kabahat pek kıymetli yönetimimizdedir.

Şimdi şapkayı önümüze koyup düşünme vaktidir. Ben 3 maymunu oynayan insanların, şubeyi kaderine terk edeceğini düşünüyorum. Zira 5.5 Milyon Euro'luk Adrian ve 3.5 Milyon Euro'luk Paulo Henrique gibi önemli yıldızlara gelecek sezon da ihtiyacı olacak futbol takımımızın. Bizlerse, Trabzonspor adını taşıyan bu üvey evladın günden güne erimesine şahit olacağız. Ötenazi daha acısız bir seçim olurdu belki de.






Trabzonspor'un Anadolu'nun doğusundaki tek takım olarak lige renk kattığını söylemek hiçte yanlış olmaz. Daha iyi bir yapılanmayla, duruş sahibi bir koç ve zamanında yapılacak transfer hamleleriyle gelecek yıl tekrardan ait olduğumuz yere dönebiliriz. Ama elini taşın altına sokabilecek birileri gerekiyor? Var mıdır böyle cengaverler camiada? Yoksa Trabzonspor sadece bir futbol takımı mıdır?
Bu soruların cevaplarını yakın zamanda alacağımızı düşünüyorum.

Altın Gol

Ülke puanının ayakta kalmasını sağlayan 2 ekibin Süper Final'deki ilk karşılaşması yine Avrupa Kupalarına daha üst sıralardan katılma amacı taşıyordu. Son 5 maçını kazanamayan evsahibi Trabzonspor'la yine son 4 maçını kazanamayan konuk ekip Beşiktaş sahaya 3 puan için çıktılar. Mart ayına kadar Avrupa Kupalarında varlığını sürdürmek demek, son 2 sezonda hissedilen düşüşün etkisiyle sıralamada geriye düşen Türkiye için can suyu olmak demekti. Hem Trabzonspor hem de Beşiktaş kendilerini Süper Lig yarışında geride bırakan, zorlu Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi mücadeleleri verdiler. Bu sezon ülke puanımıza Gaziantepspor 2.0, Bursaspor 2.5 puan kazandırırken Trabzonspor ve Beşiktaş 11'er puan kazandırdılar. Bu uzun ve zorlu maraton, tek bir Avrupa Kupası maçı bile oynamayan ezeli rakipler Galatasaray ve Beşiktaş'ın işine yaradı. Puan farkı kapanmayacak şekilde açıldı.

Carvalhal'in gidişi, Tayfur Havutçu ve yeni başkan Fikret Orman'ın gelişiyle birlikte yeni bir ivme yakalamak isteyen Siyah-Beyaz'lılar bu kez şeytanın bacağını kırmak istiyordu. Türkiye Kupasına erken veda etmiş olmanın verdiği hedefsizlik, elde avuçta sadece Süper Final'in kalmış olması iki takımın da temkinli futbol oynamak yerine yalnızca galibiyete odaklanmasına neden olmuştu. Nitekim, Trabzonspor bayan taraftarların muazzam katkısıyla maça hızlı başladı. İlk yarının tamamında evsahibi takımın üstünlüğü vardı. Her ne kadar topun kontrolü Beşiktaş'ta olsa da, Trabzonspor Olcan ve Volkan'ın getirdiği toplarla etkili olmayı başarıyordu.


Halil'le Burak Yılmaz'ı kıyasladığımızda bazı farklılıklar ortaya çıkıyor. Örneğin Burak Yılmaz daha iyi bir sprinter ve son vuruş ustası (Kafa Vuruşları Hariç) olmasına rağmen, Halil daha komple bir forvet oyuncusunun özelliklerine sahip. Halil çok iyi top saklıyor, top onun ayağındayken diğer oyuncularımızın hücum için pozisyon alması, rakip alana yerleşmesi çok daha kolay oluyor. Riskli çalımlar denemiyor ve güçlü yapısıyla ondan top çalmak bir hayli zor oluyor. Bu özellikler malesef Gol kralımız Burak Yılmaz'da bulunmuyor. İşte bu yüzdendir ki Halil ve Burak çift forvet olarak ileride şans bulduğu maçlarda daha efektif oynuyor, daha çok gol pozisyonuna giriyoruz.

Geçen hafta yaşadığımız infialin de etkisiyle Fildişi Sahilli milli oyuncumuz Didier Zokora'ya her zamankinden biraz daha fazla destek verdi tribünlerimiz. Trabzon'da ve Karadeniz'in geri kalanında ne ırkçılık ne de ona yakın bir hissiyat hiçbir zaman vuku bulmamıştır. Sempatik, insan ilişkileri çok güçlü olan Zokora yerinde başka bir siyahi futbolcu olsaydı tepkisi çok daha farklı olabilirdi ama o serinkanlılığını korudu, duruşunu hiç bozmadı. Ancak 'Yazık!' diyebildi. Bu kelime tek başına 2011-2012 sezonunu ifade etmek içinde kullanılabilirdi pekala. Annesi Trabzonlu olan Emre'nin açıklamaları kendini daha da fazla pisliğe batırmaktan başka bir işe yaramadı. Önce 'Evet, dedim' sonra sırasıyla 'Hayır, demedim.' , 'Demiş olabilirim.' , 'Nigger demedim, Prick dedim.' , 'Zokora'da bana küfür etti'  ve son olarak 'Dediysem bile hatırlamıyorum' gibi cevaplar veren Emre'nin şuurunu kaybettiği, hükümsüz olduğu ve bulanların insanlık namına en yakın polikliğine getirmeleri ben insanlık adına rica ediyorum.



Mustafa Yumlu futbolunun zirvesinde olduğunu, taraflı tarafsız herkese ispat ediyor. Halil ve Zokora'yla beraber sahanın Trabzonspor adına en iyisiydi. Rakibin baskılı olduğu 2.yarının 15-20 dakikalık periyodunda birkaç hata yapılsa da defansımızı dün akşam pozitif buldum. Gereksiz heyecan yapmadığımız anlarda başarılı oluyoruz. Rakipte Süper Ligin en yetenekli futbolcusu Fernandes varken bu kadar kapanmak beraberinde açık vermeyi de getirecekti haliyle. Direkten dönen top, atamayan atarlar kuralının tekrardan tekerrür etmesini sağlıyordu. Halil, Zokora'nın enfes pasıyla hareketlendiği pozisyonda, Burak Yılmaz'ın sezon boyunca yalnızca bir kez tercih ettiği kaleciyi çalımlama seçeneğini kullanıyor, çokta zorlanmadan meşin yuvarlağı ağlarla buluşturuyordu. Maç sonunda tribünlerdeki 21.727 coşkulu taraftar hep beraber kolbastı oynuyordu. Özlemiştik kazanmayı.

Vadesi çoktan dolmuş Süper Lig'in evrak işlerini tamamlamak gibi, gereksiz Süper Final maçlarını en azından 3. olarak bitirmemiz, gelecek sezon adına atılmış iyi bir adım olacak. Boğazına kadar pisliğe batmış Türk Futbolunu, Milli Takım Kaptanını, Federasyon Başkanını ve yuvarlak masa şövalyelerini seyretmeyi daha fazla midem kaldırmıyor zira. Bitse de gitsek...


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga **
Mustafa Yumlu **
** 
Giray Kaçar ***
Cech **
Serkan Balcı *
*
 Zokora ***
Colman **
Volkan Şen **
Adrian **
Olcan Adın **
Halil Altıntop ***

Sonradan Girenler
Dk. 64 Paulo Henrique *
Dk. 73 Celutska *
Dk. 88 Alanzinho ?

16 Nisan 2012 Pazartesi

Tutmayın Küçük Enişteyi!

Hem futbol hem de basketbolda Trabzon şehri için önemli mücadelelere sahne oldu geçtiğimiz pazar günü. Günün erken saatlerinde ekran başına kurulan Trabzonspor sevdalıları 1461 Trabzon'un Avni Aker stadyumunda İzmir'in köklü kulüplerinden Altınordu karşısında aldığı 3-2'lik galibiyetle sevinmiş, aynı dakikalarda bir başka Trabzon temsilcisi Ofspor deplasmanda yine bir İzmir takımı olan Altay'ı 3-2 mağlup ederken akşam için umutlar yeşermişti. Ne yazık ki iyi başlayan gün, Beko Basketbol Ligi'nde kümede kalma mücadelesi veren Trabzonspor'umuzun, ligden düşmesi daha önce kesinleşen Bandırma Kırmızı'ya deplasmanda 72-67 mağlup olmasıyla sekteye uğradı. Maçı kazanmamız halinde büyük bir ihtimalle seneye aynı ligde mücadele edecektik. Takımımız son 2 haftada, önce Hayri Gür spor salonunda Beşiktaş, sonra deplasmanda Türk Telekom karşısında galibiyet arayacak. Rakibimiz Edirne temsilcisi Olin Edirne ise önce deplasmanda Pınar Karşıyaka ile sonra iç sahada Banvitspor'la mücadele edecek. Ayağımıza kadar gelen ikramı geri çevirmenin sıkıntısını yaşıyoruz fakat yine de hiçbir şey bitmiş değil. Bir galibiyet alıp Olin Edirne'nin iki maçtan da mağlup olarak ayrılmasını bekleyeceğiz.

Futboldaki hayal kırıklığı ise daha büyüktü. Sezonun en kötü futbolunu oynadığımız bir başka hüzün deplasmanından daha boynu bükük ayrıldık. Biz bu kadar kötüyken, ev sahibi Fenerbahçe'nin sezonun en kaliteli futbolunu oynaması bizim için işleri iyice içinden çıkılmaz bir hale soktu. İlk dakikadan itibaren rakibin üstünlüğünü kabul eden, olmayan defans anlayışıyla direnmeye çalışan ve Mustafa Yumlu haricinde sahada yokları oynayan bir Trabzonspor izledik. En büyük eksikliğimiz olan Volkan Şen'in geçirdiği sakatlık kanatları maç boyunca hiç kullanamamıza neden olurken, Gökhan, Caner ve Mehmet Topuz'un getirdiği her top kalemizde tehlike yarattı. İkinci golü yedikten sonra şans eseri Serkan Balcı'nın penaltı noktası üzerinde önünde kalan ilk ve tek tehlikeli pozisyonumuzun da Volkan tarafından bertaraf edilmesi maçı o anda bitirmişti bizim adımıza. Geri kalan dakikalar yalnızca arka plan gürültüsünden ibaretti.



İYİ
Dün sahada sıradan Anadolu takımlarından bile daha kötü bir görüntü sergileyen takımımız adına pozitif futbol oynayan yegane oyuncumuz Mustafa Yumlu'ydu. Alex ve Sow karşısında hava toplarında kusursuza yakın bir futbol oynadı. Önceden sezdiği pozisyonlarda hızlı ve gerekli müdahaleleriyle farkın açılmasını engelledi. Hırslıydı, takımın geneli kötü oynayıp üzerine hiç mücadele etmezken Mustafa limitlerini zorluyordu.Onunla birlikte Zokora'da tatlı sert futboluyla Alex'in ekstra oynamasına engel oldu diyebiliriz.


KÖTÜ
Takımın geri kalanı. Tolga maçın hemen başında Sow'un şutunu ustalıkla kurtardığında güzel bir maç çıkaracağını ummuştuk ama öyle olmadı. Baroni'nin şutunun çok hızlı olmamasına rağmen müdahale edememesi, Sow'un çaprazdan yaptığı vuruşta kapattığı köşeden topu kaçırması sonuca direkt etki etti. Fakat kaptanı tek başına kabahatli ilan etmek çok hakkaniyetli bir değerlendirme olmaz. Önünde oynayan Serkan, Celutska ve ikinci yarı oyuna dahil olan Marek Cech'in varlık gösterememesi, Colman'ın çalım hevesiyle kaptırdığı topların canımızı yakması futbolumuzun dibe vurmasını sağladı. Özellikle Celutska, lise takımından transfer edilmiş gibi sürekli heyecanlı ve titrek görüntüsüyle hiç güven vermedi. Olcan kötü formunu ısrarla sürdürüyor ve en ufak bir umut ışığı vermiyor şimdilik. Nitekim Şenol Güneş bile ona yalnızca 45 dakika tahammül edebildi. Forvet arkasında oynayan Alanzinho çok katkı sağlamazken, ağır görüntüsüne rağmen kanatlarda tercih edilen Halil dün yine yokları oynadı. Burak Yılmaz, ne zaman Avrupa'dan birileri kendisini izlemeye gelse vasatı bile bulamıyor. İlginç bir tesadüf olsa gerek. Dün yine sahanın en kötüleri arasındaydı.



ÇİRKİN
Küçük Enişte dün Şükrü Saraçoğlu'nda yine mesaideydi. Yayıncı kuruluş tarafından net bir şekilde belgelenen görüntülerden de anlaşılacağı üzere rakibi Didier Zokora'ya 'Fucking Nigger' diyerek bir skandala daha imza atmış oldu. Televizyon yorumcularının 'Pis Zenci' olarak çevirdiği bu iki kelimenin tam karşılığının çok daha ağır bir hakarete denk düştüğünü bilmeyenimiz yoktur. 90'lı yıllardan beri kültürümüze tecavüz eden Amerikan Kültürü'nün son meyvesi Emre Belözoğlu'nun bu olaydan ucuz kurtulma şansı yoktur. En az 4 Maç + Para Cezası benim kişisel beklentimdir ve birilerinin uzaktan kumandalı oyuncağı olan Futbol Federasyonunun bile bundan daha az ceza vermeye hakkı yoktur. Bülent Yıldırım'ın hemen gözü önünde cereyan eden olaya seyirci kalması bir kenara, televizyonlarda saha içerisinde yaşanan bu çirkinliğin futbolun doğasında olan aşırı hırstan kaynaklandığını savunan şaklabanları gördükçe midem bullanıyor. Şimdi top TFF ve onun taşeronları olan PFDK ve Tahkim Kurulunda. Bakalım iddia ettiğiniz üzere Türk futbolunu kurtarmaya mı geldiniz bu pisliklerden yoksa önceki yönetimin yarım kaldığı sıvama işine devam etmeye mi? Yakında öğreneceğiz...



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga *
Mustafa Yumlu **

Giray Kaçar *
Celutska *
Serkan Balcı *

Zokora **
Colman *
Halil Altıntop *
Alanzinho *
Olcan Adın *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 46 Cech * 
Dk. 69 Adrian *
Dk. 77 Paulo Henrique ?

9 Nisan 2012 Pazartesi

Gazoz Liginin Kapanış Maçı

Daha playoff var diyenleri duyar gibiyim, boşa geçen 7 aylık bir sezonun sırf Digiturk kesesini doldursun diye uzatılan yapay organı gibi Playoff. Ne sahada top oynayan futbolcular, ne tribünde taraftarlar ne de kulüpleri yönetenler için iyi bir sezon olmadığı muhakkak. Şike skandallarıyla sallanıp duran ülke futbolunun kalitesine de sirayet etti bu şuursuzluk. Sonuç olacak kaide yerini bulsun diye oynanacak bir 6 maç daha var önümüzde. Şampiyonun değişmeyeceği aşikarken, biz Trabzonspor taraftarlarının boş hayallere tutunmasının da manası yok haliyle.


Samsunspor ve Orduspor'un aynı anda Süper Lig'e yükselmesine sevinenlerdendim ben de. Fakat Anadolu'nun tüm şehirlerindeki Trabzonspor düşmanları toplansa, bu iki güzide şehrin tribünlerindeki kin ve nefretle yarışamazlar belli ki. Aynı bölgenin, aynı havanın ve denizin insanları ne oldu da kanlı bıçaklı düşman oldular birbirlerine? Ben Karabük, Ordu, Samsun yetmez Rize, Bolu ve Giresun'da gelsin diye düşünürken her maç hangi akla hizmet Trabzonspor ağza alınmayacak küfürlere maruz kalıyor. Orduspor'la sezon öncesinde oynanan maçta da çirkin olaylar, evsahibi kültürüne yakışmayacak küfür ve kavgalar olmuştu. Aradan geçen onca zaman Fair Play duygusunu sağlamak şöyle dursun, komşu şehrin takımını gördüğü yerde çiğ çiğ yiyecek bir ruh haline bürünmüş insanlar. Karadeniz takımlarının dayanışması sözde değil özde olmalı. Ama bu düşmanlıkta diretilirse, bir koro şeklinde küfredilmeye, şehre gelen Trabzonlu misafirlere gruplar halinde saldırıp, linç edilmeye devam edilirse bunun cevabını veririz. Savaş baltalarını gömdüysek de yerini unutmadık.

Maça dair söylenecek pek bir şey yok malesef. Futbolcularımızın tamamına yakını kötü saha koşullarının ve Orduspor'un uyutan futbol anlayışının esiri oldular. İyi mi oynadık, hayır. Bu futbol gelecek için umut veriyor mu? Ona da hayır. Öyle ya da böyle alnımızın akıyla bitirmemiz gereken 6 maç daha var. Bu maçların 3'ünü kazanırsak ilk 3'te kalmayı garantileriz. Özellikle iç saha maçlarında bayanlara çok iş düşüyor. Şayet Olcan Adın, transfer edildiği zamanki gibi futbol oynarsa Şampiyonlar Ligi ön elemesi hiçte uzak değil. Ama o da birçok takım arkadaşının da yaptığı gibi 'Bitse de gitsek' havasına bürünürse, Avrupa Ligi'ne katılmamız bile tehlikeye girebilir. Aman dikkat çocuklar, iyi başlamadık bari sonunu iyi getirelim.



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga **
Mustafa Yumlu **

Giray Kaçar **
Celutska *
Cech **
Serkan Balcı *

Zokora **
Volkan Şen *
Halil Altıntop **
Alanzinho *
Burak Yılmaz *

Sonradan Girenler
Dk. 58 Adrian *
Dk. 71 Paulo Henrique *

Dk. 84 Aykut ?

2 Nisan 2012 Pazartesi

İlahi Adalet

Fırat Aydınus'un hatalı kararlarının önüne futbolun ilahi güçleri geçti ve Trabzonspor kötü futbol oynamasına rağmen dün Avni Aker'den 1 puanla ayrılmayı bildi. Sürekli pas yapan, maça iyi motive olarak çıkmış Fenerbahçe karşısında pek arzulu gözükmeyen, idareten oynayan futbolcularımız vardı. Colman 90 dakika boyunca direnen, ayakta duran, Trabzonspor adına sahanın en iyisi olan isimdi. Adam maç seçiyor diyoruz ama bizim yağız delikanlı da seçeceği maçı da biliyor hani. Colman'la beraber mağlup olmamıza mani olan kurtarışlarıyla 2.golü kalemizde görmemizi engelleyen Tolga Zengin'e de ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Galatasaray maçındaki futbola benzer bir oyun anlayışı beklerken hayal kırıklığı yaşadık. Yalnızca golü bulduktan sonra geçen 10 dakikalık periyotta güzel futbol oynadık ki 3 ya da 4 gol pozisyonuna girdik o anlardaki azmimizle. Beraberliği yakaladıktan sonra Volkan Demirel'in hatasıyla gelişen pozisyonda günün adamı Gustavo Alejandro Colman topa iyi vursa galip gelmemiz işten bile değildi. Saman alevi gibi parlayıp sönen 10 dakikalık süreçten sonra kontrolü yine konuk ekibe kaptırınca futbolcularımız, son dakikalar bizler için yine korku filmlerini aratmadı. Direklerin de kaleciden sayıldığı bir oyun futbol, 3 kez direkte patlayan rakip oyuncuların şutları her ne kadar yüreğimizi ağzımıza getirse de sonucu değiştirmedi. Beraberlik en çok Galatasaray'a yaradı.

İYİ
Sahanın bana göre en iyisi Gustavo Colman'dı. Zokora'nın yokluğunda hem defansif hem de ofansif tüm görevlerini eksiksiz yerine getirdi. İlk devre boyunca partneri olan Aykut'un yokları oynamasına rağmen tek başına mücadele etmekten yılmadı. İkinci yarı Serkan'la birlikte ön libero pozisyonunda daha uyumlu bir çift oldular ama Serkan'ın oyundan erken düşmesi onun daha fazla insiyatif almasını engelledi. Kalede Kaptan Tolga yine fazla mesai yapıyordu. Defansımızın koca bir sezon boyunca bizlere alıştırdığı pozisyon alma hataları sonucunda gelişen sayısız rakip takım atağına geçit vermedi. Volkan ilk devre başarılı bir oyun sergiledi, ikinci devre yaptığı birkaç hata onun oyundan kopmasına neden oldu. Burak Yılmaz yakaladığı pozisyonu çok klas bir şutla ağlara göndererek Trabzonspor tarihine geçti. Umarız bu onun kırdığı son rekor olmaz, devamı gelmeli. Oyuna girdikten sonra hücum hattına canlılık katan, taşıdığı ve sakladığı toplarla ileride çoğalmamızı sağlayan Halil'de dünün iyileri arasındaydı. Aynı şekilde koca ilk devre boyunca hiç kullanamadığımız sol kanadı hareketlendiren Marek Cech ve sahada kaldığı kısa sürede olumlu işler yapmaya çalışan Paulo Henrique'de dikkat çekenler arasındaydı.


KÖTÜ
Fırat Aydınus hükmettiği kararlarla sonuca direkt etki etti. Tüm hakem hocaları tarafından ofsayt olarak kabul edilen Fenerbahçe'nin gol pozisyonunu yardımcısı Serkan Ok'un ısrarla ofsayt bayrağını kaldırmasına rağmen geçerli saydı. Selçuk Şahin'in ilk devre Burak Yılmaz'ı sakatlamaya yönelik hareketini pas geçti ki, hem penaltı hem de Kırmızı Kart noktasında şüphe götürmeyecek kadar net bir pozisyondu. Caner Erkin'in 2.Sarı'dan atılmasının önüne geçen yine kendisiydi. 8 Aylık bir süreçte, medyanın, TFF'nin ve kurumlarının, siyasetin sürece dahil olmasının sıkıntılarını yaşayan bir taraftar kitlesinin patlama noktasıydı dünkü maç. O nedenle beyaz atlet olayını her ne kadar yaratıcılıktan yoksun bulsam da destekliyorum. Fakat peşisıra atılan yanıcı ve kesici maddeler, pet şişeler hiç hoş değildi. Oyunun sürekli durması bizim futbolcularımızın halihazırda yaşadığı organize olamama sıkıntısını körükledi. Neticede taraftarlarımızın bir kısmı verdiği tepkiyle takımımıza zarar verdi. Sahanın kaptılacak olması da cabası.

Futbolcularımıza gelirsek, ilk sırayı rakipsiz oyunuyla, kendisi hakkında olumsuz düşünceleri ayyuka çıkartan genç oyuncumuz Aykut vardı. Şenol Güneş bile ona 45 dakika dayanabiliyorsa, varın gerisini siz düşünün. Çok şey beklediğimiz Olcan Adın üzerindeki ölü toprağını bu maçta da atamadı. Playofflar yaklaşıyor, artık toparlanması gerekiyor.


ÇİRKİN
Volkan Demirel, Türkiye A Milli Futbol Takımının kalecisi. Meydan boşken kıçınla top durdur, 'Koyduk mu?' diyerek kaliteni belli et, sonra Trabzon'a gel sağduyu açıklamaları yap. Senin hamurunda Fair Play yok, çok eğreti durdu üzerinde bu sözler be Volkan. Tanımasak kandıracaksın yani, o derece.

Futbolumuz, oyuncu kalitemiz malesef Süper Lig'de şampiyonluk için yeterli değil. Sezon sonunda vakit kabedilmeden tecrübeli stoper transferi sonlandırılmalı. Ayrıca santrafor, ön libero ve alternatif sağ bek arayışlarına da hız verilmeli. Yapılacak 3 nokta transfere bakar bu iş, içinde bulunduğumuz sezondaki uyum sorununu gelecek sezon yaşayacağımıza ihtimal vermiyorum. Yönetim şimdiden çalışmalara başlayıp transferi erken bitirmeli, sona kalan dona kalır...


Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga ***
Mustafa Yumlu **
Giray Kaçar **
Celutska *
Serkan Balcı *
*
Aykut ?
Colman ***
Volkan Şen **
Olcan Adın *
Alanzinho **
Burak Yılmaz **

Sonradan Girenler
Dk. 46 Halil **
Dk. 46 Cech **
Dk. 72 Paulo Henrique*