27 Kasım 2013 Çarşamba

Durum Raporu

Trabzonspor taraftarı sezona girerken, formanın ağırlığını kaldırabilecek bir futbolcu topluluğu, o futbolculara söz geçirebilecek kalitede ve aynı zamanda oyunu çözebilecek taktik beceriye sahip bir teknik direktör ve camianın duruşuna yaraşır, çalınan kupanın yerine getirilmesi için çaba sarfeden bir başkan beklentisi taşıyordu. Sezonun ilk resmi maçı olan Derry City mücadelesinden bugüne kadar tam 132 gün geçti. Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım o günden bugüne yaşananları.

Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, kendi söylemleriyle vatan meselesi olduğu için Kazlıçeşme mitingine iştirak ettiğini söylemişti. O koltuğu işgal ettiği sürece yaptığı her hareket, ağzından çıkacak her kelam direkt olarak camiayı bağlarken böylesine bir hadsizlikte bulunması siyasetten özellikle geçtiğimiz birkaç yılda çok çeken camiayı çok yaralamıştır. Milletvekili ya da bakan ziyaretlerinde il başkanını aratmayacak misafirperverlik sergilemesi onun yine kendi ağzından çıkan "Trabzonspor tarihine baktığımızda Trabzonspor'a siyaset sokmayan tek başkanım."cümlesiyle öylesine bir tezat oluşturuyor ki akıl, izan almıyor. Seçim dönemindeki en büyük vaadi olan çalınan şampiyonluk kupası ait olduğu yere geldi mi? "Kupa Trabzon'a gelecek. Ya ben kupayı alırım, ya da o beni." diyerek Fatih Sultan Mehmet Han'ın sözleriyle mesaj gönderdiğin kişilerin kupanın önünde durduğunu göremeyecek kadar kör olamazsın değil mi sayın başkan? İşte sırf bu yüzden, birilerinin dolaylı yoldan Aziz Yıldırım'ın saltanatını yıkmaya çalışmasına verdiğin taşeron desteğinin karşılığında alabileceğin yegane şey 2015 yılında yapılacak olan, 25. Dönem TBMM seçimlerinde Trabzon Milletvekili Adayı olmandır. Amma ve lakin 10 yıl sonra doğan her Trabzonsporlu çocuk, yaptıklarını (yapmadıklarını), insanların uğruna öldüğü o şanlı renkleri siyasete nasıl da ucuzca alet ettiğini hatırlayacak, seni iyi anmayacak ve ardından atanamamış Tony Montana diyecektir.

Mustafa Reşit Akçay,  hiç şüphesiz esaslı bir futbol adamı. Bakın çoğumuzun korkak oyun anlayışı nedeniyle beğenmediği bu isim zamanında kendi hususi arabasını satıp Hollanda'ya futbol eğitimi almaya giden bir özverinin eseri. Beğeniriz ya da beğenmeyiz ama herkesin hemfikir olduğu bir nokta var ise o da bir sistem oluşturmaya çalıştığıdır. Geçtiğimiz sezonu istediği yerde bitirmek şöyle dursun, eksi averajla kapatmış bir enkazın üzerinde debelenip duran bu adama destek olmak varken üzerine bir kürekte biz atıyoruz. Çok sevdiklerimize hep böyle yaptık ama biz, ne Şenol Güneş dayanabildi buna ne de Dozer Cemil. Biri çok sevdiği renklerden defalarca kopartıldı, diğeri tek bir seferde kanatıldı hunharca. O yüzden Mustafa Reşit Akçay daha efsane olmamışken üstelik, çerez olur Trabzon'daki kelle avcılarına. Eldeki imkanlar o kadar yetersiz ki, ne arzu ettiği bitirici santrafor transferini gerçekleştirebildi mevcut yönetim ne de yıllardır kanayan yara haline gelen sol bek problemini. Takım Avrupa Kupalarında deplasmanda üst üste en çok maç kazanan Türk takımı oldu, sezonu en erken açan takım olmasına rağmen ne elemelerde ne de Avrupa Ligi gruplarında tek bir mağlubiyet almadan buralara geldi ama her puan kaybında saymalarla sövmeler halaya tutuşuyor. Geliştirmesi gereken yönler yok mu? Elbette var. Oyuncu değişiklikleri noktasında çok çalışması gerekiyor. Biz Trabzonspor taraftarlarının da sabır konusunda çok çalışmamız gerektiği gibi.


Sezonun şu ana kadarki periyodunda performansıyla Türkiye'nin en iyi, Dünya'nın ise en iyi 5 kalecisinden biri olduğu ispat eden Onur Kıvrak için ayrı bir parantez açmak gerek. Son günlerde Sevilla'nın ona talip olduğunu söylüyor medya organları. Benim bir iddiam var, Avrupa'nın en üst düzey 4 Liginde hangi takımın kalesine geçerse geçsin, o takıma tek başına 15 puan kazandırır. Böylesine iyi refleksler, muazzam motivasyon, takım arkadaşlarına verdiği destek onu bulunmaz hint kumaşı yapıyor. Onsuz bu takım Puan Tablosunun aşağıdaki yarısında ancak kendine yer bulabilirdi. Takım arkadaşları ona çok şey borçlu. Ve biz Bordo-Mavi sevdalıları Onur'u böyle tanımlıyoruz; 1988 yılında gole tepki olarak Dünya'ya gelmiştir.

Futboluna her geçen gün bir şeyler katan, yeteneğiyle değil yüreğiyle oynayan, başlarda ben de dahil olmak üzere birçoğumuzun sempatiyle bakmadığı o cılız stoper, karşısına çıkan tüm önyargı duvarlarını tek tek yıkan Mustafa Yumlu. Onun eksikliğini hissedeceğiz deselerdi bundan 2 sezon önce güler geçerdim ama cidden onun oynamadığı maçlarda defanstaki hatalar gözle görülür şekilde arttı. Her geçen maç daha derli toplu, aklı başında oynuyor.

Geçtiğimiz sezon yalnızca 20 resmi maçta oynamış olması handikapı ve ilerlemiş yaşına rağmen transfer edilen Jose Bosingwa'da sezonun en iyilerinden biri şu ana kadar. Muazzam bir futbol tecrübesi var, 31 yaşında olmasına rağmen Süper Lig'deki çoğu kanat oyuncusunu kevgire çevirecek kadar da hızlı. Serkan Balcı'nın son iki sezonundan sonra ilaç gibi sağ kanada. Jübilesini Bordo-Mavi'li forma altında yapmaktan başka bir şans bırakmıyor bize.
Takımın hücum yükünü asist ve golleriyle çeken, hırsıyla, mücadeleci karakteriyle diğer takım arkadaşlarından çok önde olan Olcan Adın'ı da es geçmemek gerek. Çoğumuzun gözüne batar kötü performansları ama istatistiksel anlamda geldiği günden beri çok şey katmıştır bu küçük adam Trabzonspor'a. Biraz haksız eleştirildiğini düşünüyorum.


Paulo Henrique ise Trabzonspor'daki en parlak sezonunu yaşıyor, futbol olarak hala daha çoğumuzu tatmin edebilmiş olmasa da geçtiğimiz sezonlara nazaran daha derli toplu olduğu konusunda hemfikiriz. 22 Maçta rakip filelere gönderdiği 14 gol onun adına sevindirici.

1461 Trabzon'dan sezon başında kadroya katılan Yusuf ve Kadir verilen şansları iyi kullandı. Sezon sonuna kadar futbollarının üzerine koyarlarsa Türk Futbolunun gelecek yıllarda sol kanatla ilgili pek bir sıkıntısı kalmaz gibime geliyor.

Sistem oturduğunda ve takıma direkt katkı yapabilecek 2 ya da 3 oyuncu transfer edildiğinde hüzünlü Bordo yerini mutlu Mavi'lere bıracak kıymetli futbol paydaşları. O güne kadar bıkmadan, usanmadan destek verip dik oynayacağız. Medya yalakaları, borazancı gazete müsveddeleri ve satılmış kalemlerin inkar etmeyi alışkanlık haline getirdiği o gerçekle sonlandıralım yazımızı; 2011 Yılının Şampiyonu Trabzonspor'dur, gerçek budur.