23 Kasım 2011 Çarşamba

Respect!

'Alınteriyle, kanla ıslattığınız, Dozer Cemil'in anısını yaşattığınız kutsal formanın hakkını verin yeter ki, yenilsenizde canınız sağolsun.' demiştim maçtan hemen önce, beni utandırmadınız, teşekkür ederim sahada basılmadık yer bırakmayan Bordo-Mavili kaplanlara.

Şampiyonlar Ligi'ne ilk kez katılmaştı ama geçtiğimiz 5 yılda Süper Kupa, Şampiyonlar Ligi, Uefa Kupası, Kıtalararası Kupalar kazanmış olan Kurt takımların ortasında bulmuştu kendini Trabzonspor. Ulusal lig şampiyonluklarını saymıyorum bile. Üstelik hiç hazırlık yapmamıştı, Dünyanın en sükseli podyumu için. Uefa Avrupa Ligi grupları için çarpışırken Athletic Bilbao ile, sizin yeriniz Şampiyonlar Ligi denmişti. Puan alırsa başarıdır, averaj takımı olur sözlerine inat oynadığı her maçta formanın hakkını verdi Karadeniz Fırtınası. Belki 8 yıldızlı logoya alışık değildi ama yıllarca 7 başlı canavarlarla mücadele etmişti Süper ligde. Kıdemliydi anlayacağınız bu konuda.

Üstelik bu onurlu mücadeleyi verirken büyük handikapları vardı. Geçen sezonki 11'inden 7'si değişmiş bir takım olmasının yanında yedek kulübesinde Sezer Badur, Barış Ataş gibi zengin alternatiflerin olması kafalarda soru işaretleri doğuruyordu. Sezonun hemen başında yaşanan uzun süreli sakatlıkların üzerine Uefa'nın verdiği 2-3 maçlık cezalar eklenince, Trabzonspor'un Avrupa'da başarı hayallerini çok uzun ve meşekkatli yollara sürüklemişti.

Yılmadılar, dik oynadılar. Tıpkı yüzyıllardır sarp, zorlu Doğu Karadeniz dağlarından ekmeğini taştan değil belki ama doğadan çıkarmaya çalışan çiftçiler gibi. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda, insan uçuran rüzgarda ailesi için çarpışan köylüler gibi pes etmedi Trabzonspor. Karşısında daha 2 sezon önce Dünyanın en büyük lulüp organizasyonu olan şampiyonlar Ligi kupasını müzesine koymuş bir takım vardı. Bütçeler arasındaki uçurum herhangi bir para birimiyle ifade edilemeyecek kadar fazlaydı. Ama fark döviz cinsiyle değil, yeşil çimlerin üzerindeki mücadeleyle anlaşılabiliyordu.

Kalede Dünya'nın en iyi liglerinde rahatlıkla forma giyebilecek performans gösteren Kaptan Tolga Zengin'in muazzam oyunu ve özgüveni esasen Trabzonspor'un 90 dakikalık mücadelesinin kısa bir özeti gibiydi. Cech ofansif bir sol beke sahip olmanın tüm ayrıcalıklarını yaşattı bize. Yaptığı bindirmeler ve katıldığı ataklarla tehlikeli oldu. Gerçi dönüşlerde sıkıntı yaşamasaydı mükemmel oynadı diyebilirdik. Golü onun boşalttığı kanattan yememiz de buna işaret değil mi zaten. Göbekte birkaç maçtır hatasıza yakın oynayan Glowacki - Giray ikilisi yine işbaşındaydı. Hırsları ve yüksek mücadele güçleriyle Milito gibi bir forveti etkisiz hale getirdiler. Celutska bildiğiniz gibi, kim bu transfere vesile olduysa futbolcunun kumaşından anlıyor demektir. Bindirmeler, ortalar, defansif katkı dahil her işi eksiksiz yaptı. Komple bir sağ bek.


Göbekte Serkan Balcı çatlayana kadar koştu, tabiri caizse. Bu yüksek efor onun erken tükenmesine ve 64. dakikada yerini Ardian'a bırakmasına neden oldu. Colman şüphesiz sahanın yıldızıydı. Onun gibi mücadele eden, her topa müdahale etmeye çalışan, ofansif ve defansif katkısıyla takımın vazgeçilmezi olan başka bir oyuncu daha yok Süper Lig'te. Şanslıyız onun gibi komple bir futbolcuya sahip olduğumuz için. Zokora, Stankovic'le olan muhabbetinden arta kalan zamanlarda iyi mücadele etti. Sarı Kart görmemesi ve Lille maçında oynayacak olması bizim için önemli bir kazanım oldu. Adrian girdikten sonraki mücadelesiyle kendisi hakkındaki umutları yeşertti. İnce pasları, top tekniği oldukça iyiydi. Onun kafasından çıkan 8 Yıldızlı futbol topu Avni Aker'deki kale direğine değil benim kafama vurup vurup duruyor hala. Alanzinho'nun ekstra performansı, ikili mücadelelerdeki başarı ivmesi bu maçla da sürdü. Son seçimlerinde şut çekmek yerine pas atmayı düşünse galibiyeti getirecek golü bulmamız işten bile değildi.

Halil Altıntop bu takımın yeni Umut Bulut'udur dediğimde beni bu kadar çabuk haklı çıkaracağını hesap etmemiştim. Defansif olarak Umut Bulut'tan daha faydalı olduğunu da söylememiz gerekiyor. Bundesliga tecrübesi onu çok daha farklı bir yere taşıyor, golde onun bitmek bilmez arayışlarından biri sonucunda geldi. Fakat kendini yere bırakma huyundan vazgeçmesi için kart alması gerekiyor sanırım.Partneri Burak Yılmaz'ın sırtı dönük aldığı toplar ve neredeyse tamamı başarıyla sonuçlanan ilk çalımları Trabzonspor'un hücuma daha organize çıkmasını sağlıyor. Gol atmasa da bu katkısı onun adına çok sevindirici. Paulo Henrique hakkında kanaate varacak kadar sahada kalmaması nedeniyle yorum yapmam sağlıksız olur.

Toplanan altı puan, son iki maçın son dakikalarında rakip kale direklerinden oyun alanına geri dönen iki şutu da sayarsak çok çok büyük bir başarıdır bizim için. Lille maçının önemi bir kat daha artmış olsa dahi, şu ana kadar yaptıkları için bu takıma saygı (respect) duyuyorum. Eminim, Büyük Kaptan Dozer Cemil de yaşasaydı tıpkı benim gibi düşünürdü.



Oyuncularımızın Değerlendirmesi
Tolga Zengin ****
Giray Kaçar ****
Glowacki ***
Marek Cech ***
Celutska ****
Serkan Balcı ***
Colman *****
Zokora ***
Alanzinho ***
Halil Altıntop ****
Burak Yılmaz ***

Sonradan Girenler
Dk. 64 Adrian **
Dk. 86 Paulo Henrique ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder