5 Mart 2013 Salı

Paramparça

Tolunay Kafkas'ın öğrencileri değil takım olmak, futbol oynamak adına hiçbir amaç taşımayan ruhsuzlar ordusuna dönüşmüş. Dün Kasımpaşa deplasmanında canlı seyrettiğim takım, özellikle ilk yarıdaki kayıtsız görüntüsüyle Ligden düşmeyi haftalar önceden garantilemiş, prestij mücadelesi veren zayıf bir ekip gibiydi. Teknik Direktör Kafkas, deplasmanda alınacak bir puanı başarı olarak görüyor olacak ki, hücumda çoğalamayan, vasat bir Anadolu Takımı hüviyetinde çıkarmıştı takımını sahaya. Halihazırda elimizde bulunan kadrodaki hiçbir forvet oyuncusu tek santrafor oynayacak meziyetlere sahip değilken haftalardır bu dizilimde ısrar etmesine anlam veremiyorum doğrusu.

Nitekim, ikinci devre biraz uykudan uyanmış futbolcular ve yerinde değişikliklerle topa hakim olduk. Aslına bakarsanız, defansımızın bariz hataları yüzünden yediğimiz goller haricinde pozisyona girememiş bir Kasımpaşa gerçeği ortadayken başka kabahatli aramaya da gerek yok. İlk Devre Süper Lig'in en iyi defans yapan takımının İkinci Devre yolgeçen hanına dönmesinin akla mantığa sığacak bir tarafı yok.

Sadri Şener ve Tayfasına, kalan 10 haftada ve Kupada ki olası elenme durumunda 'İstifaya Davet' çağrıları artarak devam edecektir. Onlar bu duruma ne kadar kayıtsız kalacak, işte bunu bilemiyorum. Tolunay Kafkas'ın her ne kadar taktiksel hatalar yapıyor olmasına rağmen krediyi hakettiğini, kendi kurmadığı bu kadronun vebalini tek başına çekmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yalnız Adrian konusunda ciddi ciddi bir açıklama bekliyorum kendisinden, hangi sebeple, hangi tasarrufla onu ilk 11'den uzakta tuttuğunu açıklarsa sevineceğim.

Gelelim taşıdıkları formanın bir bez parçasından çok daha fazlasını ifade ettiğini anlamayan, şehrin yegane mutluluk kaynağını 1 senedir hüzne boğan futbolcu topluluğuna. Paralarınızı, primlerinizi çokta sıkıntı çekmeden alıyorsunuz. Kafanıza göre tatile çıkıp, ceza yeme pahasına geç gelmeyi alışkanlık haline getirdiniz ama taraftarı kanser etmekten de vazgeçmediniz. Kaybettiğiniz maçlardan sonra yalnızca ve yalnızca sahadan çıkarken boynunuz bükülüyorsa yazıklar olsun topunuza. Her gittiğimiz deplasmanda "Trabzon Kümeye" tezahüratıyla karşılaştığınızda içiniz sızlamıyorsa bir kez daha yazıklar olsun.

Bir takım bir sezon boyunca bu kadar kötü futbol oynayıpta bir maçta da çıkıp, vurarak, kırarak galip gelemez mi? Yenilgi, beraberlik futbolun doğasında var ama mücadele etmeden, formayı terletmeden sahayı terketmeniz kanıma dokunuyor. Önümüzdeki hafta Lig İkincisi Beşikaş'la Hüseyin Avni Aker Stadyumunda hemen sornasında da Lig Dördüncüsü Bursaspor'la deplasmanda karşılaşacağız. Bu iki maçta adam gibi mücadele etmezseniz, şehri sizin için cennet bahçesine çeviren taraftar, sokakta yürüdüğünüzde düşmanmış gibi bakacak sizlere, bilesiniz.

40 Puan topladığımız 2001-2002 Sezonunda, küme düşen Antalyaspor ve Çaykur Rizespor'dan yalnızca 3 puan fazla alarak Ligi 14. sırada tamamlamıştık. Aklımdan hiç çıkmayan bir video karesinde, minik bir Trabzonspor taraftarının Kaptan Hami'ye "Hami ağabey, küme düşmeyeceğiz değil mi?" deyişi geldi aklıma. Gözleri dolmuştu, ağlamaklı ses tonu şu an bile aklımdan çıkmıyor. Karşılık beklemeden seven, küçücük yüreğiyle konuşan o çocuk şimdilerde yetişkin bir adam olmuştur fakat aradan geçen 12 yılda gelinen noktanın vehameti aynı, hiçbir farkı yok o günden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder